Akşama kadar, hocanın dedikleri ve bendeki para hırsı, savaş halindeydi sanki. Vicdanım hocayı tastikliyor, nefsim de paralayla pul ile gözümü boyuyordu.
Hava iyice kararınca. Halil, yanına Akifi alıp bana geldi. Yapacağımız kazının ince ayrıntılarını konuşacakmışız.
Gittim mutfağa çayın suyunu koydum. Halil konuşmaya başladı.
Kamil, biz Akif'le bir plan yaptık, eğer sende kabul edersen bu gece kazmaya gidelim dedi.
Anlat bakalım kardeşim, planınız neymiş dedim.
Kardeşim, Akif bir tane hoca bulmuş, hoca cinlerden ve definelerde anlıyor. Anlayacağın bu konuda uzman olmuş.
Gece güzelce abdestimizi alalım, muskalarımızı boynumuza takıp, yola çıkalım. Yolda giderken de hocayı alırız. Sonra defineyi bulup, ver elini Paris... dedi.
Çayımızı içip, durum değerlendirmesi yaptık. Sonra gece yarısı 1' de buluşmak üzere evden ayrıldılar.
Onlar gittikten sonra biraz uzandım yatağa, üzerimde bir ağırlık var.
Kapının tıklama sesiyle fırladım yatağımdan. Gittim açtım kapıyı. Kapıda Halil ve Akif vardı. Hocanın işinin çıktığını, gelemeyeceğini söylediler.
Oğlum hocasız olur mu hiç, ya yine başımıza bir şeyler gelirse ne olacak dedim.
Bir şey olmaz kardeşim, abdestini al, muskayı boynuna tak çıkalım dedi.
Abdestimi alıp, muskayı boynuma taktım ve çıktım dışarı. Bu kez Akifle beraber Halinin jip ile gidecektik defineni olduğu yere.
Bindik jip'e koyulduk yola. İlk dakikalarda hiç bir problem yoktu. Halil ve Akif altınlarla neler yapacağını düşünüyor, bende başımıza neler gelecek acaba diye telaşeye kapılıyordum.
Yarım saat yol aldıktan sonra, ilk yol ayrımına gelmiştik. Yol ikiye ayrılıyordu, ama biz daha dün gittiğimiz yolu hatırlayamayıp, hangi taraftandı diye bulmak için haritaya bakıyorduk.
Biraz araştırdıktan sonra, sol taraftan gideceğimiz yönünde hem fikir olduk. Ve düştük sol taraftaki yola. Normalde 15 dakika arabayla, ve 10 dakikalık yürüme sonunda gömünün olduğu,incir ağacının kıble tarafındaki bölgeye varacaktık.
En az bir saat falan gittik, ama etrafta tanıdık hiç bir şey yoktu. Halil, Akife, lan oğlum bir saattir gidiyoruz ama daha varamadık bir yere dedi.
Akif, bende anlamadım kardeşim. Daha öncede geldim buraya, dünde geldik, hatta kroki ve haritada bu yolu gösterdi. Yanlış olması imkansız dedi.
Biraz daha yol aldıktan sonra, araba teklemeye başladı. Namussuz araba yine bizi yolda koyacaksın değil mi, diye küfürler ediyordu Halil.
Ve araba durdu, ne kadar uğraştıksa da çalıştıramadık.
Saat gece yarısı ikiyi geçmişti. Hava bulutluydu, o yüzden ayın ışığı tesir etmiyordu. Her taraf zifiri karanlıktı.
İndik arabadan, malzemeleri de sırtlayıp yürümeye başladık. 5-10 dk yürüdükten sonra, tekrar ilk yol ayrımına gelmiştik.
Nasıl olurdu bu; sol tarafa dönüp, 1 saat yol gittik arabayla, ama yine aynı yere geri çıkmıştık.
Akif, anlamdım valla, bu yolun tekrar buraya çıkması imkansızdı dedi.
Arkadaşlar belamızı bulmadan geri dönelim, yerin dibine batsın hazine falan dedim. Ben böyle diyordum ama, Halil'in ve Akif'in gözünü Altın bürümüştü bir kere, beni duymuyorlardı bile.
Geri dönüp arabanın yanına gittik. Araba tek marşta çalışmıştı bu sefer. Artık şaşırmıyordum, çünkü bunlara alışmıştık.
Bindik arabaya yol ayrımına vardık. Bu sefer sağ yoldan gidelim dedi Halil. Tamam gidelim dedi Akif. Girdik sağ yola.
10 dakika yol aldıktan sonra, arabadan inip yürümeye başladık. 10-15 dakika yürüdükten sonra, gömünün olduğu yere varmıştık.
Definenin bulunduğu tarlada büyük bir kalabalık vardı. Hepsi üstüne siyah elbiseler giyinmişti. Tam gömünün olabileceği yeri kazıyorlardı. Ama defineyi çıkarmak için değildi kazmaları. Cenazelerini gömüyorlardı.
Gecenin bu saattin de, bunca siyah giyinen insanın ne işi vardı... Bu saatte cenaze defin edilmezdi. Hemde definenin üstüne...
Geri dönüp yürümeye başladık, hızlı hızlı uzaklaşıyorduk oradan. Sonra önümüze birisi dikildi, sonra iki sonra üç kişi oldular. Bir anda büyük bir kalabalık bizi yakalayıp, definenin bulunduğu yere götürdü.
Oraya büyük bir çukur kazmışlar. Siz burayı mı kazmaya çalıştınız pis çamurlar diyerek, bize hakaret ediyorlardı.
Sonra ezanın sesiyle yataktan fırladım. İmam sabah ezanı okuyordu. Çok kötü bir kabus görmüştüm. Akif ve Halil gece gelmemişlerdi.