TILSIMLI DEFİNE (Cinlerin Sahiplendiği Hazine)

6.1K 83 12
                                    

Küçüklüğümden beri, define ile ilgili yaşanmış hikayelere merakım vardır. Çoğu insanın defineye, benim ise yaşanmış hikayesine merakım var anlayacağınız.

Gerçek define Kuran-ı Kerim, gerçek zenginlik ise, Allah'a hakkıyla kulluk etmektir.

Bu okuyacağız ve benim acizane yazacağım define hikayesi de; yarı yaşanmış, yarı kurgu olan bir hikaye olacak. LÜTFEN KORKUP ETKİLENECEK OLAN ARKADAŞLAR OKUMASIN. ÇÜNKÜ HİKAYE DERİN KORKU İÇERMEKTEDİR...

Ne demişler marifet iltifata tabidir. Sizlerin güzel yorumları, biz aciz yazarları gayrete getirir. Boş vakitlerimde, gönül dünyamdan sızan duyguları, sizlerle hasbıhal ediyorum sayın okurlarım... Sağlıcakla kalın!

*******

Biz üç kişiydik; Ben (Kamil), Akif ve Halil. İkimizde (Ben ve Halil) yörenin yabancısı sayılırız. Buralara çeşitli sebeplerle sık sık uğradığımızdan insanlar bizi yadırgamaz oldu.

Halil'in eski ama bakımlı bir kabak java motosikleti var. İki tarafına attığı heybelere sucuk doldurup köy köy gezerek satıyor.

Motosiklete sadece yazları biniyor, kışında jiple geziyor. Akif ile de sucuk sattığı köylerin birinde tanışmışlar.

Halil eskiden beri define işine meraklı bir arkadaş. Ben de meraklıyım ama Halil kadar değil. Yani şey, Halil benden daha meraklıdır, öyle söyleyeyim.

Ben amatör olarak yapıyordum bu işi ama Halil'de makine var. Makine tutuyor gittiği yerlerde.

Halil çocukluk arkadaşımdır. Eskiden beri hafta sonları balığa gider sık sık vakit geçiririz.

Bir gün Halil gittiği köylerin birinde gömü yeri öğrendiğini ve beraber gidebileceğimizi söyledi. Ben de kabul ettim.

5 Temmuz günü sucukları ve gerekli teçhizatı jipe koyup yola çıktık. İkindiye kadar muhtelif köylerde sucuk satıp köy kahvelerinde mola verdikten sonra akşamüstü saat 7 gibi Kuruçeşme Köyü'ne ulaştık.

Ben sadece ikimiz gideceğiz zannediyordum. Kahvede otururken Akif isimli arkadaş masamıza geldi. Halil Akif'e beni kastederek "arkadaşın haberi var rahat ol" dedi.

Hem Akif hem ben rahatsız olmuştuk, sonuçta bu işleri ne kadar az insan bilirse o kadar iyi. Halil bana dönerek "Mekanı Akif biliyor." dedi. Akif'e güvenmek zorundaydık.

Muhtemelen Akif'te makine olmadığı için Halil'e yanaşmış. Halil'de Akif'e güvenmediği için beni yanına almış.

Bunların başımıza geleceğini bilsem vallahi de billahi de gitmezdim. Halil bana yola çıkmadan bir gün evvel emaneti yanına al dediğinde anlamalıydım.

Yatsı ezanını bekleyip birer bardak çay daha içtikten sonra, kahvehanenin seyreldiğini görüp yola çıkmaya karar verdik.

Biz Halil'le, Akif'in tarif ettiği bir de krokisini çizdiği yere kadar jiple gidecektik, Akif de arkadan traktörle gelecekti.

Köyden çıkıp asfalt yoldan eski köy dedikleri mevkiye doğru orman yoluna girince arabanın ışıklarını söndürdük. El feneriyle güç bela krokiye baka baka ilerlemeye başladık.

Zindan gibi karanlığa gözlerimiz alışmıştı. Havada tek bulut yoktu, hafif ay ışığı da yolu görmemizi sağlıyordu.

Üç Gölge Köyü ve Daha Niceleri 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin