Bölüm 10 - Part 2

324 24 0
                                    


Bölüm 10 - Part 2

"İkincisi, kazayı da, belayı da, derdi de, devayı da veren Allah! Sınavdan geçip geçmeyeceğini sınıyor, benim verdiğim derde sabredecek mi kulum diyor! Ne yazık ki sen bunu da anlamamışsın! Burada kabahatli yine Neslihan abla değil, zaten ortada kabahat yok! Hastalığı veren Allah elbet şifasını da verir!" dedim yine aynı sert ses tonuyla, bir yandan da Neslihan ablanın elini sıkıp, ona destek olmaya çalışıyordum. Kadın aldığı haber ile zaten perişan hâldeyken bir de onu kıracak laflar etmenin mânası neydi? Hiç mi Allah korkusu yoktu bu kadında?

"Üçüncüsü Züleyha teyze! Kürtaj yapmak günah, cinayete giriyor! Allah yasaklamış, ne olursa olsun o bebek doğmalı! Seni öldürürsek eğer ne kadar fazla günaha gireceksek, o bebekte öldürülünce günahı aynı! Allah'ın verdiği canı sen alamazsın!" derken teyze kısmına baskı yaparak alaylı bir tarzda söylemiştim. Çünkü bu kadın teyze hitabının altındaki saygıyı asla hak etmeyen bir kadın.

"Dördüncüsü eğer burada bir sakat varsa o da sensin kusura bakma! Vicdanın sakat, kalbin sakat! Eğer tüm bunlar sakat olmasıydı sende, Allah'a şifa vermesi için yakarırdın, herkesin içinde gelinini rezil ederek onun yarasına tuz basmazdın. Eğer biraz vicdanın olsaydı Züleyha teyze(!), tanıdıklarına, eşine dostuna tedavi için, doktor için sorular sorar, araştırma yapardın. Nesi varda Neslihan ablanın sen uğursuz diyorsun? Sana ne yaptı bu kadın? Herkes seni de iyi biliyor, Neslihan ablayı da! Senin bir dediğini iki etmeyen, saygıda kusur etmeyen bir gelinken ne istiyorsun bu kadından! 5 yıl çocuğunun olmaması Neslihan ablanın kabahati mi? Vermeyen Allah vermiyor, var mı bir itirazın? Nasıl seninle sınıyorsa, işte çocuğu ile de sınıyor! Senin Tülin'e de nasıl davrandığını biliyoruz! Tülin'in arkasında yaranacağın zengin ailesi var diye mi böyle yapıyorsun kadıncağıza? Tülin'in sana nasıl davrandığını da biliyoruz, seni kapısındaki it yerine koymuyor çok afedersin! Neslihan ablaysa seni başındaki tacı gibi davranıyor, kendi annesiymişsin gibi hürmet ediyor, saygıda kusur etmiyor! Senin onun zararına dahi bir şey yaptığında, sabredip belki bir bildiği var diyor!" dedim gözlerinin içine baka baka. Belki şu an saygı sınırlarını geçip, edepsizliğe yol alıyordum ama bu kadına da birinin haddini bildirmesi gerekiyordu! Neslihan ablanın neler çektiğini elbette biliyorduk, kaç defa onlara gittiğimizde misafirliğe kızcağıza oturtup da bir lokma yemesine izin vermedi, sürekli hizmetçi muamelesi yapıp kızın canını çıkarıyordu, yine de o saygıda kusur etmiyordu.

"Peki sen ne yapıyorsun? Hâlâ ona hakaretler edip, kalbini kırıyorsun! Kaç yaşında kadınsın birileri mi sana öğretecek zulmetmenin günah olduğunu? Kendi kızına aynı şeyi yapsalar ne hissedersin? Senin gibi bir kayınvalidesi olsa ne yaparsın? Korursun değil mi? Aslan kesilirsin karşısında, dersin ki 'Sen hangi hakla bunları benim kızıma diyor, yapıyorsun?' peki sen hangi hakla yapıyorsun bunları? Sana bu hakkı kim verdi? Sen kendini ne sanıyorsun ki? Sen-" diye devam edecekken;

"Çilay kendine gel, sakin ol!" diyen teyzem ile sustum. Sadece Züleyha teyzenin gözlerinin içine bakarak içimdekileri gözlerimle anlatmaya çalıştım. Psikolojik baskı yaparak, onu rahatsız etmeye çalışıyordum. Tüm bu söylediklerimin hepsini harfi harfine hak ediyordu, daha fazlalarını da hak ediyordu da ben o seviye gelmem. Ne demek sırf bebek engelli olacak diye gelinin suçlamak? Ne demek Allah'ın vermiş olduğu derdi kabullenip sabretmek, şifa dilemek yerine, Allah'ın yasak kıldığı bir şeyi yapmasını istemek? Derin bir nefes aldım ve Neslihan ablanın elinden tutup oturduğu yerden kaldırdım.

"Gel abla, seninle bir su içelim biz!" dedi ellerinin her ikisini de tutarken, kadıncağız ağlamaktan helak oldu. Bu kadar milletin içinde yaşadığı şu durum, hissettiği utancı ve mahcubiyeti çok iyi anlıyordum. Kendi suçu olmasa bile kayınvalidesi olacak kadın yüzünden kendi suçuymuş gibi hissediyordu, eminim.

DUHÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin