Herkese iyi geceler, bu bölümde düzenlemem gereken bazı kısımlar vardı onları çıkarıp yerine eklemeler yaptım, güncelleyerek paylaştım. Daha önceki bölüm ile bir alakası yok, yarın yeni bölüm gelecek yeni bölümde görüşmek üzere. ☺️
Bölüm 5 - Part 1
Yiyeceklerimizi yedikten sonra, dosyalara bakmaya devam ederken telefonumun alarmının çalması ile gözlerimi telefona çevirdim. Akçın'da benimle beraber çevirdi ve ne olduğunu anladı.
Bu saatler ilaç saatim olduğu için genellikle ilacımı içer birkaç dakika gözlerimi kapatarak yatar uyurum, çünkü ilaç midemi çok bulandırdığı için ayakta gezecek hâlim de kalmıyor bunun yanı sıra bir de başımı da döndürme gibi bir etkisi var, bu yüzden bu etkiyi ortadan kaldırmak için genellikle birkaç dakikalık -daha çok yarım saat olabiliyor bu süre- bir uyku çekiyorum ardından da uyanıp yeniden birkaç yudum su içerek kendimi toparlıyorum.
"Çilay birazdan çıkmamız gerek, toplantıya geç kalmayalım." kafamı onaylarcasına sallarken sözlerine devam etti. "Nereye gidiyorsanız sonra gidin, önemli bir toplantı biliyorsun." sesi uyarıcı gibi çıkıyordu. Evet önemli olabilirdi ama ne yapacağımızı bilmeden de bu tavrı alması içimdeki cinleri uyuyan uykusundan uyandırıyordu.
"Fazla uzağa gitmiyoruz, ilaç saatim geldi ve onu içmem gerekiyor içtikten sonra da bir süre dinlenmem gerekiyor bu yüzden biraz gecikebilirim.Sen burada bekleyip müşterilerin şikayetlerini okursan çok makbule geçer. Dönünce bana anlatırsın şikayetlerin sebebini olur mu?" dedim yumuşak bir tonla, normalde onun bu tarz konuşmasına uyuz olup terslemem gerekiyor ama bunu yapmak istemiyorum çünkü insanların kalbini kırmakla elime bir şey geçmeyeceğini biliyorum, üstelik ilaç içeceğimi söyleyerek ona yeterince bir açıklama yaptığımı düşünüyorum olur da buna rağmen o bana beklediğim nezaketi göstermek yerine hâlâ böyle itici bir tarzda yaklaşırsa o zaman ben de elbette ağırlığımı koyarım, şu an söylediğim şeyle yüzünde ne ekşi ne de anlayışsız bir ifade gördüm, demek ki anlayışsız yaklaşmayacak bu iyiye işaret! Eh o zaman gönül rahatlığı ile ben yukarı çıkabilirim, çantamdan ilacımı aldım.
"Tamamdır, geçmiş olsun sorunun ne?" diye sordu merakla, bir gözü de önündeki kâğıttayken, soruyu sorarken elbette gözlerini kaldırıp bana bakmıştı.
"Teşekkür ederim önemli bir şey değil ya vitaminsizlikten oluyor bir de gribi atlatıyorum o ilaçlar, eh biraz baş dönmesi ve mide bulantısı yapıyor o yüzden içtikten bir süre sonra dinlenmem gerekiyor." diyerek açıklamamı yaptım, cümlemin sonuna kadar beni dinledi ve ardından kafasını sallayarak karşılık verdi.
"Anladım, yeniden geçmiş olsun. Sen git hallet ben de müşteri olayını halledeyim olmadı ben senden önce giderim toplantıya açıklarım sen de sonradan gelirsin olmaz mı?" diye sordu tek kaşını kaldırarak.
"Olur tabi, teşekkür ederim o zaman ben kaçtım." diyerek elimi kaldırdım selam verdim.
"Kaç bakalım." diyerek güldü ve o da elini kaldırarak selam verdi.
Andıç'ın hareketinden sonra Akçın olduğu yerden hareketlendi ve kapıya ulaştı, benim yanına gitmemi bekledikten sonra ben yanına varınca, kapıyı açıp çıktıktan sonra ben de ardından çıktım. Koridorda düz ilerledikten sonra, sağ tarafta bir odanın önüne geldik, Akçın cebinden çıkardığı anahtarla kapının kilidini açtı ve içeri girdik. Kapıyı yine arkamızdan kilitledikten sonra, odanın içinde bulunan merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı, ben de onu takip ettim yine. Çıktığımız yer o kadar güzeldi ki; saat kulesine bakıyordu. Oda oldukça genişti, pencerenin hemen önünde ikili kırmızı renkli bir koltuk vardı, bunun yanı sıra konsol, dolap gibi bir odada bulunması gereken eşyaların tümü mevcuttu, duvarın önünde bulunan konsolun üzerine elimdeki ilacı koyduğum sırada odanın içinde var olan bir kapı gözüme çarptı, oranın ne olduğunu çözemeden Akçın oraya ilerledi ve kapıyı açtı.
"Gel bacım, önce banyoda bir elini yüzün yıka, sonra içerideki ikili koltuğa geçer uzanırsın ilacını içip." dediğin de kafamı salladım ve işaret ettiği banyoya gittim, ellerim ile yüzümü güzelce yıkadım, Akçın'ın havlusu ile kuruladım. Yüzümü sıcak su ile yıkadığım için yüzüm kurumuştu bile ne yazık ki çabucak kuruyan bir cildim vardı bu yüzden sık sık nemlendiriyorum yüzümü banyodan çıkmadan içeri Akçın'a ilerledim.
"Akçın ya nemlendirici kremin var mı?" diye sordum.
"Var kuzum ne oldu?" diye sorduğun da elimle yüzüm işaret ettim, güldü ve odanın içinde bulunan konsola ilerleyip ve çekmecelerini açmaya başladı, üçüncü çekmecede aradığını bulunca bana doğru geldi.
"Burada minik şeytan." diyerek küçük kutuyu işaret etti ve gülerek bana doğru geldi.
"Teşekkür ederim can." diyerek öpücük attım ve yeniden lavaboya girdim yüzümü ıslattıktan sonra kremi bir güzel yüzüme yedirdim ve ellerimi yıkayıp kurulayarak banyodan çıktım.
Akçın elinde bir bardak su ile beni bekliyordu gülümsedim ve yanına gittim, suyu alıp ilerideki konsolun üzerine koyduktan sonra ona sıkıca sarıldım, düşünceli kankam benim ya! O da sarılışıma karşılık verdi, biraz sarılı kalıp ayrıldık ve konsolun üzerine bıraktığım ilacı aldım ve su ile birlikte içtim ardından tüm suyu bitirip camın önündeki kırmızı koltuğun üzerine kuruldum, daha doğrusu yayıldım ve gözlerimi kapattım.
"Çilay hadi kuzum kalk aşağı inelim, toplantı saatiniz geçecek." dediğin de zorlukla yerimden doğruldum ve kalktım.
Kalktığım da başım döndüğün de yerimde sallandım ve Akçın hemen koluma yapışıp beni ayakta tuttu, birkaç saniye kendime gelmek maksatlı ayakta durdum midem bulanıyor mu diye kontrol ettiğim de hiçbir sıkıntı yoktu, baş dönmemi kontrol ettiğim de daha iyiydim. Kafamı sallayıp bir iki adım attım, kolumda olan Akçın'da benimle birlikte adım attı, daha iyi olduğuma kanaat getirdim ve ilacımı alıp odadan ayrıldık ve aşağı indik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUHÂ
Ficción General|YETİŞKİN İÇERİK| "Uyandın mı minik ninjam?" diyen boğuk ses ile kapalı gözlerimi hızla açtım ve yine arkamı dönmeye çalıştım. "Ninjam?" diyen o boğuk ses ile gözlerimi kapattım ve kollarımın altında olan kollarına, kollarımı doladım. Bu sesleniş b...