Bölüm 22 - Part 1
"Hayırdır pek bir neşelisiniz Andıç Bey?" dedim hafif alaylı ama çokça sevgi dolu bir sesle.
Her ne kadar çalışan patron ilişkimiz olsa da Akçın'dan sonra güvenebileceğim arkadaşlar kategorisindeydi benim için Andıç. Diğer insanlar gibi benim mal varlığım için ya da kendini haval göstermek, tanınmak için yanımda durmuyordu aksine benim başım sıkışsa, bir belaya bulaşsam iki eli kanda olarak gelebilecek biriydi. Bunu zaman içinde bana çok iyi göstermişti, böyle bir arkadaşa sahip olduğum için mutlu muyum? Evet kesinlikle mutluyum. Belki Andıç ile Akçın'ın arası olmayacak ve birlikte bir ilişkiye açılmayacaklardı ama ileride güzel bir dostluk kurabileceklerini düşünüyorum. Üstelik daha önce dikkat etmediğim ama düşününce farkına vardığım bir nokta vardı; Andıç mücadeleyi ve savaşı seven biriydi, Akçın'dan eğer gerçekten hoşlansaydı kesinlikle onu bırakmaz, onun kalbini kazanmak için savaş açar ve mücadeleye girerdi. Ama fark ettiğim bu gerçek ile aslında Andıç'ın başka bir derdi var gibi geliyordu. Kafamı çevirip onu incelemeye başladım, yüzü neşeli gözükse de göz kenarları kırışmamıştı. Andıç gerçekten güldüğünde ya da içten mutlu olduğu zamanlarda genellikle gülünce göz kenarları kırışıyordu, yüzü şu an da neşe barındırıyordu ama göz kenarları kırışmamıştı.
Tıraş olmamıştı! Andıç'ın kirli sakalı vardı! Bazı erkeklere sakal yakışır bazı erkekler ise sakalsız çok çirkin olurdu, sakalsızlık yüzlerinde iyi durmazdı. Andıç'a hem sakal yakışıyordu hem de sakalsızlık fakat Andıç en çok sakalsız gezmeyi seviyordu. Çünkü sakalın kendinisi biraz daha olgun gösterdiğini ama sakalını kestiği zaman birkaç yaş daha küçük ve genç durduğunu söyleyerek her gün üşenmeden tıraş oluyordu. Son zamanlarda kendi dertlerimden ve isteklerimden onun nasıl bir durum içinde olduğunu fark etmemiştim! Anlaşılan bir derdi vardı bu yüzden de sakallarını dahi kesmemişti. Ama ne derdi vardı ki? Neden bana anlatmamıştı ki? Belkide beni yakın bir arkadaşı olarak görmediği için anlatmamış olabilirdi, aslında buna bir nebze de olsa kırılabilirim fakat herkes herkesi en yakın ya da en güvenilir arkadaş görecek diye bir şey yok! Mutlaka birileri, diğerlerinden daha kıdemli olur. Ben Andıç'ı yakın arkadaşım görüyorum diye de beni aynı kategoriye koymasını bekleyemem ki! Sonuçta Andıç benden istemedi yakın arkadaş kategorisine almamı, ben ona hissettiğim muhabbetten ve samimiyetten dolayı onu en yakın arkadaş kategorisine aldım. Bu beklenti ilişkileri aşırı yıpratıyor, en yıpratıcı olanı ise bir insanı çok sevip ona çok yakın davranıp ardından da ondan aynı şeyi görememek oluyordu. Bunu zaman içinde bıraktığım için oldukça mutluyum, eskiden ben de öyleydim ama artık değilim ve bunun vermiş oluduğu rahatlık gerçekten mükemmel bir durumdu.
"Sadık dostum ne ya? Köpeğin miyim ben senin?" diyen Andıç ile kıkırdadım.
Az önce ona hitap ettiğim repliği sanırım bir filmden ya da diziden duydum hatırlamıyorum. Ama o an ona kullanmak istemiştim nedense! Sanırım bundan rahatsız oldu, işte benim kötü bir huyum da bu! Samimi olduğum arkadaşlarıma lakap takıp onlara bu lakapla seslenebiliyorum ya da duyduğum herhangi bir repliği, alıntıyı da onlara uyarlayarak konuşabiliyorum. En yakınım olanlar ve beni çok iyi tanıyanlar art niyetim olmadığını ve sevgimden dolayı yaptığımı bildikleri için pek takılmıyorlar hattı benim gibi onlarda bana lakap takıp ya da bir alıntı ile, replik ile sesleniyorlar, eğleniyorlardı. Ben de elbette buna alınmıyordum sonuçta ben kendim bir başkasına yapıyorum ve bir başkasının da bana yapmasına alınmam, kırılmam pek de doğru bir davranış olmaz.
"Oy, oy, oy, kırıldın mı sen?" dedim çok gibi konuşarak, gözlerimi karşımızdaki Ayren'e çevirdiğimde şaşkınlıkla bana bakıyordu.
Sanırım az önce esip gürleyen, terör estiren kadının ben olduğuma inanamıyordu! Eh genel olarak dışarıdan soğuk, kendini beğenmiş, kibirli ve bencil biri gibi duruyorum; insanlarla kolay samimiyet kurmayan ya da insanlara değer veremeyen bir görüntü de olabiliyordu. Bu yüzden benimle tanışan birçok insan onlara samimi davrandığımda bana söyledikleri cümle şu oluyordu genelde;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUHÂ
Fiksi Umum|YETİŞKİN İÇERİK| "Uyandın mı minik ninjam?" diyen boğuk ses ile kapalı gözlerimi hızla açtım ve yine arkamı dönmeye çalıştım. "Ninjam?" diyen o boğuk ses ile gözlerimi kapattım ve kollarımın altında olan kollarına, kollarımı doladım. Bu sesleniş b...