Bölüm 3 - Part 1

1.7K 82 52
                                    

Bölüm 3 - Part 1

Günümüz

Kahkahalarımı durduramıyordum, karşımda dumura uğramış bir Tuna ve Furkan görmek, onlarla birlikte ailesinin de aynı yüz ifadesine sahip olduğunu görmek benim için paha biçilemez bir şeydi. Eminim ki şu an hem Tuna, hem Furkan hem de her ikisinin ailesi de tutuşmuştu. Böyle bir atak beklemedikleri için şok olmuşlardı.

Yüzümde hiçbir mimik belli etmeden onlara son konuşmamı yaptıktan sonra, yine aynı yüz mimiği ile resepsiyonun yapıldığı salondan ayrılmış ve asansöre ilerlemiştim. Benimle birlikte Andıç'ta çıkmıştı salondan. Birkaç adım arkamdan geliyordu, dizi ve filmlerde karşısındakine dersini verdikten sonra havalı havalı yürüyen ve onu takip eden adamı olan erkek ve kadın baş rollere hayran kalırdım, tıpkı onlar gibi yapmak isterdim. Hep hayal ederdim acaba böyle bir hareket yapabilecek miyim diye. An itibariyle bu hayalim gerçekleşmiş oldu belki salakça veya çocukça bir hayal, bir istek olabilir ama benim için anlamı büyük. Tuna ve Furkan'a içimde kalanları söyleyip, havalı havalı çıkışa ilerlemek içimde paha biçilemez duygulara neden olmuştu. İçimden dans edip eğlenmek geliyordu, diğer bir sevindiğim unsur ise; bazı baş roller havalı havalı yürüyeyim derken çat diye yere yapışabiliyorlardı, ben onlardan olmadım. Bendeki bu sakarlıkla olmadıysa kesinlikle küstüğüm şansım benimle barışmak için yol yapıyordu. Sevgili şansım şimdilik seninle ilişki durumumu belirli bir seviyede tutacağım, ileride bana karşı olan tavırlarına göre samimiyet katacağım ilişkimize! Ahaha delirmiştim kesinlikle, şansımla konuştuğuma göre kesinlikle delirmiş olmalıyım değil mi? Bu delirmemin sebebi elbette mutluluktan! Ne kadar garip değil mi? 2 yıl öncesine kadar sevdiğim adama karşı takındığım tavra sevinip, mutlu oluyorum! İnsanoğlu ne kadar garip değil mi? Sevdiği bir insanı parçalayacak kelimeler, davranışlar sergileyebiliyor, bundan zevk alabiliyor... acaba bundan suçluluk duymalı mıyım ya da kendimi kötü hissetmeli miyim? Bilemiyorum, ilk defa böyle bir durum ile karşı karşıya geldim, ilk defa böyle duygular yaşadım ben! Ah, sevincimi götürecek bir şeyler düşünmemeliyim, yanlış olsa da şu an çok mutluyum ben!

Asansörün önünde durunca heyecan yerimde yaylanmaya başladım, şu an kendimi istediği oyuncağa kavuşmuş bir çocuk kadar şen hissediyorum. Asansörün gelmesini beklerken yanımda bir beden hissettim. Meraklı tarafım devreye girdi ve kafamı hemen yanımdaki bedene çevirdim. Gördüğüm kişi ile gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Bu gecenin başında asansörde birlikte çıktığımız ve bana yol verme nezaketini gösteren adamdı. Üstünde akşamki lacivert takım yoktu, onun yerine beyaz bir gömlek ve altında da siyah bir pantolon vardı. Pantolon biraz dardı ve bacaklarını sarıyordu. Hmm, ilk defa bir dar pantolonu, onu giyen erkeğe yakıştırdım. Çünkü genellikle dar pantolon giyen erkeklerin -özellikle bacak kasları olmayan ve ince olan erkeklerin- üzerinde dar pantolon gerçekten kötü duruyordu. Bence insanlar kendine yakışmayan bir şeyi giymekte ısrar etmemeli. Elbette bu bana kalmış bir şeyi değil ama yinede göz zevki açısından bence berbat duruyor. Bu adamın bacak kasları vardı demek ki... Eğer bacakları sağlam olmasaydı bu kadar güzel durmazdı bir pantolon. Aklıma dank eden ile gözlerimi hızla yukarı kaldırdım, sapık gibi adamın bacaklarını dikizliyordum ve bu durumun yanlış anlaşılmasını istemem. Genel olarak erkeklerin bacaklarını dikizliyor muydum? Tabiki! Sadece bacakla kalmıyor, kalçalarına da göz gezdiriyordum elbette. Hatta tüm vücudunu gözlerimdeki x-rayden geçirdiğimi söyleyebilirim. Ama ne yapabilirim ki? Birisi önümde durunca mecburen ya kıçına bakıyorsun ya da omuzlarına. Omzu güzel olanın omzuna, kıçı güzel olanın kıçına bakıyorum. Biraz sapıkça oldu değil mi? Utandım şu an! Yanaklarımda kızardı, kahretsin!

Adamın yüzüne baktığımda benimle ilgilenmediğini görmem içimi rahatlattı. Adama yakalanmayı hiç istemem, hele beni sapık olarak nitelendirmesini hiç istemem. Yüzüne baktığımda sanki daha önce görmüş gibi hissettim onu. Hani olur ya bazen bir insana bakarsınız ve içinizde sanki önceden onunla tanışıyormuşsunuz gibi hissedersiniz ama aslında daha önce hiç görmemişsinizdir. Öyle garip bir his kol geziyor tüm vücudumda. Dikkatli gözlerle karşımdaki genç adama baktığımda yirmilerinin sonunda gibi görünüyordu. Açıkça birine baktığımda çat diye yaşını tahmin edebilen o müneccim insanlardan değildim, en fazla sallarım o da tutarsa! Yan profilden bayağı yakışıklı görünüyor yalnız, acaba ne için buradaydı? Hmmm, kesinlikle bu sorunun cevabını fazlasıyla merak ediyorum, resepsiyonda olmayan ama resepsiyonun olduğu katta bulunan genç ve gizemli bir adam! Uuu kulağa kesinlikle fazla merak uyandırıcı geliyor. Acaba burada çalışan biri mi? Bu katta gezmesinin sebebi o mu? Hani sivil polisler gibi bu genç beyefendi de sivil güvenlik mi? Tamam, tamam kabul ediyorum fazla saçmaladım! Asansörün geldiğini haber veren o meşhur sesi duyunca, açılan kapılardan içeri adımımı attım. Benim hemen arkamdan az evvelki yakışıklı ve Andıç'ta girdi. Ben biraz daha geride dururken Andıç ve yakışıklı genç benim iki adım önümdeydiler. Andıç elindeki telefon ile ilgilenirken, yakışıklı ise sadece ileriye bakıyordu. Sanırım o da benim gibi fazla telefon sevmeyen gillerdendi. Andaç'ın telefondan kafasını kaldırıp bana bakması ile içimde tuttuğum kahkahamı kıkırtıya çevirerek güldüm. Benim kıkırtı sesim asansörde yankılanırken, yakışıklı ve Andıç bana dönmüştü. Yakışıklı bana tuhaf bakışlar atarken, ben Andıç'a bakarak kıkırdamaya devam ediyordum. Gözlerimi Andıç'tan alıp yakışıklıya döndüğümde, yüzünün sol tarafında bir yara olduğunu gördüm. Kaşının aşağı doğru olan kıvrımı ile saçına doğru olan alın kısmın biraz uzun bir yara vardı. Yara dediysem de kabuklu yara sanmayın sakın, dikiş izi vardı. Sanırım bir kaza geçirmişti ve bu yüzden dikiş atılmıştı. Yara yüzünde inanılmaz seksi duruyordu.

DUHÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin