Bölüm 62 - Part 2
Genç kadın sanki bir rüyada gibiydi, üzerinde kırmızı renkli, içinde beyaz rengin üzerine gold detayalı nakışların yer aldığı, kolları volanlı ve kollarının iç kısmı dantelden oluşan bir Osmanlı kaftan - bindallısı -aynı zamanda bindallının üzerindeki nakışlar yeşil ve bordo detaylarda vardı- başında kırmızı kumaşın üzerine zümrütten süslemelerin yapıldığı başının öne arka kısmını kaplayan şık tacı, boynunda safirden gerdanlığı, başında al duvağı ile etrafında kınayı getir aney türküsünü söyleyip dans eden kadınları dolu gözlerle izliyordu. Bugünün geleceğinden şüpheliydi, içinde hep bir acabası vardı Duhâ ile tanıştıktan sonra bu şüphe de acaba da yok olup gitmişti, hep bu geceyi hayal etmiş ve sonunda da bu gecede artık anı yaşıyordu.
Sabah erken saatte kalkıp kınanın yapılacağı mekâna gelmişler ve son rötuşları kontrol edip eksik veya isteği dışında olan bir şey var mı onu kontrol etmişlerdi, kare şeklinde geniş alanda, ormana doğru bakan çitlerin olduğu kısımdaki yüksek platforma bordo kadifelerle, altın varakların kullanıldığı kına tahtını konumlandırmışlardı, tahttan artan boşluklara kırmız kadifelerden gelin nedimeleri için minderler atılmıştı, tahtın etrafına da koyu yeşil kadifelerden cibinlik görünümü verilmişti.
Bunun yanı sıra tahtın sağ ve sol tarafındaki geniş alan Hint kültürüne uygun süslenmişti, ağaçların dallarından sarkan rengarenk ve uçuş uçuş şifon kumaşlar, kumaşların hemen alt tarafında oturmak ve rahat yemek yiyebilmek için ayarlanmış üzerlerinde fenerler ve renkli çiçeklerle süslenmiş küçük masalar ve onların hemen ardındaki rengarenk minderler yer alıyordu, ortamı aydınlatan rengarenk ışıklar, fenerler de ağaç dallarına asılmıştı. Tahtın hemen sol yanında bulunan açık büfe masa ve masalardaki insanlara servis yapmak üzere hazırda bekleyen sari giymiş genç kızlar yer alıyordu. Çilay tahtının, minderlerin ve cibinliğin renklerinin harmanlandığı bir bindallı ile kaftan giyecekti. Nedimeleri de sırayla tek bir renk kaftan giyeceklerdi, kına yakılacağı zaman da kendisi gibi bindallı giyip kınadan sonra sarilerini giyecekler ve Hint dansı coşkusuna kavuşacaklardı.
Sabah mekânın kontrolünü yaptıktan sonra Çilay için ayrılan gelin odasına geçmişlerdi, her ihtimale karşı erken çıktıkları için ne kahvaltı yapabilmiş ne de duş alabilmişti genç kadın, gelin odasında Akçın, Deste ve Cihanfer ile birlikte kahvaltı yaptıktan sonra odanın banyosunda güzel bir duş alıp çıkmıştı. En son Çilay'ı hazırlamak üzere anlaşmışlardı, erken hazırlanıp terlerlese bir gelin için rezalet bir durum olacağı için Akçın'ın bu fikrine Deste ve Çilay'da katılmıştı.
"Kızlar Nuray gelecekti gelmedi mi?" diye sordu Çilay etrafa bakındı biryandan da elindeki çileği midesine gönderirken.
"Bilmiyorum canım, kim getirecekti onu?" diye sordu Akçın karşısına kurularak, Çilay'a şöyle bir bakış attıktan sonra üzerindeki sabahlığı işaret ederek, "Sabahlığının önünü kapat çilek lekesi damlar atletine." diyerek uyardı arkadaşını.
Akçın'ın uyarısı ile gözlerini önüne indirdi ve yakasının yarıya kadar açılmış olduğunu fark etti çilekli elini önündeki peçeteye sildikten sonra ayağa kalkıp sabahlığının kuşağını açtı ve önünü düzgünce kapttıktan sonra kuşağını sıkıca bağlayıp yeniden yerine oturdu.
"Thanks beybi!" diyerek Akçın'a öpücük attı, Akçın'da aynı şekilde genç kadına karşılık verdi.
"Welcome." dedi yanıt olarak.
"Dur ben bi' Murathan'ı arayayım da sorayım? Dışladığımızı düşünüp kırılmasın, yeni yeni genç kız oluyor ve şu an her türlü hareketi kendine karşı yapılmış bir tehdit, kötülük olarak algılayabilecek kıvamda." diyerek şarjdaki telefonuna uzandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUHÂ
General Fiction|YETİŞKİN İÇERİK| "Uyandın mı minik ninjam?" diyen boğuk ses ile kapalı gözlerimi hızla açtım ve yine arkamı dönmeye çalıştım. "Ninjam?" diyen o boğuk ses ile gözlerimi kapattım ve kollarımın altında olan kollarına, kollarımı doladım. Bu sesleniş b...