Herkese hayırlı Cumalar dilerim, bölüm günümüz Cuma ve ben bugün yeni bölüm ile geldim, bundan sonra da inşallah her Cuma yeni bölüm atacağım ☺️ Hiçbir aksilik çıkmaz ise eğer Final'e kadar Cuma günleri gelecek, bir aksilik çıktığı takdirde veya bölüm günleri değiştiği takdirde size duyuracağım ☺️ Hikaye ile ilgili duyurular, alıntılar için instagramdan @ladynoktahikayeleri hesabını ya da@ekncoglusema hesabını takip edebilirsiniz ☺️ Haftaya Cuma görüşmek üzere☺️Keyifli Okumalar 🌸❣️
Kendinize iyi davranın, sevgiyle kalın 🥰🌸❣️
Bölüm 22 - Part 4
Shirine'nin oda arkadaşı Ester'e gelecek olursak, Ester İspanyoldu ve biraz soğuk bir tipti. Tanımadığı insanlara mesafeliydi, hatta öyle bir mesafeydi ki çoğu kişi onun hakkında herkesi küçük görüyor, üstten bakış atıyor diye düşünüyordu. Ama bu tamamen alakasızdı, Ester'in anne ve babası İspanya'da çok ünlü oyuncuydu, ben de anne ve babasının yer aldığı birkaç filmi izlemiştim. İnsanlar anne ve babasının konumundan dolayı, Ester'e yanaşmaya başlayınca o da aralarına mesafe koyarak, insanlara derin dondurucu gibi davranmaya başlamış. Onun bu davranışlarını diğerleri biraz haksız bulsa da ben hak veriyorum, benim ailemde ünlü oyuncu olmasa da babamın parası yüzünden hiç tanımadığım akrabalar edinmiştim! Bu yüzden Ester'e söyleyecek bir sözüm yoktu, Ester o kadar güzel bir kızdı ki! İnsanı büyüleyen cinstendi, herkesin dikkatini çekmesinin sebebi de yemyeşil gözleri ve kızıl kıvırcık saçlarıydı. Onunla tesadüfen tanışmış ve kaynaşmıştık, sonra o bizi Shirine ile tanıştırmış ve onunla da samimiyet kurmuştuk.
Diğerlerine gelecek olursam, Alhadji Assandé Kenya'lı bir arkadaştı, ailesi Kenya'nın en varlıklı ailelerindenmiş, babası meclis üyesi, annesi de valilikte çalışan bir memurmuş. Kendinden başka iki kardeşi daha varmış, ailenin -bizim deyimimizle sülalenin- en zekisi Alhadjiymiş. Bu yüzden de Stanford'a gelmiş o da ailesini gururlandırarak, sıkı durun bombayı söylüyorum; Alhadji bir kabileden geliyormuş, büyük ve köklü bir kabilede! Bunu duyduğumuzda ben hariç diğerleri şaşırmışlardı. Benim şaşırmama sebebim ise tahminim vardı, kabilesinin ismini söylese de hatırımda hiçbir zaman kalmıyordu, o kadar çok değişik isimleri vardı ki akılda tutmak pek mümkün olmuyordu. Alhadji, Yamashita ile aynı odada kalıyordu.
Yamashita'yı anlatacak olursak, kendisi Japon'du ve gerçekten de çok yakışıklıydı. Fakültedeki çoğu kız ona aşık oluyordu, onunla çıkmak istiyorlardı. Yamashita Japonya'da da burada da çok ünlüydü, ailesi çok zengin olmadığı için okul harcını kazanmak için modellik yapmaya başlamış. On beş yaşından itibaren modellik yapıyormuş, Japonya'dan buraya geldiğinde ise; burada da modellik yapmaya başlamış. Sessiz, sakin ve sevecen bir karakteri var, ailesine o kadar düşkün ki her fırsat bulduğunda ailesini ve nişanlısını arıyordu. Evet, Yamashita Nishimura nişanlıydı, onunla sevgili olma hayali kuran tüm kızların hayalleri hayal oluyordu. Yamashita nişanlısını o kadar çok seviyordu ki, okul biter bitmez onunla evlenmeyi düşünüyordu. Bu yüzden de hem derslerine çalışıyor, hem modellik yapıyor hem de okulun yemekhanesinde de kendi ders ve sınav zamanına uygun part time çalışıyordu. Evlenmek istediği kız zengin bir ailenin kızı olmasa da onunla evlenirken tüm hayallerini gerçekleştirmek istediği için bu kadar çalışıyormuş; bir keresinde öyle demişti.
Son arkadaşımıza gelecek olursak; kendisi Amerikalı Benjamin Beaver oluyor. Gece hayatına düşkün biriydi ve Stanford'a nasıl kabul edildiğini ben de inanın bilmiyorum! İnanılmaz zeki ve mezun olduğunda kesinlikle iyi yerlere geleceği belli biriydi. Kızlarla bir haftadan fazla vakit geçirmeyen, genellikle birkaç kez onlarla yattıktan sonra postalayan biriydi. Okulun yurdunda kalmadığı için böyle yapması biraz sıkıntı olmuyordu, skandallara karışmadığı ve görünmediği sürece okulun haberi olmuyordu. Sosyal medya kullanmayan, daha doğrusu fake hesap kullanan biriydi. Kimse onun ailesinin ne yaptığını ya da ailesinin kim olduğunu bilmiyordu, yalan söylemeyi çok seviyordu. İşine geldiği zaman öyle yalan söylüyordu ki herkes şaşırıp kalıyordu fakat tüm bunlara rağmen arkadaşlığı o kadar keyifliydi ki, her konuda istisnasız bir bilgisi vardı. Araştırmayı ve öğrenmeyi seven yapısından dolayı alanı olmasa bile öğrenip yardımcı olabiliyordu.
Hepimiz aynı bölümde değildik, Yamashita ve ben aynı bölümdeydik, Hee Joo ve Ester aynı bölümdeydi, Rafael ve Shirine aynı bölümdeydi. Alhadji ve Benjamin de aynı bölümdeydi, Ulrich ise farklı bölümdeydi.
Şu an hepimiz bölümlerimizin öğrencileri ile aynı sıradaydık ve heyecanla diploma alma sırasının bize gelmesini bekliyorduk. Ne yazık ki bizim bölümün birinci ben değildim ne kadar istesem de birinciliği Yamashita'ya kaptırmıştım, yine de buna üzülmüyordum. Çünkü o emeğinin hakkıyla kazanmıştı birinciliği, bazen ben dersleri sallarken o asla sallamamış ve büyük bir ciddiyet ile azimle yapmıştı. Bense hemen onun ardından ikincilik ile bitirecektim, hayalim birinci olup konuşma yapmak olsa da bunu o kadar da takmıyorum. Lise ve ortaokulda zaten yapmıştım konuşmamı, şimdi ise Yamashita yapağabeylirdi. Üstelik ailesi ve çok sevgili nişanlısıda buradaydı, oların gözündeki gururu ve mutluluğu görmek bile benim için yeterdi. Hee Joo ve Ester'in birbirlerine kıkırdayarak yerlerinde zıpladığını görünce onlara kıkırdadım bende, benden tarafa döndüklerinde elimi onlara salladım, onlarda bana salladı. Ne yazık ki ne Ester ne de Hee Joo bölüm birincisi olamamıştı, Ester yaşadığı ailevi sorunlar yüzünden bir süre okula gelememiş ve ortalamasını düşürmüş; bölüm üçüncüsü olağabeylmişti, Hee Joo ise babasının sağlık sorunları yüzünden bir süre kendini toparlayamamış olsa da bölüm ikincisi olmuştu tıpkı benim gibi. Rafael ve Shirine'ye göz attığımda ise Shirine, Rafael'e hızlı hızlı bir şeyler anlatıyor, anlattığı şeye kahkaha atıyordu. Rafael bölüm birincisiydi, Shirine ise bunu takmiyordu. Birinci olmak veya olmamak önemli değildi onun için, Stanford'dan mezun olmak önemliydi. Alhadji ve Benjamin de yanlarındaki kızlarla bir şeyler konuşuyorlardı, Ben'in yüzü biraz asık olsa da, mezun olmanın verdiği heyecan vardı. Üç yılın sonunda artık onu tanımıştık, ailesinin kim olduğunu, neden herkesten sakladığını öğrenmiştik. Annesi bir fahişeydi, babası ise bir katildi; kendisi ise yetimhanede büyümüştü. Tüm bunları öğrenmiş olmak hepimizi üzse de, bizim desteğimizi görmek ve bir ailesinin daha olduğunu ona hissettirmek onu toparlamıştı. Özellikle teyzem Ben'in yaşadıklarını duyunca hıçkırıklara boğulmuş ve onu bağrına basmıştı. Beni aradığı sıklıkla Ben'i aramış, tıpkı bir anne şefkatiyle yaklaşmıştı, daha önce aynı sıcaklığı tanıdığı insanlarda görmemekten çok tanımadığı bir insandan görmesi onu şaşırtmıştı.
Türkiye'ye döndüğüm zamanlarda Ben'de mutlaka benimle gelir ve teyzemle birlikte vakit geçirirdik. Sıcak bir evi ve aile özlemi çektiğini biliyordum, bu yüzden her Türkiye'ye yolculuk yapma kararı verdiğimde ona da teklif ediyordum. Bir tek ben değil diğerleri de aynı teklifi yapıyordu lâkin Ben daha çok Hee Joo ile benim teklifi kabul ediyordu, bazen onun Hee Joo'ya aşık olduğunu düşünmüyor değildim ama bunu hiç belli etmediği için de dile getiremiyordum. Hee Joo çağırdığı zaman Kore'ye büyük bir sevinçle gidiyordu, o zamanlar aslında onun, Hee Joo'ya aşık olduğunu düşünüyordum. Belki ileride açılır, bilemiyorum!
Bakışlarımı Ulrich'e çevirdiğimde, sınıftan bir kızla öpüştüğünü gördüm. Ah, Ulrich ah! Shirine ile ikinci yıllarında ayrılmışlardı, bunun sebebi ise Shirine'nin uğradığı tecavüz sonrası oluşan vajinusmus ve geno fobiden dolayıydı. Ablasının eşi tarafından tecavüze uğramak onda içsel olarak büyük yıkımlara neden olmuş, terapi görse de sanırım bunun etkisini atlatamamış ya da bunu terapistinden saklamış. Bunu kesin olarak o da bilmiyor elbette, Ulrich ile sevgili olduktan bir süre sonra; onunla rahatça öpüşse de bu öpüşme ileri seviyeye gittiği takdirde, özellikle de araya bedeninin okşanması girdiğinde Shirine'nin krizleri tutmaya başlamıştı, ilk birkaç defa krizlerini Ulrich'in yardımıyla atlatsa da bu defa vajinusmus çıkmıştı ortaya. Doğal olarak hem genofobi hem de vajinusmus yüzünden Ulrich ile birlikte olamamıştı, Ulrich de buna katlanamayacağını, bilerek böyle yaptığını söyleyerek Shirine'den ayrılmıştı. Shirine ilk zamanlar Ulrich'e başına gelenleri anlatacak olsa da Ester buna izin vermemişti. Erkekler konusunda çok keskin bir çizgileri vardı, Ulrich'in onun kriz geçirdiğinde sadece kendisinin rahatlayamamış olduğunu düşünmesini, Shirine'nin iyi olması için yardımcı olmak yerine bir celse de ilişkilerini bitirmiş olmasına vurgu yaparak; ona anlatmamasını söylemişti. Eğer senin için çabalasaydı, buna neyin sebep olduğunu öğrenmeye ve nasıl tedavi edileceğini öğrenmeye çalışsaydı anlatması gerektiğini, ama onun hiçbir şey yapmaması ve onu umursamaması hemen daha ilk zorlukta onu terk etmesi kendisini hak etmediğini söyleyerek onu rahatlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUHÂ
Художественная проза|YETİŞKİN İÇERİK| "Uyandın mı minik ninjam?" diyen boğuk ses ile kapalı gözlerimi hızla açtım ve yine arkamı dönmeye çalıştım. "Ninjam?" diyen o boğuk ses ile gözlerimi kapattım ve kollarımın altında olan kollarına, kollarımı doladım. Bu sesleniş b...