Bölüm 6 - Part 4
"Tuna Bey, de denizin kravatını ve gömleğini çözün. Daha rahat nefes alır!" dedikten sonra Tuna telaşlı bir şekilde dedesinin kravatı ile gömleğinin düğmelerini açtı. Biz ne yapacağımızı bilmez halde beklerken, ambulans sirenini duymak iyi geldi. Yaklaşık beş dakika sonra Akif Bey sedye ile ambulansa yerleştirilmiş ve ambulans binanın önünden ayrılıp, hastaneye ilerliyordu. Ambulansın ardından da Furkan gidiyordu arabasıyla, ben Andıç ile burada kalmış ve az evvel bir iş için konuştuğumuz firmayı yolcu edecektik. Büyük ihtimalle Akif Bey iyi olana kadar ne Tuna gelecekti, ne de Furkan. İkisi de gelene kadar işleri idare etmek elbette bana kalacaktı, bende bunu hakkı ile yerine getirmeye çalışacaktım tabiki. Öncelikli olarak şimdi firmadan gelenleri göndermem gerekiyor, ardından ise bende hastaneye gitmeliyim. Her ne kadar Tuna'yı ve Furkan'ı sevmesem de Akif Bey'in hiçbir zararı veya nefret söylemi olmamıştı bana karşı. Hastalık ve ölüm gibi durumlarda da küslük olgun ve düşünceli insanların işi değil. Daha toy ve kendini geliştirememiş olanların işiydi. Yaşadığım stres ve adrenalin sonrası titreyen bacaklarım ile kendimi koltuğa attım, hâlimi anlayan Andıç önünde duran bardağı bana doğru uzattı. Suyu almak için elimi uzattığımda titreyen elimle alamayacağımı anlayarak, bardağı dudaklarıma yaklaştırdı ve yavaş yudumlarla bana suyu içirmeye başladı. Bardağın yarısına gelince daha fazla içmek istemediğimi söyleyerek ona teşekkür ettim. Elindeki bardağı masaya koyduktan sonra, hâlâ ayakta dikilmekte olan misafirlerimize oturmalarını rica etti. Onlarda oturunca bir süre sessizlik oldu ortamda, bu sessizliği bozmak istesem de hala titreyen ve tutmayan bacaklarım, kontrol edemediğim vücudum sayesinde ne yazık ki bozamıyordum. Sesimin de titrek ve anlaşılmaz çıkacağına da adım gibi emindim.
"Kusura bakmayın, aniden böyle bir olayın içine atılınca biraz telaşlandı." diyerek açıklamada bulunan Andıç'a gözlerimle teşekkür ettim.
"Önemli değil, biz de çok şaşırdık. Birden bire yıkılıyordu adamcağız!" diyen orta yaşlı adam ile Andıç kafasını sallayarak onay verdi. Gerçekten de adam birden bire gidecekti!
"Sözleşme işi ne olacak şimdi?" diyen diğer orta yaşlı adam ile yuh diye bağırmamak için zor tuttum kendimi. Ne demek ne olacak? Ulan azıcık bekle de bir hastaneden iyi haberler gelsin, bir geçmiş olsun de! Hemen iş ne olacakmış? Olmayacak canım, olmayacak! Sizin gibi halden anlamaz insanlarla iş mi yapılır? Hem zaten işinizi de doğru düzgün yapmıyormuşsunuz müşteriler şikayetçi! Kalkmış bir de sözleşme ne olacak diye soruyor! Be kalpsiz, vicdansız orada yatan anan baban olsa böyle mi yaparsın?
Andıç benim sinirlenmiş olduğumu anladı sanırım ki adamlara açıklama yapmak için benden önce atıldı. Yoksa biliyor onlara ağızlarının payını verip yollayacağımı, pislikler!
"Akif Bey hakkında hayırlı haberler alalım, o zaman yeniden konuşuruz. Zaten Akif Bey'in başına o efika olay gelmeseydi bu konu hakkında konuşacaktık bizde." dedi nazikçe. Hah! Birde bu hâlden anlamaz vicdansızlara nazikçe açıklama yapıyor ya, insanı çıldırtır bu Andıç! Andıç'ın daha fazla bir şey söylemesine izin vermeden devreye ben girdim, gerçekten de böyle insanlardan haz etmiyorum. Kendi çıkarları dışında hiç kimseyi umursamayan, empati kurmayan vicdan yoksunlarına uyuz oluyorum.
"Siz en iyisi buradan ayrılın, biz de bir hastaneye gidelim bakalım durum neymiş. Tuna Bey bu durumda herhalde kalkıpta çok önemli(!) olan bu sözleşmeyi düşünemeyecek kadar acılıdır eminim. O yüzden biz sizi ararız(!), siz beklemede kalın!" derken sesim kimi yerlerde istihzalıydı, kimi yerlerde de sertti. Karşısımdaki insanlıktan yoksunlara ben küfredip, kapı dışarı etmesini de bilirdim de işte; hanımefendilik çizgimi bozamayacağım böyle paraziter varlıklar için. Seviyemi düşürmeye değmezler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUHÂ
Algemene fictie|YETİŞKİN İÇERİK| "Uyandın mı minik ninjam?" diyen boğuk ses ile kapalı gözlerimi hızla açtım ve yine arkamı dönmeye çalıştım. "Ninjam?" diyen o boğuk ses ile gözlerimi kapattım ve kollarımın altında olan kollarına, kollarımı doladım. Bu sesleniş b...