Bölüm 20 - Part 4
Arkadaşları ile buluşacağı kafeye gelince arabasını park edip indi ve kabanını üzerine geçirip, telefonunu da cebine attıktan sonra torpido gözünde bulunan telefonundan biraz para alıp, arabayı kilitleyip kafeye girdi. Etrafta gözlerini gezdirerek arkadaşlarını ararken, arkasından duyduğu ses ile kafasını çevirdi. Mustafa telefonla konuşarak tuvaletlerin olduğu taraftan kendisine doğru geliyordu, elini kaldırıp ona doğru sallayınca, Mustafa kendisini fark etti ve elini gel anlamında işaret etti. Ona yaklaşınca adam telefonda konuşmasına devam ederken bir yandan da eliyle ilerle anlamında işaret yapıyordu. Mustafa ile oturdukları masaya gelince diğerleri ile selamlaşıp, kucaklaştılar. Selamlaşma faslı bittiğinde sonunda sandalyeye oturabilmişti.
"Dostum sonunda! Yüzünü gören cennetlik!" diyen Akın'a gülümsedi genç adam.
"Biliyorsun durumları oğlum, iş, güç, salon arasında mekik dokuyorum. Çok yoğun geçiyor, anca vakit bulabiliyorum." Akın kafasını sallayarak onu onayladı.
"Haklısın dostum, senin işin de zor! Şükür kavuşturana mı diyelim o zaman?" derken kollarını açmış sırıtıyordu. Onun bu hâline gülümseyen adam kafasını salladı.
"Diyelim kardeşim!" dedi o da kollarını açarak, ardından da ikisi de aynı anda ayağa kalktı ve yeniden kucaklaştı. Onların bu kucaklaşmalarını diğerleri gülerek izliyordu. Kucaklaşmaları bittiğinde, ayrıldılar.
"Oğlum sakın kalkmamı beklemeyin, sabahtan beri değerli kıçım anca yer buldu!" diyen Nihat ile iki adam da kahkaha attı.
"Oğlum senin götün gezdi de bizim götümüz gezmedi mi sanki? Bizden daha mı değerli senin o boklu götün?" diyen Akın ile genç adam yeniden bir kahkaha koyverdi.
"Siktir git lan it! Benim götüm herkesten daha kıymetli, ben onu pamuklara sarıyorum! Ayrıca boklu olan benim götüm değil, senin götün!" derken dışarıdan bakıldığında kaşlarını çatmış görüntüsü ile sinirli gibi görünse de sesindeki muzip ton ile bunun tam tersi olduğunu kanıtlıyordu.
"Lan, sen bugün Andıç ile görüşmüşsün?" diyen Mustafa ile kafasını ona çevirip baktı. Aynı zamanda da yerine oturuyordu.
"Aynen görüştük!" derken yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Aklı öğlen çıktıkları yemeğe gitmişti.
Birkaç Saat Önce
"Siz de mi oradan mezunsunuz? Kaç mezunusunuz, belki ortak tanıdıklarımız vardır?" diyen adam cümlesi bitince kesmiş olduğu etinden bir parçayı ağzına attı ve çiğnedi.
"Evet, 2017'de mezun oldum ben." dedikten sonra Andıç'a gülümsedi genç adam.
"Hmm, sizden önceki dönemlerde olanlardan tanıdıklarınız var mı hiç? Oradan birkaç arkadaşım var." dedi Andıç kaşlarını kaldırarak.
"Var birkaç tanıdığım, alttan ders aldıkları için bizim sınıfa derse gelenler vardı." derken genç adam o zamanları hatırlamaya çalışır gibi kaşlarını çatmıştı.
"Aytan Cankaya vardı, 2016 mezunlarından. Sizin bölümdeydi o da, tanıyor musunuz?" derken tek elini çenesinin altına koymuştu genç adam.
"Nemo limited'te genel müdür, aslen Konyalı ama herkese Ankara'da doğduğunu söylüyor?" derken emin olmadığı için bazı sözcükler ağzından tereddütle çıkıyordu.
"Aynen, aynen o!" derken aslında başkasının kendisine yaptığı ve bundan hoşlanmadığı şeyi kendisi de bir başkasına yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUHÂ
General Fiction|YETİŞKİN İÇERİK| "Uyandın mı minik ninjam?" diyen boğuk ses ile kapalı gözlerimi hızla açtım ve yine arkamı dönmeye çalıştım. "Ninjam?" diyen o boğuk ses ile gözlerimi kapattım ve kollarımın altında olan kollarına, kollarımı doladım. Bu sesleniş b...