Bölüm 52 - Part 2
Mutfağa girdiğim de Batıhan ağabeyim, Kâmer ve Elvan annem masaya oturmuşlardı, ben de hemen sevdiceğimin yanına kuruldum ve masadaki peynir, zeytin, salatalık, domatesten biraz alıp tabağıma koyduktan sonra, Elvan annemin yaptığı omletten de alıp tabağıma koydup. Çayları kontrol ettiğim de koyulmamış olduğunu gördüğüm de hemen ayaklanıp herkesin çayını koydum.
"Buradan sağa mı dönüyorduk?" diye soran sevdiceğim ile bakışlarımı elimdeki telefondan alıp yola çevirdim.
"Yok aşkım, bir sonraki sağdan gideceğiz." dediğim de kafasını salladı ve sürmeye devam etti.
Hep birlikte kahvaltı ettikten sonra, Elvan annemin mutfaktan yollayıp mutfağı kızlarla toplayıp sevdiceğim ile benim şirketime gitmek üzere arabaya binmiştik. Yolu yarılamış ve şirkete varmak üzereydik, yol boyu pek konuşmamış genellikle ben telefonumla ilgilenmiştim. Aslında normalde böyle bir şey yapmazdım ama bugünkü toplantı için oyundaki aksaklıkların raporlarını okuyordum, çaylaktan rapor istemiştim ve tam algılayabilmek için hem raporu hem de oyunun hikayesini yeniden okuyup ve çıkardığım planı inceliyordum. Nerelerede hata yapıldığını nerelerin düzeltilmesi gerektiğini ya da nerelere eklemeler yapmam gerektiğini kontrol ettim tabi sadece yol boyu yapılan bir kontrol ile olmayacaktı, elbette orada kodları kontrol edip, simülasyonda da oynatıp nasıl olduğunu görecektik. Benim şu an yaptığım teorik kontroldü, üstelik toplantıda belki başka fikirler gelir ve onları da ekleyebiliriz.
"Güzelim geldik, hadi inelim." diyen sevdiğim ile bakışlarımı telefondan kaldırıp şöyle bir etrafıma bakındım.
Şirketin binasının otoparkına girmiştik, otoparkın karanlık olması sebebiyle gözlerim ışıktan karanlığa geçince olan o malum ağrıya uğradı, biraz gözlerimin ağrısının geçmesini bekledikten sonra gözlerimi kırpıştırarak kendime geldim ve toparlanarak inmeye hazırlandım.
"İyi misin Dide?" dedi sevdiceğim, endişelendiğin de ya da kızdığın da kullandığı ikinci ismim ile.
"İyiyim, sadece gözlerim kamaştı. Endişelenme bu kadar bir sıkıntı yok." dediğim de emin olmak istercesine gözlerini üzerimde gezdirdi ardından da tatmin olmuş gibi başını salladı.
"Tamam, inelim o zaman." deyince kafamı salladım ve çantam ile yağmurluğumu alıp arabadan indim.
O da arabadan indikten sonra arabayı kilitledi ve yanıma gelip elime yapıştı, sanırım bugün başıma açtığım belalarla onu çok endişelendirdim ve bu yüzden elimi böyle kuvvetli tutuyordu, sanki beni bir şeyden korumaya çalışır gibiydi. Sıkı kavradığı elimi hiç bırakmadan beraber asansöre ilerledik ve benim çıkacağımız kata basmam ile o da kapıları kapatma düğmesine bastı. Asansör yukarı ilerlerken başımı omzuna yasladım, gözlerimi kapattım cidden çok yoruldum her şeyden. Kendi şirketim, hastanenin işleri, Yolça'nın işleri, Akçın'ın malum ruh hali, nişan ve diğer detaylar cidden hem ruhen hem bedenen yormuştu, her şeyi bırakıp kaçasım geliyor nedense ama bunu yapamıyorum. Bir tatilin iyi geleceğine eminim ama işleri de bırakıp gitmek içime sinmiyor, üstelik Kâmer'den ayrı kalamam onun da işleri olduğu için benimle gelemez, en iyisi kısa süreliğine bir yerlere gitmek gezmek, ikimize de iyi gelebilir.
Asansör ineceğimiz katta durduğun da el ele çıktık, kapıdan adımımızı attığımız anda koridorda gezen çalışanlarımın gözleri önce yanımdaki adama ardından da birleşik olan ellerimize kaydı, şaşkınlıkla selam vermeyi bile unutmuşlardı, onların bu hâline gülüp simülasyon yaptığımız odaya ilerledim, tabi sevdiceğim de benimle geldi. Odaya girdiğim de henüz kimsenin gelmemiş olduğunu görünce rahatça masaya geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUHÂ
Genel Kurgu|YETİŞKİN İÇERİK| "Uyandın mı minik ninjam?" diyen boğuk ses ile kapalı gözlerimi hızla açtım ve yine arkamı dönmeye çalıştım. "Ninjam?" diyen o boğuk ses ile gözlerimi kapattım ve kollarımın altında olan kollarına, kollarımı doladım. Bu sesleniş b...