Bölüm 3 - Part 7

998 60 1
                                    

Bölüm 3 - Part 7

Binadan içeri girdikten sonra, çantamdan telefonu çıkardım ve Andıç'ı aradım. Girişte turnikeler vardı ve bende ise kart yoktu. Ne güzel, ne güzel! Yeniden bir göz devirme seansı ardından koşturarak bana gelen Andıç'ı baktım. Kartı basınca turnikeden geçtim. Asansöre bindiğimizde ikimizin olmasını fırsat bilerek lafımı sokmayı ihmal etmedim.

"Karı kızla gün geçireceğine, bir kart çıkarmayı akıl edebilseydin keşke!" Andıç sözlerimi göz devirmekle kaldı sadece, başka cevap vermedi.

"Ya bir şey soracağım, bunların otelleri var ama bunlar neden buradalar ki? Otellerde olması gerekmiyorlar mı? Bak işe başladığımda falan hep düşünmüştüm de sormamıştım." benim sorum ile Andıç'ın asılan yüzünde bir gülümseme oluştu. Sanırım az evvel söylediğim şeyler yüzünden bozuk atan adam, şimdi yine söylediğim şeyler yüzünden gülüyordu.

"Yani, isteyen otele gider yönetir, isteyen bir ofis açar yönetir. Kendisine kalmış bir şey. Neden olduğunu sen bilmiyorsan ben nasıl bilebilirim?" diyen Andıç ile hak verdim. Vallahi doğru söylüyor ben 6 ay boyunca çalışmış biri olarak bilemiyorsam, o nasıl bilsin. Öğrenmek istiyor muydum? Kesinlikle ama Tuna'nın iş konusunda ketum tavrı yüzünden bilemiyordum. İşi ile ilgili hiçbir şeyi sevgili ortağı ve avukatı dışında kimseyle konuşmaz, sorulan sorulara cevap vermez. Fazlasıyla iş kolik, eğlenme anlayışı sadece lüks bir mekana gidip içki içmek olan bir adamdan ben nasıl hoşlandım anlayamıyorum. Hayır ortak yönümüzde yok ki! Ne bileyim kitap olsun, film olsun, müzik olsun, hayata bakış açısı olsun, yaşam tarzı olsun... hiçbirinde bir ortak paydada buluşmuyoruz ama ben bu adamla 2,5 ay ilişki yürütmeye çalıştım. Aslında doğru sadece çalıştım, yürütemedim. Çünkü onun ketum ve hiçbir şeyi umursamayan, sadece benim istediklerim olsun tavrı çoğu zaman canımı sıktı. Ne kadar iyi bir iş adamı olursa olsun, egosu, bencilliği, çok bilmişliği yüzünden bir gün kaybedeceğini düşünüyorum. Kimsenin ne söylediği umurunda olmuyor, ona verilen önerileri kabul etmiyor ve kendi kafasının dikine gidiyor. Kimi zaman yaptığı şeyler doğru olsa da kimi zaman da olmuyordu. İnsanlarla iletişimi sıfırdı mesela, onlara nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu, sürekli emrediyordu. 'Rica etsem' kelimesi adamın literatüründe yoktu resmen! Ve emir verilmesinden nefret eden ben bu adamla sevgili oldum. Kesinlikle aklımı kaçırmışım o zaman. Sanırım tipinden hoşlandım ve uzaktan bana hoş gelen tipi, tanıdıkça iticileşmeye başladı. Onun iş hayatındaki tavrının sadece iş hayatında geçerli olduğunu sanmıştım, özel hayatında öyle değildir diye umut etmiştim ama ne yazık ki geçirdiğimiz o 2,5 ayda gerçekle yüzleşmiştim. Hele de onunla son görüşmemizde ağzına aldığı sözler ve bana ithamda bulunması, kalbimi ve onurumu kıracak sözler söylemesi beni bu noktaya getirdi. Eğer son görüşmemizde beni dinleyip anlamaya çalışsaydı, hadi hiçbirini yapmadı sadece 'git' bile deseydi şu an burada olmazdım. Benim kalbim de, onurum da onun gibi kaba bir herifin ağzına sakız olacak kadar basit veya oyuncak değildi. Kindar biriyim, kin tutarım ama çoğunlukla bu kinim laf sokma leveline kadardır. İlk defa bir insanı rahatsız edip, üzmek için büyük bir organizasyon işine giriştim. İnsanları ezen tarafından hiçbir zaman hoşlanmadım. Şirketinde çalıştırdığı sekreter, asistan, temizlik elemanı, çaycı tüm bunlar olmasa onun tek başına bir şeyler başarabileceği meçhul. Ama o tüm bunlara rağmen o insanları hor görüp, eziyor, onları insan yerine koymuyor ve onlara tepeden bakıyor. İşte bu tavrıydı benim onu rahatsız etmek istememe neden olan. İnsan seviyorum dediği kadına da aynı şeyleri yapar mı? Sanmıyorum, bir insan birine 'Seni Seviyorum' diyorsa; o kişi onun için en özel yerde olmalı, ona en iyi şekilde davranmalı; tıpkı kırılacak bir vazo gibi özen göstermeli. Boynu bükülüp, sararacak bir gülün boyunun bükülmemesi ve sararmaması için ne yapılıyorsa aynısını sevdiği için yapmalı. Birkaç kere beni küçümseyen tavırlarına denk geldim ama bunu mizacıdır diye umursamamıştım. Sonra Furkan ve aynı dünya içinde olduğu insanlara ve bana karşı olan tavırlarını gördüğümdeyse anladım ki; onun karakteri yok, karaktersiz biri. Böyle bir adamı nasıl sevdim diye düşündüm, daha onun şokunu atlatamadan ayrılık olayı geldi çattı kapıya. İyi oldu mu onunla ayrılmam? Evet, hayatım boyunca böyle bir erkekle yaşayamazdım ben. Ama ayrılış şekli işte o şekil, hiç iyi bir şekil değildi be! Asansör kata gelince önce Andıç indi asansörden sonra da ben, ağır adımlarla toplantı salonuna giderken kalbim hızla çarpmaya başladı. Şimdi stres olacak zaman mıydı canım? Toplantı odasına geldiğimizde Andıç kapıyı açmadan önce durdu ve bana baktı.

DUHÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin