Bölüm 19 - Part 4

195 26 0
                                    


Bölüm 19 - Part 4

Bu isim genç adama bir yerden tanıdık geliyordu ama nereden geldiğini bir türlü çıkamadı. Geldiği katta çoktan inmiş ve otellerde olan lobi tarzı geniş bir alanda ne yapacağını düşünüyordu. Etrafta da kimseler görünmüyordu, danışma masasında kimse yoktu bu yüzden de şu an kendini biraz mal gibi hissediyordu. Ne yapacağını bilmiyor, kime ne danışacağını da bilmiyordu.

"En iyisi içeri gidip, oradan sormak!" diye mırıldandıktan sonra adımlarını biraz hızlandırdı ve danışma masasını geçerek, ofisin iç kısmına ilerledi.

Ofis boş gibi duruyordu, birkaç çalışan vardı ve hepsi de bilgisayarın içine gömülmüş bir şekilde hızlı hızlı bir şeyler yazıyor, telefonlara cevap veriyor ve ellerinde dosya ile bir oyana bir buyana gidip geliyorlardı. Gözlerinin onların hızına yetişemeyeceğini düşündü genç adam. İleride masada sadece ekrana bakarak klavyede hızlı hızlı yazan kadına yaklaştı genç adam.

"Merhaba." diyerek seslendi kadına bakması için.

"Merhaba, buyurun?" dedi genç kadın adama bakmadan. Bu duruma biraz rahatsız olsa da işi olduğu için mazur görmeyi seçti genç adam ve cevapta gecikmedi kadın tarafından.

"Kusura bakmayın, biraz yetişmesi gereken bir işte. Sizi dinliyorum ben lütfen anlatın!" diyen kadın ile gülümsedi genç adam ve konuşmaya başladı.

"Benimle toplantı yapmak için buradan arandım. Çilay Dide Çağlayan ile görüşmeyi gerçekleştireceğim sanırım, onun ismi verilmiş." dedi genç adam. Kız kafasını salladıktan sonra klavyede dans eden parmaklarını bıraktı ve genç adama döndü.

"Çilay Hanım ne yazık ki burada değil, bu yüzden de görüşemezsiniz." diyen kesin ifade ile genç adam elini saçından geçirdikten sonra kıza baktı.

"Ama bana bugün bu saatte burada olmam gerektiği söylendi, Çilay Hanım'ın burada olması gerekmez mi?" derken sesinde sabır tohumları ekiliydi.

"Ne yazık ki şu an bu mümkün gibi görünmüyor, Çilay Hanım bugün gelmedi, gelir mi onu da bilmiyorum bu yüzden size de kesin bir şey söyleyemeyeceğim, kusura bakmayın lütfen!" diyen kız ile kafasını salladıktan sonra derin bir nefes alan genç adam gözlerini kapatıp açtı ve sabırlı olmak için içinden bir 'Vela Havle Vela Kuvvete İlla Billahil Aliyyil Azim' zikri çektikten sonra yüzünde anlamaya çalışan bir tebessüm yerleştirerek yeni bir soru sordu genç sekretere.

"Peki ne zaman gelecek? Buraya kadar gelmişken görmeden gitmek istemem!" dedikten sonra genç kızdan cevap gelmesini bekledi genç adam. Genç adamın aksine ise ne diyeceğini bilemedi genç sekereter. Birkaç dakika boyunca sessizce bekledi.

Patronlarının hiçbiri şu an burada değildi, ne zaman geleceğini de zaten bilmiyordu. Hiçbiri bir bilgi vermemişti, değiştirdikleri ve yeni aldıkları ehil elemanlara ve Çilay Hanım'ın hem avukatı hem de arkadaşı Andıç Bey'e devredip gitmişlerdi. Özellikle Furkan Bey ve Tuna Bey zaten yönetim kurulu başkanı olan dedesinin rahatsızlığı yüzünden yoktu, Çilay Hanım da zaten denetim için ayrılmıştı, ne zaman geleceği söylememişti. Hatta çalışanlar haber uçurmasın diye de kimseye denetime gittiğini söylememişti herkes onu rahatsızlığı yüzünden izinli sanıyordu. Bu yüzden karşısındaki adama da bir şey diyemiyordu, üstelik etraftaki çalışanların gözleri de üzerlerindeydi. Bir süre önce şirkette çıkan kıyamet sonrasında birçok çalışan Çilay Hanım'a karşı zaten cephe almış durumdaydı. Bir tek buradaki şubelerde duyulmamıştı olay, diğer şehirlerdeki şubelere de yayılmıştı.

"Sizi ben Andıç Bey'in odasına yönlendireyim, siz onunla görüşün. Eminim gereken açıklamayı alacaksınız." derken tedirgin gözlerle etrafa göz gediriyordu.

Genç adam, karşısındaki kızın ürkek ve tedirgin tavırlarına anlam veremeyerek kafasını salladı ve kızın kendisini yönlendirmesine izin verdi. Koridorda ilerlerken etrafa göz gezdiriyordu bir yandan da. Yönetim katı olduğu için sanırım sağda ve solda karşılıklı odalar mevcuttu, koridor karanlık olduğu için turuncu, sarı ve beyaz renkli ledlerle aydınlatılmıştı. Koridorun sonuna geldiklerinde etraf aydınlanmıştı ve dört oda bulunuyordu. Üçüncü odanın önüne geldiklerinde kız kapıyı birkaç kez tıklattıktan sonra, içeriden gelen tok bir ses ile kapıyı açıp genç adamın içeri aldı, kendisi de ardından girdi odaya.

"Andıç Bey, beyefendi Çilay Hanım ile görüşmek için geldi ama Çilay Hanım yok. Malum sebepten ben söyleyemedim, sizinle görüşmesinin daha doğru olacağını düşündüm." dedikten sonra "Ben işimin başına döneyim, bir şey isterseniz masamdayım ben." diye ekleyerek odadan çıkacaktı ki adamın seslenmesi ile durdu.

"Bize içecek bir şeyler gönder." dedikten sonra genç adama döndü ve "Lütfen ayakta kalmayın, oturun. Ne içmek istersiniz? Size ne ikram edelim?" oldukça nazik bir tavırla.

Genç adam, adının Andıç olduğu adamın gösterdiği yere oturduktan sonra tıpkı onun gibi nazik bir şekilde "Rezene çayınız varsa alırım, yoksa da bir bardak su yeter benim için." dedi gülümseyerek.

"Hemen getiriyorum." dedikten sonra Andıç'ın ne içeceğini sormadan odadan ayrıldı genç kız. Genç kızın çıkması ile Andıç yüzünde hafif bir tebessüm ile adama döndü.

"Hoş geldiniz, nasılsınız?" dedi. Adamın yüzündeki merak ifadesinden ne olduğunu anlamadığı ve çözmeye çalıştığını anladı genç adam.

"Hoş buldum, teşekkür ederim siz nasılsınız?" dedi adamın kendisine gösterdiği nezaketle aynı eşitlikte olan nazik tavrıyla.

"Teşekkür ediyorum, ben de iyiyim." dedikten sonra gülümsedi ve konuşmasına devam etti.

"Yaşadığınız aksaklık yüzünden çok özür diliyorum, bunun sebebini size açıkladığımda eminim ki sizde anlayacaksınız. Bu arada adım Andıç, buranın hukuk departanında çalışıyorum, hukuk müşavirliği yapıyorum. Aynı zamanda da Çilay Hanım ile arkadaşlığımız var." dedikten sonra adamdan bir tepki bekledi ve adamın kafasını sallaması üzerine devam edecekti ki çalan kapı ile;

"Gel!" diyerek kapıdaki kişiyi içeri davet etti.

DUHÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin