Bölüm 4 - Part 2
Çantayı dış kapının oraya bırakıp, mutfağa geçtim ve teyzemin hazırlamış olduğu kahvaltıya oturdum. Portakal suyumdan bir yudum aldıktan sonra, ekmeğin arasına biraz peynir ve birazda maydanoz koyup yemeye başladım. Bu ikiliye bayılıyorum ya mükemmel bir birleşim. Birkaç lokma bir şeyler daha yedikten sonra, portakal suyumu kafama diktim ve masadan kalktım. Kapının hemen yanındaki askılıktan mevsimlik kapımı üzerime geçirdim ve evden çıktım. Odadan çıkmadan önce bileğime taktığım ve teyzemin ben 2. sınıftayken derslerimin hepsini pek iyi getirdiğim için aldığı arılı kırmızı saatime baktığımda; saat 07.30'a on beş dakika vardı. Otobüs 7.5 dakikaya gelecekti, durak eve 3 dakikalık mesafedeydi. Teyzem ne kadar okula servisle ya da özel arabayla gitmemi istese de; ben kabul etmemiştim. Otobüs yorucu olsa da bence hayatın içindendi, her tarzda ve düşüncede insanla karşılaşıp, konuşuyorsun onlarla iç içe oluyorsun. İnsanlarla tensel temas kurmalı sevmesem de, onlarla diyalog kurmayı seviyorum. Binadan çıkınca koştura koştura otobüs durağına gittim, bileğimdeki saate baktığımda otobüsün gelmesine daha var olduğunu görmek beni sevindirdi.
Genel olarak otobüsler kalabalık olsa da benim bindiğim bu otobüs diğerlerine göre daha kalabalıktı. Durakta benim dışımda bir sürü öğrenci vardı. Ah nedir bu biz öğrencilerin çektiği? Sabahın köründen akşama kadar okulda sürünüyoruz! Ben durağa geldikten birkaç dakika sonra otobüste görüşüme girdi. Hemen duracağı kısma geçtim ve durağa tam yaklaşmadan elimi kaldırıp, işaret verdim. Erkenden işaret verince tam benim durduğum noktada duruyordu ve böylelikle ilk binen ben oluyordum. Yine aynısı oldu ve benim durduğum noktada durdu otobüs. Kapısı açılır atılmaz, öğrenci kartımı okutup boş yen bakınırım. En arkada 3 tane koltuğun boş olduğunu görünce, o tarafa ilerledim. Cam kenarındaki boş koltuğa oturdum. Diğer yolcularda bildikten sonra otobüs hareketlendi. Kapımın cebindeki telefonumla birlikte kulaklığımı da çıkarttım. Müzik listeme girip 'E' harfine geldim. Evanescence grubunun My Heart Is Broken şarkısının üzerine tıkladım. Kulaklarıma Amy Lee'nin muhteşem sesi doldu.
I will wander till the end of time torn away from you.
Sözlerinden sonra kulağını dolduran baterinin ve gitarın muhteşem uyum sesi beni olduğum dünyadan aldı ve başka bir dünyaya götürdü adeta. Çocukluğumdan beri müziğe oldukça ilgim var özellikle piyano ve yan flüt favorimdi. Teyzem şehrin operasında ve kongre merkezlerinde yapılan hiçbir orkestra konserini kaçırmazdı. Onunla birlikte elbette ben de giderdim tüm konserlere. İlk gittiğimde sadece 9 yaşımdaydım ve büyükçe bir grup, yaşlısı genci karışık ellerinde adlarını bilmediğim müzik aletleri ile bir uyum içerisinde çalıyorlardı. Protokolün bir arka sırasında ve orta kısımda oturduğumuz için piyano çalan piyanist tam gözümün önündeydi. Gençti ve çok yakışıklıydı, gülünce yanağında oluşan gamze ve kahverengi gözlerinin piyano çalarken aldığı renk beni büyülemişti.
Tüm konser boyunca gözlerimi yan flüt çalan çok güzel olan kızdan ve piyanist yakışıklıdan alamamıştım. Kızın güzelliği İskandinavya'dan gelmiş bir İskandinav kızı gibiydi, onların ten rengine sahip teni, İskandinav'lara has renkli gözler ve saçlar. Yaptığı makyaj ve üzerindeki turkuaz rengi elbise ve boynunda turuncu fuları ile çok şıktı, bir kadına göre çok narin ve bakımlı olduğu belli olan, uzaktan bakılınca bile yumuşaklığını hissettiren, insanda dokunma isteği uyandıran eli ile tuttuğu yan flütü çalması beni büyülemişti. Genç kız bazı sololarda öne çıkıp, flütü çaldığında; gözlerimi bir saniye bile kırmadan, üzerinde sabitledim. Piyanist yakışıklının sololarında aynı şeyi ona yaptım. Uzun boylu esmer yakışıklı bir yağızdı. Boyu tahminen 1.80 veya 85 civarındaydı. Vücudu boyu ile orantılaydı ve kilosu ona çok yakışıyordu. Saçları siyah, ne çok kısa, ne çok uzun ikisinin ortasında olan siyah sakalları yüzüne çok yakışmıştı. Kaşları ve gözleri tıpkı bir ressamın kaleminden çıkmış gibiydi. Kahverengi olan ve tüm konser boyunca bir yıldız gibi parıldayan gözleri, bakanın defalarca bakmasını sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUHÂ
Aktuelle Literatur|YETİŞKİN İÇERİK| "Uyandın mı minik ninjam?" diyen boğuk ses ile kapalı gözlerimi hızla açtım ve yine arkamı dönmeye çalıştım. "Ninjam?" diyen o boğuk ses ile gözlerimi kapattım ve kollarımın altında olan kollarına, kollarımı doladım. Bu sesleniş b...