Bölüm 30 - Part 4
Saat akşam altıydı ve ben teyzemin evine geleli yarım saat oluyordu, götüreceğim valizi hazırladıktan sonra, kıyafetlerimin boşaltabildiğim kadarını boşaltıp valizleri kapatıp odama bırakmıştım, geri kalanları da artık Akçın halledecekti. Saatin beşe geldiğini gördüğüm de hızla giderken giyeceğim kıyafetlerimi bir poşete düzgünce yerleştirip sırt çantamı sırtıma takıp valizimi de elime aldım, içi polar dışı su geçirmez deri olan çizlmelerimi ayakkabılıktan çıkarıp giydikten sonra, valizim ve çantam ile aşağı inmeye başladım. Montumu yukarı çıkarken arabada bırakmıştım çıkarmama gerek yoktu nasılsa.
Eve geldikten sonra valizimi ve sırt çantamı arabada bırakarak sırt çantamın içinden sadece telefonumu alarak, giysi poşetlerim ile birlikte yukarı çıktım ve eve girer girmez hemen kendimi banyoya attım. Çok terlemiştim ve yeniden duşa ihtiyacım vardı, duş için kullandıklarımı yanıma almama gerek yoktu teyzemin evinde kaldığım için burada da bulunuyorlardı. Duşumu alıp güzelce hazırlandıktan sonra mutfağa geçmiştim, yemekleri pişirmişti ve tabakları dolaptan çıkarıyordu.
"Teyze istersen git bir banyo yap, hazırlan ben sofrayı hallederim." dediğm de teyzem bana baktı sessizce kafasını salladı.
Hızla masayı kurduktan sonra açılan kapı ile o tarafa baktım, Akçın ile Batu gelmişlerdi. Kapıya doğru gidip onları karşıladım.
"Hoş geldiniz."
"Hoş bulduk." kelimesi çıktı ikisinden de aynı anda.
"Geçin elinizi yüzünüzü yıkayın, sofra da hazır." deyince ikisi de beni onayladı.
Teyzem duşunu alıp hazırlandıktan sonra, Akçın ve Batu'da ellerini yüzlerini yıkadıktan sonra masaya gelmişlerdi hep birlikte sessizce yemeğimizi yiyip mutfağı topladıktan sonra saat yediye doğru gelirken Akçın üzerini değiştireceğini söyleyerek odasına geçti ben de üzerimdeki eşofmanlarımı çıkaracağımı söyleyerek odama geçtim giymek için hazırladığım kıyafetlerimi güzelce üzerime geçirdim saçlarımı balıksırtı örüp beremi, atkımı ve eldivenlerimi alarak odadan çıktım.
"Hazırım ben." dediğim de arada dikilen Akçın ve Batu bana baktı.
"Tamam Gönül teyze de gelsin çıkalım." deyince kafamı salladım.
Yola çıkalı iki saat olmuştu neredeyse ve biz henüz Ataşehir'deydik, trafiğin biraz yoğun olması sebebiyle gidişimiz gıdım gıdım, uçak saatine daha çok olduğu için çok da fazla sorun etmiyorduk.
"Pasaportunu ve biletini hazırla." diyen teyzeme kafamı salladım, bileti internetten aldığım için telefonumdaydı pasaportumu en arka gözde arayıp en altta bulduktan sonra çıkarıp kısa sürede ulaşabileceğim öndeki küçük göze koydum.
"Hallettim teyze." dedikten sonra teyzem başını salladı ve sessiz kaldı.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nü geçtikten sonra, Alibeyköy ile Maslak'a girmeden İstanbul Çevre Yolu üzerinden hızla ilerledik, Mimarsinan, Mithatpaşa, Göktürk'ün ilerisinden geçip yolumuz boyunca devam ettik ve on beş yirmi dakikalık bir yolculuktan sonra İstanbul Havalimanı'na vardık. Batu arabayı otoparka girmeden teyzem saate baktı.
"Saat henüz on bir uçak saatine daha çok var, yolda gelirken bir park gibi bir yer gördüm orada vakit geçirsek mi biraz?" diye soran teyzem ile bakışlarımı Batu ile Akçın'a çevirdim belki istemeyebilirlerdi.
"Olur da bu parka gitmek pek akıllıca değil, sonuçta bu saatte tenha olabilir devir de kötü kimin ne yapacağını insan bilemiyor. Güvenli bir yerde kalmak sağlımığız açısından en iyisi." dedi Batu.
Aslında Batu'nun sözlerine hak veriyorum, eksik adalet yüzünden insalar artık suç işlemekten imtina etmiyorlar isteyen istediği gibi suç işleyebiliyor çünkü sonucunda salınaverileceğini biliyor. Ne kadar oldu hatırlamıyorum ama adamın biri karısını kızgın yağ ile yakmış ve çıktığı mahkeme onu serbest bırakmış, adamın biri karısını bıçaklamış ama yine serbest kalmış daha birçok haber var böyle. İnsanların can güvenliği tehlikede yapılan bir şey ne yazık ki yok, çöken adalet sistemimiz sağ olsun insanlara güven ve huzur sağlayamıyor, insanlar kafalarına göre hareket edip geçiyorlar özellikle de başka ülkelerden gelen mültecilerin suç işleme oranı çok yüksek. Tesadüfen izlediğim bir açık oturuma katılan savcı şöyle demişiti; 'ülkedeki mültecilerin bir suç haberi çıkıyorsa ekrana, bilin ki on farklı suç dosyası açılmıştır.' eh bunu da bilmek insanı daha da korkutuyor, artık rahat rahat dışarıda yürüyemiyoruz, hareket edemiyoruz. Mesela manyağın biri sırf tesettürlü diye kadına yumruk atmıştı, geri zekâlı bir zihniyete sahip olan adamın biri de kız şort giyiyor diye otobüste tekme atmıştı ona.
"Teyze Batu haklı, giderayak sakin kalalım oturalım şurada bekleme salonunda kahvemizi içelim, sohbetimizi yapalım." deyince teyzem de beni onayladı.
Hepbirlikte bekleme salonunda otururken duyduğum anons ile heyecanla yerimde doğruldum, henüz uçağın kalkış saatine çok olsa da valiz tarttıracağım, check in işlemleri, perona gideceğim derken çok işlem olacaktı o yüzden bir an önce kalksam iyi olacak. Anons benim uçuşuma ait olmasa da bileğimdeki saate baktığım da bire çeyrek vardı, sıra olabilir düşüncesiyle erken gitmem şart.
"Artık vedalaşalım, ben de işlemleri halledeyim erken girersem de biraz da o tarafta beklerim sorun olmaz." deyince teyzem dolu gözleriyle kafasını sallayıp ayağa kalktı.
"Kendine çok dikkat et, sakın kimseyi dinleme, Hee Joo'nun yanından ayrılma, geceleri uyurken üstünü açmamaya gayret et, orası da bura gibi soğuktur sakın ince giyinme, sıkı sıkı giyin. Hasta olmamaya bak, hasta olursan da hemen ilaç al." dedikten sonra bana hızla sarıldı, ay bir şeyler oluyor bana normalde ağlamayan ben şimdi ağlayasım var, üff burnum sızlamaya başladı bile.
"Tamam teyze merak etme, iner inmez de seni arayacağım." deyince teyzem daha sıkı sarıldı.
"Sakın unutma, beni merakta bırakma sürekli ara, arayamazsan yaz." deyince yeniden onayladım onu ve ondan ayrılıp bu defa Akçın'a yöneldim.
"Teyzenin tembihlerinin aynısı!" deyince güldüm ve kollarımı sıktım.
Akçın ile vedalaşmamız da bittikten sonra Batu ile uzaktan vedalaşıp ayrıldım valizim ve çantam ile tabelaları takip ederek yapmam gereken işlemleri yapmak üzere adım adım yaklaştım. Check in işlemleri için Türk Hava Yolları'nın bankosuna ilerledim vakit kaybetmeden sıraya girdim ve sıra bana geldiğin de işlemlerim yapıldı, bavulum tartıldı, el bagajıma etiket aldım ve biniş kartımı da aldıktan sonra artık uçağımın olduğu perona gidebilirdim yapılan anonstan uçuş saatimin yaklaştığını anladım.
Sonunda uçağa binmiştim, birazdan havalanacak ve on saat beş dakikalık bir uçuştan sonra Seul, İncheon International Airport'a iniş yapacağım. Koltuğuma oturduğum da cam kenarında değildim ne yazık ki orta kısma düşmüştüm keşke koridora taraf olsaydı en azından kalkıp otururken kimseyi rahatsız etmezdim. Yolcular uçağı doldurduktan sonra, pilot anonsu yaptı, kemerlerimizi bağladık ve uçuşa hazırlandık.
Evet Seul maceram başlıyor!
Her sene gidiyor olmama rağmen sanki ilk defa gidiyormuşum gibi hissediyorum.
Her yolculuğum da böyle oluyor ama bu defa başka, kalbim diğer gidişlerime oranla daha hızlı çarpıyor, kanım yüzüme daha çok pompalanıyor.
İçimde tanımlayamadığım bir his var, bu his ben hem mutlu ediyor, hem de tedirgin ediyor.
Bir şeyler olacak biliyorum.
Ama ne olacak?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUHÂ
Ficción General|YETİŞKİN İÇERİK| "Uyandın mı minik ninjam?" diyen boğuk ses ile kapalı gözlerimi hızla açtım ve yine arkamı dönmeye çalıştım. "Ninjam?" diyen o boğuk ses ile gözlerimi kapattım ve kollarımın altında olan kollarına, kollarımı doladım. Bu sesleniş b...