Bölüm 5 - Part 5
Hatta o ceza bize o kadar faydalı olmuştu ki; yarışmaya katılma şansı bulmuş ve adaylar arasına girmiştik. Şimdi hâlâ seçmeleri yapılan yarışma için çalışıyorduk, son 12 öğrenci kalana kadar da seçmeler devam edecekti. Sınıftan ayrılıp direk dışarı masalara doğru ilerlemeye başladım, Akçın'da benimle birlikte geliyordu. Masaların bulunduğu alana çıkınca gözlerimle Doğan ve arkadaşlarını aradım. Kantin camına yakın bir masada oturduklarını görünce yanlarına gidecekken kolumu tutan Akçın ile olduğum yerde kaldım.
"Bekle, daha kimse yok. Diğerleri gelsin, öyle gidip konuş!" diye beni uyarınca kafamı salladım. Ben az daha unutup gidecektim ama her zaman beni düşünen ve daima yanımda olan dostum, bunu hatırlayarak gitmeme izin vermemişti. Yaklaşık 5 dakikalık bir bekleyişin ardından okuldan çıkıp masalara oturan grup ile kendimi hazırlamaya başladım. Şansıma Doğan'lara yakın olan bir masayı seçmişlerdi. Derin derin birkaç nefes alıp verdikten sonra, Akçın omuzlarımı ovaladı,
"Hadi koçum göreyim seni, git ve bu maçı al!" ringde rakibini yenmesi için onu teşvik eden bir antrenör gibiydi o dakikalarda. Kafamı salladım ve rakibime doğru ilerledim. Hiç darbe almadan bu işi çözüp, maçı kazanmalıydım. Hazırım, huh! Masaya varınca yeniden derin bir nefes alıp verdim ve direkt olarak Doğan'a hitaben konuştum, yanındakileri kaileye almadım.
"Doğan, seninle bir şey konuşabilir miyiz? Önemli bir konu!" deyince Doğan önce şaşkın bir şekilde bana baktı. Tabi bakar, çocukla sadece 'günaydınlaşmadan' başka bir sohbetimiz yok, onunla ne konuşacağımı elbette merak eder ve şaşırırdı. Derin bir nefes aldım ve ayağa kalktığını görünce;
"Otur, burada herkes duysun. Yani benim açımdan iyi ama senin açından iyi değil, bunun için kusura bakma kendimi garantiye almalıyım." dedikten sonra kafamı çevirdim ve bizim bölümün üst sınıfları izliyor mu diye baktım. İzliyorlardı, Allah'ım sana nasıl teşekkür etsem azdır, bana bu şansı sağladığın için sana minnettarım!
"Doğan, Nida seninle artık görüşmek istemiyormuş, sen onu çok sıkıyor ve boğuyormuşsun bu da onu rahatsız ediyormuş. Sana söyleyememiş çünkü onu bir döngünün içine sokuyormuşsun, bu döngüye girmek istemiyormuş bu yüzden de benden söylememi rica etti. Elçiye zeval olmaz!" dedim biraz da yüksek sesle ve cümlelerim bitince hızla geride beni bekleyen Akçın'ın yanına koştum. Yanaklarımla beraber kulaklarımda kıpkırmızı olmuştu, bundan gayrı artık herkese hayır demeyi öğrenecektim. Yoksa bu müşkül durumlara daha çok düşer, kulaklarıma kadar daha çok kızarırdım. Üstelik bugünkü gibi de her zaman şanslı olmayabilirdim.
O günden sonra, herkese hayır demeyi öğrenmeye başlamıştım, yavaş yavaşta olsa bunu başarmıştım, kimsenin aşk ilişkilerine, arkadaşlık ilişkilerine burnumu sokmamıştım. Çünkü hâlleri iyi oldu mu Allah'tan, kötü oldu mu da senden biliyorlardı, insanlar işte bu kadar nankördü. Neyse, ben Andıç'a, Akçın ile ilgili bildiklerimi ve onun düşüncelerini anlatayım, o yine konuşmak isterse konuşsun.
"Andıç beni yanlış anlama ama Akçın seninle olmaz." dedim, cümleyi nasıl toparlayacağımı bilemedim açıkçası şimdi ben bu adama nasıl diyeyim sen one night stand hayatı yaşıyorsun, o yüzden de Akçın seni kabul etmez diye. Açıkçası kırmaktan da korkuyorum, sonuçta bir hukukumuz, bir çok samimi olmasa da arkadaşlığımız oldu. Aramızda kırgınlık olmasını kesinlikle istemiyorum, zaten bana kırılan insanlara da dayanamam. İnsanları üzdüğümü bilerek yaşamak bana ağır geliyor, bazen istemsiz olarak yaptıklarım oluyor elbette ya da çok canım yandığında.
En büyük örnekte şu andı! Tuna benim canımı yakmıştı ve bende onu işiyle vurarak canını yakmak istemiştim. Çünkü işi Tuna'nın her şeyiydi ve çok sevdiği işini; eski sevgilisinin alması onun gururuna ağır bir zarar verirdi. Tuna tüm insanlara göre fazla gururlu biriydi ve fazla gururu ne yazık ki kimi zaman götüne vuruyordu. Tıpkı beni dinlemek istemeyerek ve beni kızdıracak şey yaptığı zamanki gurur şu an ona çektiriyor. Andıç'a söylemek için cümleleri kafamda toplamaya çalışırken, Andıç bir anda atladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUHÂ
Fiksi Umum|YETİŞKİN İÇERİK| "Uyandın mı minik ninjam?" diyen boğuk ses ile kapalı gözlerimi hızla açtım ve yine arkamı dönmeye çalıştım. "Ninjam?" diyen o boğuk ses ile gözlerimi kapattım ve kollarımın altında olan kollarına, kollarımı doladım. Bu sesleniş b...