Bölüm 15 - Part 1

264 24 0
                                    


Bölüm 15 - Part 1

Akçın'la yaptığımız kahvaltıdan sonra, döküntülerimizi ve artan yiyeceklerimizi bir poşetin içine toplayıp Akçın'ın odasında bulunan mini buz dolabına yerleştirdik. Normalde kahve içmeyi sevmeyen ben Akçın'ın teşviki ile bana yaptığı bol şekerli ve bol süt tozlu kahveyi içmeye başladım. Jacobs'un kahvesini sevsem de süt tozu ve şeker olmadan içerken tadı acı geliyor ve kesinlikle içemiyorum. Genel olarak içtiğim tüm kahvelere bol süt tozu, süt veya şeker koyarak tadını yumuşatmayı seviyorum.

"Şimdi ne yapacaksın sen?" diyen Akçın ile dalan gözlerimi daldığı yerden çektim ve elimdeki kupayı önümdeki sehpaya koyarak ona döndüm.

"Neyi ne yapacağım?" dedim anlamazca. Gerçekten de ne söylediğini anlamamıştım, sabahki ruh halim ve dalgımlığım hâlâ üzerimdeydi ve bir türlü atamıyordum. Bazı zamanlar bu ruh halinden oldukça kolay kurtulabilirken, bazı zamanlar tüm gün etkisini üzerimde hissediyorum.

"Sence neyi olabilir canım? Tabiki birazdan gideceğin yerde ne yapcaksın? Yapabilecek misin? Aklında bir plan kurdun mu?" diye ard arda soruları sıralayınca anladığım için kafamı onaylar nitelikte salladım ve az evvel sehpaya koyduğum kahvemi alıp birkaç yudum aldım. Elimde sıcak içecekler varken kesinlikle konuşmuyordum, çünkü konuşmaya daldığım vakit daha ben ne olduğunu anlamadan anında üzerime döküveriyordum. Kahveyi yeniden sehpanın üzerine koyduktan sonra gözlerimin odağını Akçın'a çevirdim ve konuşmaya başladım.

"Evet aklımda bir plan var tabii ama bunu gidişata göre daha çok şekillendirip beden bulmasını sağlayacağım. Şu anlık tek yapacağım toplantıda bana sunulan verileri dikkatle incelemek, personel dosyalarını ve personellerini incelemek. İş gidişatında yapılan yanlışları, yapılmayan eksikleri tespit edip ona göre hareket etmek. Herhangi bir strateji ve bilgi olmadan hareket etmek çok fazla zarara neden olabilir. Önce zayıflıkları keşfetmek gerek, öyle değil mi?" dedim ona gülümseyerek kafasını onaylar mahiyette salladı ve kahvesinden bir yudum aldı.

"Sen ne yapacaksın peki bugün?" dedim meraklı bir tavırla. Gerçekten de merak ediyordum ne yapacağını, dün gece eve gitmemişti ve eminim ki onu rahat bırakmamışlardır.

"Sabahtan beri defalarca aradılar, gidip neden aradıklarına bakacağım, ardından da geleceğim dersimi vereceğim. Zaten yarım saat sonra bir dersim var önce onu halledeceğim, arada kalan iki buçuk saatlik boşluğu da evdekilere ayıracağım." deyince kafamı salladım, onun durumu zordu. Bir yanda hayatına müdahale ettikleri için, sürekli sırtına yük bindirdikleri için canı sıkılıyor diğer taraftan da hayattaki tek kan bağı oldukları için katlanmaya çalışıyordu.

"Yüz verme o kadar, bu defa kestirip at her şeyi. Yeter bunca yıldır yorulduğun, yük dolu sırtına yeni yükler eklediğin. Bana diyeceksin sana demesi kolay tek kan bağın var teyzen, o da senin İsveç Prensesleri gibi yetiştirdi benim hâlimden nasıl anlarsın? Seni çok iyi anlıyorum, hem de o kadar çok iyi ki. Gözlerine bakınca lise yıllarındaki ışıltı yerine hayattan bezmişlik görmek, daha fazla devam edemeyeceğinin sinyallerini veren bir elektronik alet gibi arada teklemen benim de canımı yakıyor. Babamın şirketi büyüdükten sonra daha doğrusu adını duyurduktan sonra biliyorsun bir sürü insan babanın şuyuyum, buyuyum diye ortaya çıktı durdu hiçbirine inanmadım ama en son çıkan kişiyi sen de biliyorsun. Amcammış anne bir baba ayrı amca(!)" dedikten sonra soğumaya durmuş olan kahvemi yudumlayıp, boğazımı nemlendirdim. Ardından da gözlerimi Akçın'ın gözlerinden çekmeden aklımdan ve kalbimden geçen her şeyi dile döktüm.

"Amca dediğim adamda senin abin gibi. Gidiyor oraya buraya borç takıyor sonra geliyor bana Çilay öde ben senin amcanım. Ne amca ama değil mi? Yeğenine bırak maddi ilgiyi, manevi ilgi dahi duymuyor onun sosyal ve ekonomik konumundan yararlanmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Teyzemden ve dayımdan sonra ortaya çıkan kan bağıma sevindim, inanılmaz sevindim hem de. Amcası, halası olan arkadaşlarıma hep imrenmişimdir, keşke benimde amcam, halam olsaydı diye ama ne yazık ki yoktu ya da ben yok sanıyordum. Her neyse, amcamın ortaya çıktığı ilk zamanlar gerçekten mutluydum, yeni bir kan bağım olan, babamla aynı kandan, candan olan birini bulduğum için çok mutlu oldum. Amcamın etrafında resmen pervane oldum ama sonunda ne oldu? Beni hem maddi, hem manevi sömürmeye başladı. Birkaç kere borçlarını ödedim, destek çıktım ama o, işi kolayına almıştı. Nasılsa Çilay var, Çilay öder, Çilay yapar, Çilay, Çilay, Çilay... ama Çilay'ında sabrı bir yere kadar değil mi? Son borcunu ödemedim, yardıma ihtiyacı oldu elini uzatmadım." derken yeniden kahveye uzanmıştım. Kahveyi içtikten sonra derin bir nefes verdim ve devam ettim.

DUHÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin