Bölüm 12

528 48 1
                                    

TESSARİON
Rhaegal ayağı kalktı yılan rünü tüm kolunu kaplıyordu. manası bitmesi gerekirken bir anda dolmuştu. Eskisinden daha korkunç bir şekilde Şamana bakıyordu. "Tessarion gölgeme geç bundan sonrasını ben hallederim sen dinlenebilirsin." Dedi.
"Tek başına kazanabilir misin." Diye sordum.
"Merak etme kazanacağım." Dedi. Rhaegal'ın gölgesine girdim. Manam tükenmişti, artık bundan sonrası için binicime güvenmek zorundaydım. Gözlerim yavaşça kapandı ve uykuya daldım.
RHAEGAL
Vücudum yanıyor, yılan mührü aktif olduğundan beri etrafımdaki manayı daha fazla çekmeye başladım.
Vücudum normal bir vücut olsaydı bu kadar mana yüzünden çekirdeklerim patlamıştı. "Eskisinden daha güçlü gözüküyorsun çocuk." Dedi. "Seni burda yok edeceğim." Saf manaya şekil verdim, devasa mana mermileri Şaman'a doğru yolladım. Hepsini kolayca engelledi. Kara kılıcımı çektim hızla Şamana doğru saldırdım. "Neler oluyor." Kendi kendime düşündüm.
Şamandan daha da hızlı olmuştum. "Bir anda güçlendin ama gücünü bilmiyorsun daha hedefini bile tutturamıyorsun." Dedi. O haklıydı  hızlandım ama vücudum sanki bu güce alışık değildi. "Merak etme senin için geliyorum." Dedim. Yeniden saldırdım bu sefer ona doğru saldırmayı başardım, hemen kendimi kan alevleri ile kapladım. Şaman kan alevlerini yutmaya çalıştı ama buna izin vermedim ve kendimi geriye doğru çektim. Daha hızlı bir şekilde saldırdım.
Kılıcımla kolunu kesmeyi başardım. Şaman hemen kendini yenilemeyi başardı. "Biraz güçlenmişsin ama bu beni yenmeye yetmez." Dedi ve saldırdı, saldırısına anında tepki verdim. Etrafımdaki rüzgara şekil verdim ve etrafımda rüzgardan oluşan bir bariyer yarattım.
Şaman bariyeri özümsedi. Yılan rünü durmadan acı vermeye devam ediyordu. Etrafımdaki manayı durmadan çektiriyordu, o an aklıma bir fikir geldi.
Vücudumu mana ile kapladım, kılıcıma kan alevleri uyguladım ve Şaman'a saldırdım, Şaman beni yakaladı. Vücudumdaki manayı kendine doğru çekmeye başladı. "Bu değerli mana için teşekkürler çocuk, mananı bitirdikten sonra vücudunu yiyip tüm güçlerini kendime alacağım." Dedi. Gülümsedim.
"İstediğini yapabilirsin ama ilk önce manamı bitirmen lazım." Dedim. Şaman gülümsedi. Manamı durmandan çekiyordu ama bir terslik olduğunu oda hissetmişti. "İmkansız!!" Diye şaşkınlıklar içinde bağırdı. "Ne oldu manamı istemiyor muydun." Diye sordum. "Seni küçük..." daha fazla çekmeye başladı.
Hissedebiliyordum çekirdekleri yavaşça iflas etmeye başlıyordu. "Lanet olsun!!" Şaman bir anda beni bıraktı, vücudundan bir kurt çıktı ve çıkışa doğru kaçmaya başladı. Şaman'a doğru gittiğimde  vücudunda ruh yoktu. "O ölmedi, ruhu kurdun içine girip kaçtı." Dedim. Peşinden gitmek için kalktım ama vücudumu dayanılmaz bir acı sardı, yılan rünü bedenime mana çekiyordu. Etraftaki Mitril ve Şamanın vücudundaki manayı bana çekiyordu. Saf mana ve büyülü enerji  kalbimde birleşmeye başladı.
Gülümsedim. "Lanet olsun bu gerçek olamaz." Diye  merakla kalbime baktım. "Üçüncü yıldızım oluştumu cidden." Yılan  rünü  tekrardan kaybolmaya başladı.
Ayağı kalktım. "Şimdi şu lanet pisliği yakalayalım."
Maden'in yukarısına doğru çıktım, insanlar kendine gelmeye başlamıştı. "Burdan kaçan bir kurt gördünüz mü?" diye sordum. "Dışarıya doğru çıktı." Dedi aralarından biri. Hızlıca dışarıya doğru çıktım, etrafıma baktığımda kurt sınıra doğru gidiyordu.
"Lanet olsun neden orası olmak zorunda." Diye çıkıştım. Şaman Galadriel ormanlarına doğru kaçıyordu. Hızlıca peşinden gittim ormanın içine girmeden gözlerimin rengini değiştirdim. Elflerin benim kim olduğumu bilmesine gerek yoktu.
Şamanı gözden kaybetmiştim. "Lanet olsun." Daha da hızlandım, manasını aradım ama tek bir iz bile yoktu.
"Yardım edin!!" ilerden bir ses geldi. Sesin olduğunu yöne doğru koştum, küçük bir elf çocuğunun koştuğunu gördüm. Arkasından bir haydut onu kovalıyordu. "Köle tüccarları..." Onlardan nefret ediyordum. Eski yaşamımda köle tüccarları tarafından kaçırılıp paralı asker birliğine satılmıştım ama tereddütte kalmıştım Şamanımı bulmalıydım yoksa küçük elf'e yardım mı etmeliyildim. "Lanet olsun." Hızlıca küçük elf'e doğru koştum kılıcımı çektim ve köle tüccarının önünü kestim. "Naptığını sanıyorsun seni velet ." Sinirlenerek söyledi. "Asıl sen naptığını sanıyorsun küçük bir çocuğu kaçırmaya nasıl cürret edersin." Diye çıkıştım. Elf çocuğa döndüm. "Geride dur." Dedim küçük Elf hemen çalıların içine saklandı.
Köle tüccarı kılıcını çekti ve bana doğru saldırdı.
"Zayıf" diye düşündüm. Kılıcımla tüccarın kılıcını kırdım. Tüccar şaşırarak kırılan kılıcına baktı.
"Bu imkansız..." Tüccara doğru yaklaştım.
"Senin gibilerin yaşamaya hakkı yok." "Hayır bekle biraz." Dedi korkarak, onu dinlemeden kafasını kestim. Küçük Elf'in yanına gittim, ona baktım ve gülümsedim. "Artık güvendesin." Dedim. Elf cesede bakmaya çalışıyordu ama önüne geçip bakmasını engelledim. "Kötü adam gitti mi?" diye sordu. "Merak etme çok uzaklara gitti." Dedim. Elimi uzattım, korkarak bana bakıyordu. "Ailen nerde, nasıl buraya geldin." Dedim. Elf'in yüzü düştü. "Bizi zorla kaçırdılar." Dedi. "Sizi mi? kaç kişiydiniz." Diye sordum. "Biz oyun oynuyorduk birden bize saldırdılar." Gözlerini devirerek söyledi. "Adın ne?" Elf bana baktı. "A-Aisha." Dedi. "Pekala Aisha gidip arkadaşlarını kurtarmak ister misin." Diye sordum.
Şaşırmış şekilde bana baktı. "Onları kurtarabilir misin." Başını okşadım onların yerini gösterirsen kurtabilirim." Dedim. Gülümsedi. "Şu taraftan." Dedi elimden tutup beni çekmeye başladı. Aisha beni ormanın batısına doğru götürüyordu. "Günaydın."
Tessarion zihin mesajı yolladı. "Sonunda uyandın uykucu ejderha." Diye alay ettim. "Ben yokken neler oldu." "Ve bu elf kim." Dedi. "Bende bir değişiklik görmüyor musun." Diye sordum. "İmkansız, nasıl üçüncü yıldızı yaptın." Dedi. "Aslında ben yapmadım sadece yılan rünü yaptı bunu." Dedim. Tessarion anılarımı kontrol etti. "Şimdi anlıyorum ama şamanın kaçması kötü olmuş şimdi ne yapacağız." Diye söyledi.
"İlk önce şu elfleri kurtaralım ondan sonra onu bulmaya çalışırız." Dedim. "İşte geldik." Dedi Aisha
yaklaştık bir kamp görünüyordu. Üç tane çadır ve bir tane de araba vardı, arabanın içinde çocuk elfleri gördüm. Hepsinin elleri ve boynu zincirlenmişti.
"Şimdi ne yapacağız." Diye sordu Tessarion.
"Bekleyeceğiz." Diye yanıtladım. Havanın kararmasını bekledim. Köle tüccarlarının içlerinden biri "o aptal herif hala neden gelmedi." Diye çıkıştı. "Onu rahat bırak sadece eğlenmek için onu yaralayıp kaçmasına izin vermiştir." Dedi. "Onun gibi aptallarla çalıştığımız için böyle geç kalıyoruz." "Merak etme birazdan gelir."
Hava iyice karardı. "Bu işte bir terslik var hala gelmedi." Dedi. "Her zaman böyle yaptığını bilmiyor musun." Dedi. Rahat olan tüccar esnedi. "Ben uyumaya gidiyorum." Dedi ve çadıra girdi. Huysuz tüccar çocuk elflerin yanına gitti ve onları kontrol etti.
"İşte şimdi bizim fırsatımız." Dedim içimden. Aisha'ya baktım ve gülümsedim. "Burda bekle ben geleceğim."
Dedim. "Benim yapabileceğim birşey varmı." Diye sordu Tessarion. "Hayır sen olduğun yerde kal."
"Kimsenin seni görmesine gerek yok." Dedim.
Yüzümü gizledim ve çadıra doğru yürümeye başladım.
Elf çocuklara yemek veren köle tüccarı geri döndü ve ateş başında oturdu. Çadırın arkasına geçtim, kan alevleri ile çadırı yaktım. İçindeki adam kan alevlerine yakalanmış şekilde dışarıya koştu. " lanet olsun vücudum yok oluyor." Diye bağırdı. "Bu nasıl oldu." Diye çıkıştı ateş başındaki. Öldürme niyetimi saldım.
Hemen beni fark etti. "Arkadaşın birazdan ölücek sende onunla beraber gideceksin." Dedim.
Yanan tüccar vücudu parçalandı ve yok oldu.
"Seni piç..." mızrağını çekti ve bana doğru saldırmaya başladı. "Çok yavaşsın." Dedim ve mızrağını tutup kan alevleri ile yok ettim. Köle tüccarı korkup kaçmaya başladı, hızlandım kılıcımı sırtından, kalbine sapladım. Kan alevleri ile vücudunu yaktım ve yok oldu. Maskemi çıkardım. "Aisha çıkabilirsin bitti." Dedim. Aisha çalıların arasından çıktı ve bana koştu.
"Sen iyi misin." Diye sordu. Kafasını okşadım. "Merak etme ben iyiyim." Hadi gidip arkadaşlarını çıkaralım."
Arabaya gittik ve kapıyı kırdım. Çocuk elfler korkumuş bir şekilde bana bakıyordu. "Merak etmeyin sizi kurtarmaya geldim." Dedim. Aisha bir anda çıktı ve arkadaşlarının yanına koştu. Hepsi bir anda mutlu oldular ve Birbirlerine sarıldılar. "Aisha bu kim." İçlerinden biri sordu. Aisha bana baktı ve gülümsedi.
"O sizi kurtarmak için geldi." Dedi. Hepsini arabadan çıkardık. "Hava iyice karardı yarın sabah yola çıkarız." Dedim. Hepsi onaylarcasına başını salladı.
"O zaman uyku vakti hepiniz çadırlara geçip uyuyun." Dedim. Aisha başını salladı ve arkadaşlarını alıp çadıra gittiler. Ateşin başında oturdum. "Elflerle ilgili kötü anıların var sanıyordum." Diye sordu Tessarion.
"Evet ama onlar sadece birer çocuk." Dedim.
"Onları geri götürme konusunda emin misin."
"Seni bırakmayabilirler." Dedi. "Merak etme beni bırakacaklardır, kötü birşey yapmadım sonuçta." Dedim. "Umarım dediğin gibi çıkar." Ateşle oynarken eski anılarım aklıma geldi. Çocukken köle tüccarları beni yakaladığı zaman ailemi ve arkadaşlarımı öldürdüler. Ben ve Gerard bir tahta sopa alıp onlara saldırdık ve cesaretimizden dolayı bizi öldürmek yerine satmayı planladılar. "Hepsinden nefret ediyorum." Dedim. "Biraz uyusan iyi olur, o heriflerin kullandığı büyüler elflerin ve canavarların buraya gelmesini engelliyor." Dedi Tessarion. "Biliyorum."
"Sadece insanların hala nasıl böyle aptalca şeyler yaptıklarını düşünüyordum." Dedim. Ateşin başından kalktım ve çocukların uyuduğu çadıra baktım. Hepsi huzurlu bir şekilde uyumuştular. Bende diğer çadıra doğru gittim ve uzandım. Eski anılarım aklıma gelirken uykuya daldım. "Hey Edward kılıcı düzgün tut, öyle asla birini yenemezsin." Eğitmen Kevin sertçe bağırıyordu. Kılıcımı hafif kaldırdım ve ileriye doğru salladım. "İşte böyle kılıcın senin bir kolun gibidir, kolunu kullanmayı öğrenmeyi öğren." Dedi. Eğitimim bitti her tarafım ağrıyordu. "Bugünde kendini çok yordun dinlenmen lazım." Gerard arkamdan seslendi.  Tek arkadaşım olan Gerard'ın üstü başı yine kirlenmişti. "Bunu bana söyleyen sen misin." Alay ederek söyledim. "Gidip birşeyler yiyelim, karnım acıktı." "Tamam gidelim." Diye karşılık verdim.
Yemekhaneye doğru yola çıktı. "Her zamanki yemek." Diye çıkıştı Gerard. "Yıllardır aynı yemeği yiyorsun hala alışamadın mı?" "evet alışamadım, büyüdükten sonra burdan ayrılıp güzel bir ev kurmak istiyorum."
Gerard her zaman kurduğu hayallere dalmıştı.
"Güzel bir eş bulup evlenmek istiyorum." Dedi.
"Umarım öyle birini bulursun." "Sen büyüyünce böyle hayaller oluşturmak istemiyor musun?" diye sordu.
"Hayır. Ben sadece bütün köle tacirlerini öldürmek istiyorum." Dedim. "Merak etme evlenince seni bırakmayacağım." Diye alay etti. "Ayrıca bütün hayatını olmuş ve bitmiş bir olay için heba etmemelisin." Dedi. "Başka amacım var mı sanıyorsun." Diye çıkıştım. "Tamam sakin ol sadece kendine bu kadar yüklenmemelisin." "Ben sadece...
Senin intikam yolunda hayatını mahvetmeni istemiyorum." Gerard'ı anlıyordum ama sadece intikam almaktan başka birşey aklıma gelmiyordu.
"Ben sadece bunu yapmalıyım çünkü aklıma başka birşey gelmiyor." Dedim. "Bu iş bittikten sonra beraber kalacağımıza söz veriyor musun?" dedi. Gülümsedim.
"Elbette beraber kalacağız." O sırada dışarda devasa bir patlama oldu. "Herkes yardım etsin!! saldırıya uğradık." Diye dışarıdan ses geldi.
"Hey uyan hadi gidelim." Gözlerimi açtığımda Aisha parmağı ile yanağımı dürtüyordu. "Çoktan sabah oldu mu." Diye baktım. "Evet hadi gidelim." Aisha koluma sarılıp gülümsedi. Başını okşadım. "Tamam hadi gidelim." Dedim. Yola çıkmak için hazırlandık.
"Umarım köyünüzün yolunu biliyorsunuzdur." Dedim
"Evet biliyoruz." Herkes bir ağızdan söyledi. Yola çıktık, Galadriel ormanın derinliklerine doğru yol aldık. "Bu çocukları evine kadar götürmek zahmetli olucak." Altın ejderham zihin mesajı yolladı.
"Hayır,  sorun olmaz." Dedim. "Sırf onlara bakınca kendini hatırlıyorsun diye yardım ediyorsun  biliyorum ama saçma birşey yapmaya kalkışma sakın."
"Peki peki senin gibi olsun." Diye geçiştirdim.
Canavarlar'ın yaklaşmaması için öldürme niyetimi etrafa yayıyordum. "Dikkat çekiyorsun elfler seni fark edebilir." Altın ejderham zihin mesajı yolladı.
"Planım hem o yönde hemde canavarların çocuklardan uzak durması için." Dedim. Ağaçlardan ses gelmeye başladı, hemen yerimde durdum ve etrafa baktım.
"Bişey mi oldu." Aisha merakla sordu. "Dikkatli olun."
"Burada bişey var." Dedim. Kılıcımı çektim.
"Tessarion hazırlıklı ol." "Tamam ne yapacağımı biliyorum." Dedi. Ağaçların üzerindeki mana izlerini takip ettim. Yerinde durmuyordu. "Hızlı." Kılıcımı sıkıca kavradım. "Size söylediğimde hepiniz kaçmaya başlayın." Elf çocuklar endişeli bir şekilde kafalarını salladılar. "Bu mana izi tanıdık geliyor." Altın ejderham zihin mesajı yolladı. "Biliyorum." Gülümsedim. "Sanırım avımız ayağımıza geldi." Dedim. Kılıcıma kan alevleri ile kapladım.
"Hemen saklanın ve sakın birbirinizden ayrılmayın."
Elf çocuklar çalılıklara saklanmak için kaçtı. Aisha duraksadı. "Sen iyi olucak mısın." Diye sordu.
"Merak etme ben iyi olacağım." Dedim. Aisha tereddüt etti ama arkadaşlarının yanına gitti. "Hızlıca ağacın üstüne zıpladım, kan alevlerinden bir top yaratıp fırlattım." "Beni bu kadar çabuk bulamana şaşırdım." Dedi. "Ölmeye hazır ol." Öldürme niyetimi saldım.
"Kendini göstermeyecek misin." Dedim. Sesi geliyordu ama onu göremiyordum. Sağ tarafımdan çizgili kurt saldırdı, hemen vücudumu kan alevleri ile kapladım.
Kurt kolumu ısırdı, kılıcımı kafasına soktum ve kurdu öldürdüm. "Gerçek bedeninle gelmeni tercih ederdim, hayvanlarını üzerime salman beni biraz üzdü." Dedim.
Aşağı atladım, iki devasa ayı bana doğru geldi ve iki ayak üzerinde durdu,öldürme niyetleri onların güçlü olduğunu gösteriyordu. "Hayvanlarını öldürmeden ortaya çıkmayacaksın demek." Öldürme niyetimi gösterirken söyledim...

Ejder Soyu  (1. Kitap ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin