Bölüm 26

410 34 0
                                    

REYLA
Küçük oğlum Rhaegal'a düzenli olarak mektup yolluyordum ama hiçbir zaman geri dönüş alamıyordum. Şimdiye kadar ejderha kalesine gidip onu geri getirmek isterdim ama Aenys bunu yapmamam için elinden geleni yaptı. Odamdaki pencereden dışarıya baktım. "Yıldızlar çok güzel görünüyor." çayımdan bir yudum aldım. "Bu haksızlık o benim oğlum ama onu görmeye bile gidemiyorum." Dedim. "Tıpkı babası gibi ona gönderilen mektuplara geri dönüş yapmıyor." Aurora'nın sesi zihnimde yankılandı. "Evet kesinlikle tıpkı babası gibi." Dişi ejderhamı onayladım. "En kısa zamanda onu görmek istiyorum." Bir iç çektim. "İstersen gizlice gidip görebiliriz." Aurora araya girdi.
"Olmaz, Aenys kesin emir verdi." Diyerek tersledim.
"Haklısın ama Patrik'in  seni ne kadar sevdiğini biliyorsun değil mi?" Aurora bunu söylediğinde eski anılarım aklıma geldi. İlk hamileliğimde Aenys'in sürekli yanımda olduğu zamanlar. Dışarıya karşı sert görünsede içten içe sevgi dolu ve duygusal biriydi ama ilk çocuğum ölü doğduğunda. Aenys bir hafta boyunca kendini çalışma odasına kapatmıştı ve çıktığında ise artık eski tanıdığım sürekli gülümseyen Aenys yoktu. Patrik olmanın getirdiği zorluklar ve ilk çocuğunun ölümü onu çok kötü etkilemişti. Aenys bu doğumumdan sonra bir daha çocuk istemedi ama Patrik olduğu için bir varis bırakmak zorundaydı. Gözümden yaş damlası düştü. "Reyla, olanlar senin suçun değil." Aurora beni teselli etmeye çalışsada ilk çocuğumun ölümü sürekli aklıma geliyordu.
"Biliyorum ama Aenys'a hiçbir zaman destek olamadım." Elimdeki çayı masaya bıraktım ve göz yaşımı sildim. "Reyla, Patrik'in böyle olmasının sebebi senin suçun değil ve sen ona üç sağlıklı evlat verdin."
Çocuklarım aklıma geldi. Ölen çocuğumun üzerinden iki yıl geçmişti. Ben, Baela ve Baelon'u dünyaya getirmiştim. Aenys çocukların doğumunda gülümsediğini görmedim. Çocuklarımın yüzüne bile bakmamıştı. "Bunların hepsi geçmişte kaldı Patrik bütün çocuklarını çok seviyor." Gözlerimden düşen yaşları yeniden temizledim. "Biliyorum ama neden Rhaegal'a böyle bir şey yaptırdı ki?" Aenys'ı iyi tanıyordum asla kendi çıkarı olmayan birşeyi kabul etmezdi ve Baelon'da böyle bir teklifte bulunmuştu Aenys açıkça onu reddetmişti. "Acaba düşündüğüm şeyi mi? yapıcak." Aurora şaşırmıştı. "Düşündüğün şey o mu?" Aurora düşündü. "Aslında olabilir Patrik bunu yapabilir." Çenemi okşadım. "Bir şey mi? Yapacağım."
Aenys yanıma gelmişti. "Ah sen miydin?" Aenys alaycı bir ifade ile baktı. "Başka birini mi bekliyordun?" Somurttum. "Komik değil." Aenys yanıma geldi ve göz yaşlarımı sildi. "Kendini bu kadar harap etmene gerek yok." Gözlerinin içine baktım. "Onu çok özledim." Aenys bana sarıldı. "Merak etme yakında geri dönecek." Aenys'a sıkıca sarıldım. "Bazen ona bakınca seni görüyorum oda senin gibi mesajlarıma karşılık vermiyor." Aenys'ın gülümsediğini anlayabiliyordum. Bu onun sahte gülümsemesi değildi, bu seferki içten bir gülümsemeydi. "Seni seviyorum Aenys." Gözlerinin içine baktım. Aenys yanağımı okşadı. "Bende seni seviyorum Reyla." Dedi ve dudağımdan beni öptü.
CORLİS
etraftaki bütün canavarları temizlemiştik ve gece olmuştu. "Sanırım burdaki işimiz bitti." Rhaegal'a baktım. "Ah öyle mi? o zaman hemen gidelim." Sesindeki yorgunluk azalmıştı. "Bana detaylı bir rapor vereceğini unutma sakın." Rhaegal alaycı bir ses tonuyla "Merak etme kaptan herşeyi en ince ayrıntısına kadar anlatacağım."  Gülümsedim.
"Sanırım alay edicek kadar kendine geldin." Anlına parmağım ile vurdum. "Hey bu acıttı." Dedi. Kan şövalyeleri Tutsak insanları çıkarmıştı küçük bir kız yanımıza geldi ve elinde Rhaegal'ın kara kılıcını tutuyordu. "Bu sizindi Efendim." Dedi ve kılıcı Rhaegal'a uzattı. "Teşekkür ederim." Rhaegal kılıcı aldı. "Arkadaşını kurtaramadığım için  üzgünüm." Küçük kız üzgün hal aldı. "E-elinizden birşey gelmiyordu." Küçük kız ağlamaya başladı. "Emillia."
Bir kadın hızlıca yanımıza koştu ve küçük kıza sarıldı.
"Sen iyi misin?" Dedi. "Evet anne iyiyim." Kadın bizi görünce şaşırdı ve hemen kendini düzeltti. "Kızım rahatsızlık verdiyse üzgünüm." Kafamı salladım.
"Hayır rahatsızlık vermedi aslında ben üzgünüm eğer daha erken gelmiş olsaydım bunlar yaşanmayacaktı."
Kadın telaşlı bir şekilde. "H-hayır sizin sayenizde kurtulduk özellikle yanınızdaki küçük Efendi sayesinde ." Rhaegal'a baktı. "Teşekkür ederim ama sadece görevimi yaptım." Rhaegal her zaman çok iyi biriydi. Ona bakınca aklıma hep o geliyordu.
"Tuhaf gelicek biliyorum ama acaba küçük Efendi sizin oğlunuz mu?" Rhaegal ve ben şaşkınlıkla birbirimize baktık. "Yanlış birşey mi? söyledim." Kadına döndüm.
"Hayır aslında o benim yeğenim." Kadın şaşırmıştı.
"Ah üzgünüm birbirinize çok benziyorsunuz ondan dolayı sormuştum." Gülümsedim. "Aslında böyle soruları çok duydum o yüzden sorun değil." İlerde bir portal açıldı. Kadın Portala baktı. "Sanırım bizim gitme vaktimiz geldi." Önümüzde eğildi. "Tekrardan herşey için teşekkürler Kara Kılıç Ustası." Dedi ve gittiler. "Kara Kılıç Ustası mı?" Şaşkınlıkla baktım.
"Ah sanırım kılıcım yüzünden." Rhaegal kılıcına baktı.
"Eh seni kıskanmaya başladım daha dokuz yaşındasın ama şimdiden iki tane lakabın var." Alaycı bir şekilde söyledim. "Hahaha çok komik öyle degil mi?" Diye karışlık verdi. Kan şövalyelerinden biri yanımıza geldi.
"Efendim, kristalleri ne yapalım." Diye sordu.
"Geliyorum." Rhaegal'a döndüm. "Sen burda bekle hemen geleceğim." Alaycı bir yüz ifadesi ile. "Merak etme istesemde bir yere gidemem." Gülümsedim ve askeri takip ettim. Bir sığınağa girdik. Kristaller ile doluydu. "Bunların hepsi ile muazzam derecede manaya sahip olabilirsin." Kristallerden birini elime
Aldım. "Sanırım bir hazine bulduk. "Hepsini taşıyın kaleye götürüyoruz." Askerler bir portal açtı ve hepsini kaleye doğru götürdü. Uzaktan Rhaegal'a baktım ejderhası ile konuşuyordu. Kadının son dedikleri aklıma geldi yüzümde istem dışı bir gülümseme oluştu. "Corlis araya girdiğim için üzgünüm ama yeğeninin çekirdekleri." Rouge zihin mesajı yolladı.
"Evet, biliyorum çekirdekleri onu bir gün bitiricek." Şimdilik mana ile durdurdum ama eğer gelmeseydim orda ölücekti. "Buna bir çözüm bulmamız gerekiyor yoksa onu kaybedebiliriz." Bir iç çektim. "Ne yapabiliriz ki? Aenys bile ona çözüm bulamıyor, biz nasıl bulacağız." Rhaegal'a baktım. "Yasaklı kan büyüsünü mü? kullansak." Rouge sinirlendi.
"Sen ciddi misin!!" Rouge'a baktım. "Bunu yapamazsın kac kişinin hayatını feda ettiğinin farkındasın değil mi?" Yasaklı kan büyüsü bir kişinin hayatının karşılığında beş masum can gerekliydi. "Corlis böyle birşey yaparsan Rhaegal seni asla affetmez." Yeğenimin hayatı diğer herkesten daha önemliydi Rhaegal'ın hayatı karşılığında beş masum hayat nedir ki? "Bunu düşüneceğim." Rhaegal'ın yanına doğru yürüdüm. "Corlis böyle birşey'e başvurursan sonu iyi bitmeyecek." Rouge'u görmezden geldim.
"Hadi gidelim." Rhaegal başını salladı. "Gidip sıcacık yatağımda mışıl mışıl uyumak istiyorum." Diye içerlendi. Ejderhama bindim. "İlk önce bişeyler yemelisin." İkimizde havalandık ve ejderha kayasına doğru gittik. "Bu dağı nasıl bu hale getirdin." Rhaegal dağdaki deliğe bakarken şaşkınlıkla sordu.
"Bunu Rouge yaptı benim bir suçum yok." Rouge zihnimden bir yumruk vurdu. Rhaegal bize bakıp güldü. "Umarım bu dağ düşmez." Dedi. "Aslında düşsede bişey olmaz yakınlarda kasaba ve ya insan yok." Yıldızlı gökyüzüne baktım. "Bu gece düşündüğümden daha güzel." Rhaegal hayranlıkla yıldızlara baktı. Ona her baktığımda çekirdeklerindeki kusurlar aklıma geliyordu. "Amca sen iyi misin?" Rhaegal şaşırmış bir şekilde sordu. "E-evet iyiyim neden sordun." Dedim. "Ağlıyorsun." Yanağıma dokundum. Gerçektende ağlıyordum. "Oh yoksa özel biri mi? vardı hayatında." Rhaegal alay ederek sordu.
"Hahaha çok komik değil mi?" Gözyaşlarımı sildim.
"Sadece gözüme toz kaçtı o kadar. "Evet, öyledir kesin." Diyip kıkırdadı. "Benimle dalga mı? Geçiyorsun seni ejderhama yem etmeliyim." Dedim. "Ah ilk önce beni yakalaman gerekiyor." Rhageal hızlandı. "Merak etme hemen arkandayım." Gülümsemem elde değildi en son ne zaman bu kadar mutlu hissetmiştim ki? yüzündeki o güzel gülüşü görmek her zaman beni rahatlatıyordu. Tessarion altın alevlerini gökyüzüne doğru ateşledi. "Havalı hareketler yaparsan kuyruğunu ısırabilirim." Rhaegal bana baktı. "Yapabileceksen yap bakalım." Dedi. Ejderha kalesine vardık ve avluya iniş yaptık. "Sanırım paslanmışım." Ejderhalarımızdan indik. "Bana avantaj verdiğini biliyorum." Ejderhalar gölgemize girdi. "Şuan nasılsın." Rhaegal bacaklarını açtı. "Tamamen iyileştim." Dedi. Kaleye girdik.
"Bişeyler yemeyeceğine emin misin?" Rhaegal başını salladı. "Hayır aç değilim sadece gidip dinlenmek istiyorum." Dedi ve odasına doğru gitti. Bende odama doğru gittim ve yatağıma uzandım ve gözlerimi kapattım. Eski anılarım aklıma geldi. "Baba neden bizi buraya getirdin." Babam başımı okşadı. "Merak etme burda güvenli olacaksınız." Her zaman ki o kibar ve nazik gülüşü ile bana gülümsedi. Babamı gördüğüm son seferdi. Sarı renkli ejderhasına bindi ve havalandı.
Abilerimle beraber başkentteki kalede kalmıştık. Günler her zaman ki gibi sıradan geçiyordu. Ta ki O gün gelene kadar. Abim Aenys, Kralla konuştuğunu gördüm. "Anlıyorum." Dedi abim. Kral elini abimin omzuna attı. "Sen ailenin en büyüğüsün Patrik olmak zorundasın." Abim başını salladı. "Merhum Baban size göz kulak olmamı istedi ama artık kardeşlerine sahip çıkma sırası sende." Bu sözleri duyduğumda donup kaldım. "Merhum?" "Babam... öldü mü?" Abim ve Kral sesimi duydu. Abim hemen yanıma geldi ve bana sarıldı. "Merak etme artık ben buradayım." Gözlerimden yaşlar dökülmeye başladı. Abim sıkıca sarıldı. O gün o kadar çok ağladım ki gözlerimin altı neredeyse şişmişti.  İlerleyen günlerde abim, Babamın katilinin büyük kızı ile nişanlandı. Abimin yanına koştum. "Gerçekten onunla evlenecek misin?" Abim yanıma geldi. "Bu benim görevim, ailemizi korumak artık benim sorumluluğumda." Dişlerimi sıktım.
"O benim babamın katili." Abim eliyle başımı okşadı.
"O bizim babamızı öldüremedi, onun bir suçu yok." 
Abim ne kadar desede bu savaş onların yüzünden başlamıştı. En büyük kardeş babamdı, kral olmak onun hakkıydı. Onlar benim için gaspçıdan ötesi değildi. Aradan yıllar geçti ve artık on beş yaşıma gelmiştim. Abimin düğün günüydü. Reyla beyaz gelinlikler içinde beyaz saçları ve kırmızı gözleri ile muhteşem duruyordu insanlar gözlerini ondan alamıyordu. Abim ailemizin geleneklerindeki gibi siyah bir cübbe giymişti. Kırmızı gözleri siyahlar içinde kendini belli ediyordu. Reyla kırmızı gözleri ile abime hayranlıkla bakıyordu. "Siz Aenys Dragonblood, Reyla Dragonblood'u eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" Abim gülümsedi. "Evet." İnsanlar alkışladı. "Siz Reyla Dragonblood, Aenys Dragonblood'u eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" Reyla heyecanla. "Evet." Dedi.
İnsanlar alkışladı. Reyla bana baktı ama ben ona tepki bile verdim. Reyla bunu görünce yüzündeki gülümseme düştü. Koltuktan kalktım ve dışarıya çıktım. Alkışlar kesilmişti. "Aptalca işler." Dışarıya baktım. Hava her zamankinden güzeldi. "Sencede biraz abartmıyor musun?" Sesin geldiği yöne baktım. Abim Jocelyn'di. "Neyi abartmıyor muyum?" Elini omzuma attı. "Biliyorum olanları hala atlatamadın ama artık savaş bitti ve önümüze bakmalıyız." Abilerim çoktan herseyi kabullenmişti ama ben kabullenemiyordum. "Onların yüzünden oldu herşey." Abim bir iç çekti. "Corlis kendine gel artık olanları tersine çeviremezsin." Abimin elini omzumdan attım ve yürüyüp gittim. "Corlis aptalca bişey yapmaya kalkma." Abim arkamdan seslendi ama onu dinlemedim ve yürüdüm. Merdivenlerden indiğimde karşıma Reyla çıktı. "Seni sonunda bulabildim." Dedi.
"Senin şuan yukarda olman gerekmiyor muydu?" Şaşkınlıkla sordum. "Evet ama seni görmek için geldim." Gülümsedi. "Başka yerde konuşabilir miyiz?" Diye sordu. Teklifini kabul etmek istemiyordum ama neler diyeceğini merak etmiştim." Onaylarcasına başımı salladım. Sakin bir yere gittik. Reyla'nın eli titremeye başladı. "Corlis bizi i suçluyorsun biliyorum ama olanların benim ve kardeşim ile alakası yok." Dedi. "Senin ailen yüzünden benim annem ve babam öldü." Sertçe çıkıştım. "Benimde ailem öldü!!" Reyla'nın gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. "Bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek." Dedi. "Yeniden bir aile olduk, yeni bir sayfa açıp herşeye yeniden başlayabiliriz." Dedikleri karşısında güldüm.
"Üzgünüm siz bir aile olabilirsiniz ama beni bu aile ilişkilerinize dahil etmeseniz daha iyi olur." Odadan çıktım. "Corlis artık bunları aşman gerekiyor." Abim Aenys kapıyı kapatırken söyledi. "Sende mi beni ikna etmeye geldin." Abim yanıma yaklaştı. "Buraya seni ikna etmeye gelmedim sadece onlara bir şans vermeni istemeye geldim." Dedi. "Bunu kabullenmek için biraz zamana ihtiyacım var." Abim elini omzuma attı ve kendine doğru çekti. "İstersen hiç kabullenme ama bu olayları onlara yükleme, senden tek ricam bu." Abime sarıldım. "Ben babamı özledim." Dedim. "Bende özledim." Abim sıkıca bana sarıldı. Ardından Reyla dışarıya çıktı ve bize baktı. Bizi öyle görünce ikimize sarıldı. Belki olanlar hala aklımdaydı, belki hala onlardan nefret ediyordum ama abimin dediğini yapacaktım onlara fazla yüklenmeme çalışıcaktım.

Ejder Soyu  (1. Kitap ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin