RHAEGAL
Akademi her zaman ki gibi sıkıcı geçiyordu, günler birbirini kovalıyordu. Derslere girmek istedim ama düşüğümden daha sıkıcı olduğu için hemen dışarı çıkmıştım. O yüzden akademinin koridorlarında dolanıyorum.
"Akademi ne zaman bitecek." Diye iç çektim, ejderha kalesine dönüp canavar avlamak istiyordum. Amcamı özlemiştim onunla geçirdiğim vakitler her zaman eğlenceli geçiyordu.
"Biraz daha dişini sık, akademi'nin bitmesine az kaldı."
Tessarion zihin mesajı yolladı."Hayır, zaman hızlı geçsede hala daha çok var." Akademiye büyük umutlarla gelmiştim ama yaptığım tek şey genellikle antreman ve gezmek oluyordu.
Binadan çıktım ve bahçeye gittim, hava çok güzeldi.
Güneş gökyüzünde çok güzel parıldıyordu.Rüzgar adımlarını kullanıp çatıya doğru çıktım.
Öğrencilerin çoğu derste ya da dışarda tek sıra halinde koşuşturuyorlardı.
"Onlara katılmak bile yorucu geliyor." Çatıda yürümeye başladım.
"Eğlenecek hicbirşey yok." Etrafa baktım."Benim gibi yapabilirsin, burun gün uyuyabilirsin." Tessarion, Laena'nın gölgesinde uykuya dalmıştı.
"Bütün gün uyuyorsun, yakında hantal bir kertenkele olucaksın." Tessarion güldü."En azından böylesi çok güzel." Dedi.
"Ben şehire gidiyorum, orada eğlenecek birşeyler bulabilirim belki." Rüzgarı kullanıp uçtum.
Aşağıdaki öğrenciler bana bakıyordu.
"Beni bekle." Tessarion gölgemden çıktı ve üzerine bindim."Peşimden gelmene gerek yoktu." Tessarion dev kanatlarını çırptı.
"Hayır, Lord Corlis'in mana eğitim dersleri bile daha iyiydi. Mana'nın ne demek olduğunu öğrencilerden daha iyi biliyorum." Corlis amcam mana konusunda baya deneyimli biriydi, onun sayesinde eski yaşamımda hiçbirşey bilmediğimi öğrendim.Şehre doğru uçmaya başladık, insanlar bize bakıyordu.
"Reinhard krallığında bir ejderhanın uçmasına alışık değiller." Altın ejderhayı görenler kaçıyordu.
"Belki güzelliğime hayran kalmışlardır." Tessarion kendini övmeye başladı."Evet, evet çok güzelsin." Diye geçiştirdim.
"İlerde inelim." Tessarion yavaşça alçalmaya başladı. Bir ara sokağa indik. Tessarion gölgeme girdi.
Boyut rünümden bir pelerin çıkardım ve giydim.
"Bana oraya gideceğini söyleme." Tessarion zihin mesajı yolladı."Evet, oraya gitmeyi düşünüyorum. Succubus mahallesi." Bu mahallede gündüz bile gece gibiydi.
Mahallenin üstünde devasa bir perde olduğunu duydum o yüzden gündüz kavramı bu mahallede yok.
"Succubus kraliçesi çok güçlü biri olmalı." Diye düşündüm.Succubus kraliçesi Silvestia genellikle sadece özel müşterileri ağırlar, onun dışında kimseyle pek görüşmez.
"Buraya gelmeyi baya oldu." Bu tavernaya ilk Beatrix'le beraber gelmiştik. İblisler yine kapıda bekliyordu.
"Müşteri misiniz?" Diye sordu iblislerden biri."Müşteri değilsem burda ne işim olabilir?" Diye tersledim, iblisler şaşkınlıkla baktı.
"Tamam efendim ama giriş ücreti pahalı." Kartımı çıkardım, tıpkı ilk gördükleri gün gibi şaşkınlıkla baktılar. Kartı alıp içeriye gitti ve geri geldi kartımı verdi. İblisler kapıyı açtı.
"İyi eğlenceler dileriz efendim." İçeriye girdim."Hiç değişmemiş burası." Gidip bir masada oturdum.
Arkamdan biri elini omzuma attı. Hemen arkamı döndüm. O zaman gördüğümüz Succubus yanıma gelmişti.
"Hissedemedim bile." Diye düşündüm, bana bakıp gülümsedi.
"Seni burada yeniden görmek güzel tatlım." Yanıma oturdu."Evet, senide görmek güzel." Koluma sarıldı.
"Buraya ne için geldin." Dedi."Seni görmeye geldim." Succubus bana mutlulukla baktı.
"Gerçekten mi? Çok tatlısın." Daha çok sarıldı.
"Senin kokunu alınca hemen buraya geldim, senin gibi tatlı bir küçük ejderha." Kulağıma fısıldadı.
"Ah, benim gibisini nerden bulacaksın." Diye alay ettim. Succubus güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder Soyu (1. Kitap )
Fantasy(2. Kitap yayında ) Sıradan bir paralı asker olan Edward öldükten sonra edeya kıtasının soylu ailelerinden biri olan Dragonblood ailesinin en küçük çocuğu olarak doğar. Edward yeni yaşamındaki maceraları ve en küçük oğul olmanın getirdiği zorluklar...