RHAEGAL
Eğitmen Kevin'ın dediklerini düşündüm. Yakında bir savaş başlayacaktı bu savaş bir fırsat yaratabilirdi.
"Ed sen iyi misin?" Gerard yanıma gelince düşüncelerimden çıktım. "Evet iyiyim." Gülümsedim.
"Gidiyor muyuz?" Kafamı salladım. "Tabi ki gidiyoruz." Cebimden eğitmen Kevin tarafından onaylanmış izin belgesini gösterdim. Gerard gözlerine inanamadı elimdeki belgeleyi aldı. "Sen bunu nasıl aldın." Aceleyle sordu. "Eh benim yeteneklerimden biri ." Kendimle övündüm. Eğitmen Kevin bana bu izin belgesini verdiği an aklıma geldi. "Madem savaş çıkıcak son bir kez arkadaşlarımla takılmak istiyorum." Eğitmen Kevin bana baktı. "Tamam, ben hallederim." Şaşırmıştım. "Gerçekten mi?" Normalde eğitmen Kevin gece dışarıya çıkılmasına izin verilmezdi bunun sebebi gece içkili gelip ortalığı dağıtan askerler oluyordu. "Evet arkadaşlarınla son kez eğlen çünkü bu savaş diğer gördüğün küçük işlere benzemeyecek." Dediğini hatırladım. "Vay canına Ed sen muhteşemsin." Gerard beni övmeye devam etti.
"Hadi gidip biraz eğlenelim." Dedim. Gerard'a savaş çıkacağını söylemek istiyordum. O an aklıma
Bir fikir geldi. "Belki de bu bir fırsat olabilir." Diye düşündüm. "Gerard eve döndüğümüzde seninle konuşmam gereken önemli bir şey olucak." Gerard şaşkınlıkla baktı. "Şimdi konuşsak olmaz mı?" Onu çekiştirdim. "Hayır, bu geceyi mahvetmek istemiyorum." Diye geçiştirdim. "Tamam, umarım önemli bir şeydir." Dedi. "Merak etme çok önemli." Beraber Sally'i almaya gittik. "Hazır mısın?" Kapısına vurdum. "Ed sakin ol." Gerard beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama kendi halini görmüyordu. Heyecandan yerinde duramıyordu. Kapı açıldı. "Vay canına..." Gerard ağzı açık bir şekilde Sally'e baktı. Sally kırmızı renkli uzun bir elbise giymişti. Normalde hep bir gömlek ve dar bir pantolon giyiyordu. "Geciktim mi?" Sally endişeli bir şekilde sordu. "Eve-" Gerard ağzımı kapattı. "Bizde yeni gelmiştik." Gerard'ın elini ağzımdan çektim. "Hadi gidelim." Dedim. Kapıya gittiğimizde nöbetçiler önümüze geçti. "Nereye gittiğinizi sanıyorsunuz." Cebimdeki belgeyi gösterdim. Nöbetçi eline aldı ve şaşkınlıkla baktı.
"Bunu gerçekten komutan Kevin mı verdi?" Herkes şaşırmakta haklıydı. "Evet, kendisi beni çok severde." Alaycı bir şekilde söyledim. Nöbetçiler hala şaşkındı ama bizi bıraktılar. "Sen nasıl izin belgesi almayı başardın?" Sally merakla sordu. "Bu sadece bazı yeteneklerimden biri." Dedim. "Pekala nereye gidiyoruz." Gerard sordu. "Sadece beni takip edin." Beraber hepimizin eğlenceği bir Han'a gelmiştik.
"Vay canına sabaha kadar içebilir miyiz?" Gülümsedim. "Tabi ki de içirebiliriz." İç cebimden bir kese altın çıkardım. "Hepsini Eğitmen Kevin karşılıyor." Şaşkınlıkla baktılar. "Tamam, eğitmen Kevin izin vermiş olabilir ama bu kadar parayı vereceğini zannetmiyorum." Gerard şaşkınlıkla baktı.
"Verdiğini kim söyledi ki?" Sally ve Gerard irkildiler.
"Sen bunları çaldın mı?" Şaşkınlıkla bağırdılar.
"Hey biraz sessiz olun ayrıca bu çalmak değil sadece ödünç aldım." Dedim. "Eğitmen Kevin bunu öğrenirse bizi mahveder." Gerard korkmuş bir ifade ile söyledi.
"Bu kadar korkmanı gerektirecek bişey yok." Dedim.
"Ed, eğitmen Kevin'ın işkencelerini unuttuğunu söyleme bana." Gerard bana hatırlatmasa bile unutamamak elde değildi o herif kaçık biriydi.
"Merak etme siz eğlenmenize bakın beni boşverin." İçeriye girdik. "Şurda boş bir masa var." Kenarda masa vardı oraya geçip oturduk. Yanımıza bir garson geldi.
"Ne alırdınız efendim?" Gülümseyen bir yüzle sordu.
"Bu gece özel bir gün o yüzden olabildiğince lezzetli yemekler getir ve ayrıca en pahalı içkinizden istiyorum." Dedim. Garson gülümsedi. "Tabi siz nasıl isterseniz." Gerard bana baktı. "Gerçekten kafayı yedin değil mi?" Başımı salladım. "Ah evet aslında öyle oldu." Sally güldü. "Hadi ama bugün güzel bir gün rahatınıza bakın." Dedim. Siparişlerimiz geldi ve hemen içkiyi yanıma aldım ve bir bardak doldurup içtim. "Tanrım, bu çok güzel." Gerard ve Sally'nin bardağınada doldurdum. Onlarda içtiler ve çok memnun kaldılar. Yemekler o kadar harikaydı ki. Anlatılmaz derecede muhteşemdi. "İnanılmaz buraya daha çok gelmeliyiz." Gerard memnun kalmış şekilde söyledi. Savasın olduğunu biliyordu ama sadece bir söylentiydi. Eğitmen Kevin çıkacağını doğrulamıştı.
Öksürdüm. Sally ve Gerard bana baktı. "Artık söylemek için güzel bir vakit olduğunu düşünüyorum." Sally şaşırarak baktı ama Gerard anladı ve yüzü kızardı. "Ne söyleyeceksiniz?" Sally şaşkın bir şekilde Gerard'a baktı. Gerard masanın altından bana bir tekme attı. Tekmenin acısını görmezden geldim.
"Sally b-ben şey..." Sally meraklı gözlerle bakıyordu.
"Hadi yapabilirsin." Sessizce söyledim. Gerard utanmış bir şekilde bana baktı. "Sally, Gerard seni seviyor ve bu gecenin amacıyda buydu." Beklemekten sıkılmıştım. Sally'nin birden yüzü kızardı. "G-gerçekten mi?" Gerard'a döndü. "E-vet Seni seviyorum Sally." Sally'nin yüzü kızarmıştı. "Aslında bende seni seviyorum." Utangaçlıktan birbirlerinin yüzüne bakamıyorlardı. "Ah ne güzel bir manzara." Arkadan bir adam gülerek söyledi. "Bir sorun mu var?" diye karşılık verdim. "Hayır, sadece genç aşıkları görmek çok hoş." Alaycı bir şekilde söyledi ve bize doğru geldi.
"Şuna bakın." Sally'e baktı. "Anka kanı taşıyan bir melez." Sally titremeye başladı. "Ne var yani bunda." Gerard öldürme niyetini gösterdi. "Sakin ol, Gerard." Gerard'ı sakinleştirmeye çalışsamda. Herif gülmeye devam ediyordu. "Sakin ol genç adam kötü bir niyetimiz yok." "Sadece bu Anka kanı taşıyan sevgilini merak ettik." Gerard adama sert bir yumruk attı.
"İşte başlıyoruz." İçkimi içtim ve ayağı kalktım. Adamın arkadaşları geldi. Gerard'la beraber adamlarla kavga etmeye gittik. İçlerinden biri bana bıçak elini kavradım ve onu duvara yapıştırdım. Gerard geriye kalanları indirmeye başladı. "Vay be." Şaşkınlıkla Gerard'a baktım normalde bu kadar sinirli olmazdı. İnsanlar dışarıya kaçmaya başladı. Arkadan biri bana saldırdı. Yumruğundan kaçındım ve yüzüne sert bir yumruk vurdum. "Sanırım burdan gitsek iyi olur." Diye söyledim. Gerard, Sally'nin elini tuttu ve dışarıya çıktılar. Cebimdeki para kesesini Hancıya verdim.
"Olanlar için üzgünüm." Dedim ve kaçtım. Yol boyunca herkes sessiz kaldı. Sally birden gülmeye başladı. "O herifi dövmen çok güzeldi." Gerard'a baktı. İkiside birbirine bakıp gülmeye başladı. Onlara bakıp istemsizce gülümsedim. Ele ele tutuştular. "Ah ne romantik." Diye düşündüm. Sally'i odasına bıraktık ve odamıza doğru yürümeye başladık. "Bana birşey diyecektin." Gerard bana baktı. "Evet, hatırladım." Etrafıma baktım. "Gel benimle." Gerard'ı kolundan tuttum ve. Onu kenara çektim. "Yakında bir savaş çıkıcak." Gerard'ın gözleri açıldı. "Dedikleri doğru muydu yani?" Onaylarcasına başımı salladım. "O kadar önemli dediğin bu muydu?" Bir iç çektim.
"Hayır, bu bir şans." Gerard şaşkınlıkla baktı. "Şans?" Başımı salladım. "Bu sayede sen ve Sally kaçabilirsiniz." Dedim. "Kaçmak mı?" Gerard birden sinirlendi. "Sen çıldırdın mı? Nereye kaçabiliriz ki?" Diye çıkıştı. "Sonsuza kadar burda kalmayı düşünmüyorsun değil mi?" Sertçe baktım. "Sevdiğin kızla kaçman için bir fırsat doğdu, git ve hayalindeki aileyi kur." Gerard'ın yüzü düştü. "Peki ya sen?" Hafif bir dirsek vurdum. "Beni dert etme kendi başımın çaresine bakabilirim." Diye alay ettim. "Ayrıca eğitmen Kevin'la bu konuyu konuştum." Gerard şaşırdı.
"Ne dedi?" Gülümsedim. "İzin verdi." Gerard'ın gözleri parladı. "İmkansız! Eğitmen Kevin nasıl izin vermiş olabilir." Şaşkınlıkla sordu. "Orasını düşünme sen sadece dediğimi yap." Dedim. "Ya Sally kabul etmezse?" Dedi. "Orasını senin halletmen gerekiyor." Gerard başını salladı ve odamıza doğru gitti. Dediklerim doğru olmasa bile arkadaşımın bir fırsatı varken kaçmasını sağlayabilseydim. Bütün olacakları kabul edebilirdim. Aradan günler geçti ve savaş günü gelmişti. Eğitmen Kevin'ın yanına gittim. "Edward, arkadaşını göremiyorum." Etrafına bakarken sordu.
"Ah o mu?" Etrafıma baktım. "Burdayım efendim." Gerard koşarak yanıma geldi. "Demek burdaymışsın pekala hazırlanın yakında yola çıkacağız." Dedi ve gitti.
Gerard'ın kolunu tuttum. "Sen neden gitmedin?" Etrafa baktım. "Sally nerde?" Gerard gülümsedi.
"Endişelenme bir planım var." Şaşkınlıkla baktım.
"Ne planı?" Diye sordum. "Savaşın ortasında kaçacağım, Sally beni krallığın çıkışında bekliyor olucak." Gerard'a baktım. "Emin misin? İşe yarayabilir mi?" Onaylarcasına başını salladı. "Merak etme çok kolay olucak." Dedi ve yola çıktık. Altı metre boyunda masmavi renkli bir Anka kuşu yanımıza indi. Kırmızı saçları ve masmavi gözleri vardı. "Benim adım Kayzer Fhenix, bu savaşta yanınızda olacağım." Eğitmen Kevin yaklaştı. "Asil bir Anka kuşunun yanımızda olması ne rahatlatıcı." Dedi. O çocuğu ilk gördüğüm andan beri sevmemiştim ama şuan en büyük desteğimizdi. Eğitmen Kevin bizi, Kayzer ile olan bölüğe göndermişti. Savaş başlamıştı Anka kuşu tek başına savaşıyordu. O anda Anka kuşu savunmalarını yarmıştı ve Gerard saldırmamız için emir vermişti. Kafamı salladım ve saldırıya geçtim. En yakın arkadaşımın yeni hayatı artık burdan itibaren başlayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder Soyu (1. Kitap )
Fantasy(2. Kitap yayında ) Sıradan bir paralı asker olan Edward öldükten sonra edeya kıtasının soylu ailelerinden biri olan Dragonblood ailesinin en küçük çocuğu olarak doğar. Edward yeni yaşamındaki maceraları ve en küçük oğul olmanın getirdiği zorluklar...