AENYS
İblisler neyin peşinde olduğunu bulmalıydık daha yeni barış imzalamışken savaş patlak vermesi çok kötü olurdu. Tahta oturuyordun ve kapı açıldı. Gelen en küçük kardeşim Corlisdi. "Jocelyn abi geldi." Tahtam kalktım. "Tamam, gidelim." Taht odasından çıktık. Ortanca kardeşim olan Jocelyn, bizi bekliyordu.
"İblisler böyle birşeye gerçekten kalkışacak mı?" Dedi Jocelyn. "Bilmiyorum ama öyle bir niyetleri varsa hadlerini bildirmemiz gerekiyor." Portal açtım. Direkt olarak iblis kalesine doğru gittik. Kaledeki nöbetçiler bizi görünce şaşırdılar ve hemen silahlarını bize doğrulttular. "Kralınızı görmeye geldik." Dedim.
"Kralımızın bundan haberi var mı?" Manamı saldım.
"Olması mı gerekiyor?" İblisler titredi ama geri adım atmadılar. Kapılar açıldı ve içerden bir iblis geldi.
"Lord Aenys ve kardeşleri sizi burda görmek ne hoş." Önümüzde eğildi. "Kralınız Belial'ı görmeye geldik." İblis eliyle içeriye davet etti. "Kralım sizi bekliyor." Kaleden içeriye girdik. Belial tıpkı çocuklumda gördüğüm gibi hiç değişmemişti. Kulaklarının üstünden çıkan iki devasa boynuz yukarıya doğru gidiyordu. Erik kırmızısı göz rengi ve bir kedi gibi dik göz bebekleri vardı. "Ejderhalar'ı görmek ne hoş." Gülümseyerek söyledi. "Buraya muhabbet etmeye gelmedik." Dedim. "Geçen gece ki olaylar için geldiğinizi var sayıyorum." Belial'ın gülümsemesi sinirlerime dokunuyordu. "Olanları bildiğine göre işimiz daha da kolaylaşır." Tahtının arkasında duran on iki generali görebiliyordum. "Onun benimle bir alakası yok. Aragos huzurumdan kovduğum eski bir komutan o kadar." Her ne kadar doğruyu söylemiş gibi gözüksede onun tiksindirici bakışlarını görmek bile sinirlerimi bozuyordu. "Bende öyle umuyorum Belial."
Belial gülmeye başladı. "Üzgünüm ama daha yeni savaştan çıktık halkımı tekrardan savaşa sürüklemek gibi bir niyetim yok." Arkasındaki on iki generali ile bunu söylemesi gerçekten düzenbaz olduğunun kanıtıydı. "Arkandaki generallerin ile bunu söylemen şaşırtıcı." Belial tavrını bozmadı ama manasının dalgalanmasından. Şaşırdığını anlamıştım.
"Sizinde bildiğiniz gibi on iki general beni ve şeytan ulusunu korumakla görevlidir. Benim yanımda, beni korumaları çok mu tuhaf görünüyor?" Corlis kılıcını tuttu. "Sizinle savaşmak istemiyorum, küçük ejderha." Elimi Corlis'e uzattım." Corlis geri çekildi. "Bende sizinle savaşmak istemiyorum ama eğer savaşı başlatan siz olursanız çekinmeden kabul ederim." Belial sözlerimdeki tehditi anlamıştı. "Ah unutmadan duyduğuma göre küçük oğlunuz, Aragos'u öldürmüş.
Oğlunuz düşündüğümden daha güçlüymüş." Bunu söylediğinde Corlis çıldırdı. "Seni pis-" Corlis'i durdurdum. "Sakin ol." Corlis manasını dizginledi.
"Halkına, halkımdan uzak durmasını söyle. Halkımdan birine zarar gelirse onları yok ederim." Kaleden çıkmak için arkamı döndüm. "Lord Aenys, oğlunuz hakkında konuşuyorduk neden hemen gidiyorsunuz. Sahi ismi neydi Rhae-" manadan bir bıçak yaptım ve Belial'a fırlattım. Belial'ın yanağında bir kesik oluştu ve tahtında bir delik oldu.
"Oğlumun adını ağzına alma." Öldürme niyetimi saldım. On iki general, Belial'ın önüne atıldı. Jocelyn ve Corlis kılıçlarını çektiler. "Savaşmak mı İstiyorsunuz?" öldürme niyetimi tüm alanda yaydım.
"Geri çekilin." Beilal sakin bir ses tonu ile söyledi.
"Ama efendim!!" Belial dişlerini sıktı. "Size geri çekilin dedim!!" Generaller silahlarını indirdiler. "Gidiyoruz." Jocelyn ve Corlis kılıçlarını indirdiler ve kalenin dışına doğru çıktık. Belial'ın öfkeli manasını hissedebiliyordum ama bizimle savaşamazdı. O'da biliyordu. Burda savaş çıkarsa kaybeden taraf kendi olurdu. Portal açtım ve tekrardan ejderha kalesine geldik. "Onlara, dersini vermeliydik." Dedi Corlis.
"Haklısın ama orda savaşsaydık bu durumu dahada kötü hale getirirdi." Jocelyn, Corlis'i sakinleştirmeye çalışıyordu. "Şimdilik bekleyelim ilerde bir savaş patlak verebilir. O zamana kadar hazırlıklı olmamız gerekiyor o kadar." Jocelyn ve Corlis başını salladı.
"İblis Kral'ın oğluna ilgi duyması beni endişelendiriyor." GrayGhost zihin mesajı yolladı.
"Sanırım O iblisle olan savaşını izlemiş ondan dolayı ona ilgi duyması normal. Sonuçta on iki yaşındaki bir çocuğun bir iblis komutanını yenmesi sıradan değil." GrayGhost sessiz kaldı. Rhaegal güçleniyordu hemde düşündüğümden daha hızlı bir şekilde ilerde ne kadar güçlü olacağını tahmin bile edemiyordum. "Belki senin hayalini gerçekleştirebilir." Dedi GrayGhost.
Gülümsedim. "Kim bilir, belki yapabilir."
RHAEGAL
evimdeki duvarlara dokundum. Her şey tıpkı bıraktığım gibiydi. Odama doğru gittim. Duvardaki atalarımın tablosu ve geri kalan Her şey yerli yerindeydi. Odamın kapısını açtım. "Tıpkı bıraktığım gibi." Etraftaki dağınıklığım dahil hepsi yerli yerindeydi. "Sanırım, Helena odana karışmak istememiş." Tessarion zihnimden konuştu.
"Helena nerde acaba geldiğimden beri evde yok." Normalde Reyla'yı gördükten sonra onu görmeyi bekliyordum ama burda değildi. "Leydi Reyla onu bir yere gönderdiğini söylemedi mi?" Tessarion düşüncelerime dalmışken araya girdi. "Evet ama çok uzun sürmedi mi?" Yatağıma attım kendimi. "Bu yatağın rahatlığını özlemiştim, Kaledeki yataklar güzeldi ama bunun kadar rahat değildi." Geçen gece aklıma geldi. Gölge beni kurtarmak için ortaya çıktı ve adının Mutoh olduğunu söylemişti. "Onun boynuzları vardı. Sence bir iblis olabilir mi?" Dedi Tessarion.
"Pek sanmıyorum ondan hiç iblis enerjisi sezemedim ayrıca Amcam,İblis Kral ile Aenys'ın güçleri arasında pek fark olmadığını söyledi. Mutoh kesinlikle Aenys'dan daha güçlüydü." Mutoh'dan hissettiğim enerji kimsede yoktu. "Belki bu kıtadaki herkesten daha güçlüdür." Yıldızlarıma dokundum Mutoh benim için onları düzeltmişti ve sağ elimdeki Yılan rününün aslında Kaos Mührü olduğunu söyledi. "Kesinlikle bunun ne olduğunu biliyor." Sağ elime baktım.
"Evet, ondan ilk istediğin eğitmek oldu. Kaos Mührünün ne olduğunu sormak yerine hemde." Tessarion benimle alay etti. "Eğitirken böyle şeyleri söylenilirdi değil mi?" Dedim. "Mantıklı ama düşünmeden reddetti." Ayağı kalktım. "Gidip yeni yıldızlarımı test edelim." Odadan çıktım ve salona doğru gittim. Baela salonda oturmuştu.
"Küçük Rey." Baela koşarak bana sarıldı. "Rey mi?"
Baela bana çok sıkı sarılmıştı. "Evet, ismin çok uzun Rey daha güzel ve kısa." Ablama sarıldım. "Sen yokken ev çok sessizdi." Gülümsedim. "Bende seni özledim abla." Ablam elimden tuttu ve beni çekiştirdi.
"Gel, hadi biraz beraber uçalım." Heyencanla beraber dışarıya çıktık. Silverwing ablamın gölgesinden çıktı.
Onu en son gördüğümden beri daha'da büyümüştü.
Neredeyse otuz iki metreydi. Gümüş pulları daha parlak olmuştu. Tessarion gölgemden çıktı.
"Vay canına ejderhan büyüdükçe güzelleşmeye devam ediyor." Ejderhama bindim. "Haklısın, oldukça hızlı büyüyor." İki ejderha havalanmaya başladı. İki ejderha her kanat çırptığında rüzgarlar oluşuyordu. İyice yükseğe çıkmaya başladık. "Seninle uçmayı özledim." Dedi Baela. "Bende özledim abla." Bulutların üzerinde doğru uçmaya devam ettik. Ablam birden hızlanmaya başladı. "Sanırım bizi hafife alıyor." Tessarion'a hafifçe vurdum. Altın ejderham kükredi ve hızlandı. Gümüş ve altın ejderha birbirleriyle yarışıyordu.
"Sanırım biraz güçlenmişsin." Ablam üstümde uçarken söyledi. "Biraz mı?" Şaşkınlıkla sordum. Gülümsedi ve kanatlarını gerdi ve aşağıya doğru hızlıca uçtu. Onu takip ettim ve peşinden gittim. Deniz önümüzde gözükmeye başlamıştı. Aşağıya doğru yaklaştık. Silverwing ve Tessarion kanatlarını açtılar ve havada süzülmeye başladılar. Arkadan bir kükreme sesi geldi. Sesin geldiği yöne doğru baktım. "Anne?" Şaşkınlıkla baktım. Devasa yeşil ejderha üzerimize doğru hızlıca geliyordu. Aurora ile Rouge arasında boy farkı fazla yoktu. Aurora kırk beş metre boyundaydı. Boyuna göre iki ejderha çok hızlıydı bunun nedeni belliydi mana kullanıyorlardı. "Birlikte uçtuğunuzu görünce katılmak istedim. Yoksa kötü mü yaptım." Dedi Annem.
"Hayır, aslında bu çok güzel oldu. Hiç beraber uçmamıştık." Dedim. Annem gülümsedi ve üç ejderha birlikte uçmaya başladı. "Sanırım başkalarıda geliyor." Tessarion zihnimden mesaj yolladı. Altın ejderhamın ne dediğini anlamamamıştım. Üstümüzde dev bir gölge oluştu. Yukarıya baktığımda. Bu dev kara ejderha GrayGhost'du ve hemen arkasında QuickSilver vardı. Reyla hepimizi görünce mutlu olmuştu.
"Sanırım ailecek ilk beraber uçuşumuz." Baelon yanıma geldi. "Eve hoş geldin kardeşim." Zorla söylediği ve gülümsediği belliydi ama bozuntuya vermedim. "Teşekkürler abi." Dedim. GrayGhost kanatlarını ile tüm ejderhaları gölgesinde bırakıyordu.
Ejderhanın kanatları bile Tessarion'dan büyüktü. Beş ejderha ile uçmak muhteşemdi belki ilk defa böyle bir araya gelmiştik. Herkes mutluydu. Bu mutluluğun böyle uzun sürmesini istiyordum. "Hadi bana gücünüzü gösterin." Dedi Babam. Ne dediğini anlamamıştım ama Baela ve Baelon anlamıştı. Ejderhaları bir anda hızlanmaya başladı. GrayGhost kara alevler gönderdi. Ejderhalar alevlerinden içinden geçti. "Vay canına!!" Peşlerinden hızlandım ve alevler kaybolmadan içinden geçtim. İki gümüş ejderha birbirlerinin etrafında dönüyordu. Neden ikiz gümüş dediklerini simdi anlamıştım. "Aranıza benide alın." Hızlandım ve aralarına girdim. Aenys ve Reyla bizi bir arada görünce ikiside mutlu bir şekilde bize bakıyordu.
Güneş batıyordu. "Hadi eve gidelim." Reyla bizi çağırdı. "Tamam, hadi gidelim." Eve doğru hızlıca uçmaya başladık. Hepimiz Malikane'nin avlusuna iniş yaptık. Ejderhalar gölgelerimize girdi.
"Hepiniz buradayken bir şey söyleyeceğim." Herkes babama baktı. "Yarın Kral Criston gelecek." Herkes şaşkınlıkla baktı. "Ne? Bir sorun mu var?" Annem şaşkınlıkla sordu. "Hayır." Babam bana baktı.
"Yarın Rhaegal'in şövalyelik töreni var." Ailem şaşkınlıkla bana baktı. "Rhaegal daha on iki yaşında şövalye mi olucak?" Baela şaşkınlıkla sordu.
"Anlaşılan Kral, Rhaegal'in kılıç yeteneklerinden etkilenmiş ve onu şövalye yapmak istiyor." Baela sevinçle bana sarıldı. "Demek bizim küçük Rey şimdiden herkesi etkilemiş." Dedi. "Yarın için iyice hazırlan." Dedi babam ve içeriye girdi. "Artık kardeşime Sör Rhaegal Dragonblood'mu diyeceğiz." Baela heyecanla sordu. "Bence bunu söylemek için biraz erken." Ablamı kendimden uzaklaştırmaya çalışırken söyledim. "Siz nasıl isterseniz Sör Rhaegal." Dalga geçermişcesine güldüm. "Sanırım gerçekten olaylar değişiyor." Düye düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder Soyu (1. Kitap )
Fantasy(2. Kitap yayında ) Sıradan bir paralı asker olan Edward öldükten sonra edeya kıtasının soylu ailelerinden biri olan Dragonblood ailesinin en küçük çocuğu olarak doğar. Edward yeni yaşamındaki maceraları ve en küçük oğul olmanın getirdiği zorluklar...