RHAEGAL
Noir anılarıma girdiğinden beri hep aynı rüyayı görmeye başladım, gece uykularım bozulmaya başladı.
Aniden uyanıyordum ve bütün vücudum titriyordu.
"Lanet olsun yine aynı rüya." Bugünde diğerlerinden farksız değildi. Riyoda'nın yatağına baktım ama hala gelmemişti.Yataktan çıktım ve masanın üstündeki suyu içtim.
"Neler oluyor." Sürekli olarak ailemin ölümlerini görüp duruyordum. Odadan çıktım ve dışarıya doğru yürüdüm. Bahçeye çıktım ve bir iç çektim.
"Bugün ay çok güzel." Bu gece dolunay vardı ve ay çok güzel parıldıyordu bakmak bile insanın içinde huzur veriyordu."Sanırım gerçekten kafayı yiyorum." Önümdeki ağacın altında Baelon'un ölmüş cesedi duruyordu. Sağ gözü yoktu ve içi bomboştu, diğer taraftı görebiliyordum.
Yavaşça geriye doğru adım attım. Vücudum hala titriyordu. Baelon yavaşça üzerime doğru gelmeye başladı. Kalbim hızlıca atmaya başladı, nefes alışlarım bozuldu.Hızlıca kaçmaya başladım ve Baelon peşimdeydi.
"Hepsi senin yüzünden!!" Jocelyn amcam yüzü parçalanmış bir şekilde önüme çıktı ve beni tuttu. Korkudan bağırdım ve uyandım.
"Hepsi bir rüya mıydı?" Yatağımdan kalktım.
"Rhaegal, sen iyi misin?" Tessarion endişeli bir şekilde sordu."Bilmiyorum, neler olduğunu anlamıyorum." Gidip yüzümü yıkadım, yüzümü kuruladığım sırada aynadan odaya birinin girdiğini gördüm.
Havluyu bıraktım ve odaya gittim ama odada kimse yoktu.
"Bir akıl hastanesine kapatmam lazım kendimi." Yeniden banyo'ya doğru gittim, ellerimi yıkadım.
Gelen su bir anda kırmızıya dönüştü.
"Buda ne?" Gitgide yoğunlaşmaya başladı. Geriye doğru çekildim, arkadan biri beni tuttu."Neden bunu yaptın Rhaegal." Aynadan baktım ve beni tutan kişi kuzenim Misandei. Yavaşça ona doğru döndüm.
"Mi-Misandei...!?" Kuzenim boğazımı tuttu ve sertçe sıkmaya başladı. Nefes alamıyordum, yüzündeki kanlar üzerime dökülüyordu.
"D-dur..." sesim çıkmıyordu, öfke dolu gözlerle bana bakıyordu."Rey, Rey kendine gel!!" Beatrix beni tuttu, endişe dolu gözlerle bana baktı.
"Be-Beatrix..." başını salladı.
"Evet, benim." Bana sarıldı, hala olanların etkisindeydim.
"Rey, gel biraz dinlen." Beatrix beni kaldırdı ve yatağıma uzandırdı."Neler oluyor, ne oldu sana böyle." Beatrix yüzüme dokundu.
"Rey, kaç gündür yemek yemedin. Hastalanacaksın."
Beatrix'in dediklerini duyuyordum ama ne diyeceğimi bilemiyordum.
"Biraz uyuyacağım." Dedim.
"Tamam, ben gidiyorum o zaman." Beatrix kalktı, elinden tuttum.
"Burda kal, yine gelebilirler." Elim titremeye başladı."Kimler gelebilir?" Beatrix endişeli bir şekilde baktı.
"Sadece kal, soru sorma." Dedim.
"Tamam, yanında kalacağım. Şimdi biraz dinlen.""Prensesin bundan haberi var mı? Ya da ailen?" Başımı çevirdim.
"Kimseye söyleme, aramızda kalsın." Dedim.
Bunu Laena ve diğerlerine söyleyebileceğim birşey değildi insanlar benim kafayı yediğimi düşünürlerdi.Yavaşça gözlerimi kapattım ve uykuya daldım. Yeniden gözlerim açıldı boş bir alanda, yatağın üstündeydim.
"Lanet olsun, yine mi...?" Artık aynı şeyleri görmekten bıkmış durumdaydım, yataktan çıktım ve yürümeye başladım. İlerde bir ışık vardı, ona doğru yürüdüm."Seni burda görmek güzel, Noir bana senden bahsetmişti." Devasa iki boynuzu olan güzel bir kadın vardı, güzel parlak kızıl saçları ve gözleri vardı. Bakınca hayran kalmamak elde değildi.
"Sende kimsin?" Bana bakıp güldü."Ben Succubus kraliçesi Silvestia." Dedi.
BEATRİX
Rhaegal ile tanıştığımdan beri ilk defa onu böyle görmüştüm. Vücudu iyice zayıflamıştı ve gözlerinin altı yorgunluktan oluşmuştu. O güzel yüz hatları kırışıklıklar içindeydi, elimle hafifçe yanağını okşadım.
"Sana ne oldu böyle," diye düşündüm. Elimi sıkıca tutmuştu ve bırakmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder Soyu (1. Kitap )
Fantasy(2. Kitap yayında ) Sıradan bir paralı asker olan Edward öldükten sonra edeya kıtasının soylu ailelerinden biri olan Dragonblood ailesinin en küçük çocuğu olarak doğar. Edward yeni yaşamındaki maceraları ve en küçük oğul olmanın getirdiği zorluklar...