RHAEGAL
Gözlerim sabah güneş ışıkları ile açıldı.
"Çoktan sabah oldu mu?" Yatak o kadar güzel ve rahattı ki yataktan çıkmak istemiyordum.
"Tessarion nerdesin?" Altın ejderhamın varlığını gölgemde hissetmiyordum. "Dışarıdayım. Laena ile birlikte." Dedi. "Laena mı?" Şaşırarak sordum. Yataktan çıktım ve pencereden dışarıya baktım.
Laena ve Tessarion birlikte ağaçların altında güneşleniyorlardı. Tessarion uzanmıştı ve Laena'da ona yaslanmış kitap okuyordu.
"İkinizin iyi anlaştığını görmek güzel." Dedim.
"Evet, Laena çok iyi ve tatlı biri. Senin gibi biriyle evleneceği için üzülüyorum." Diye alay etti.
"Bu kadar yakışıklı bir kocası olduğu için o çok şanslı." Diye karşılık verdim. Tessarion güldü.
"Helenadan vazgeçtin mi demek oluyor bu?" Dedi.
"Hayır." Direkt cevapladım. Tessarion cevabım karşısında bir süre sessiz kaldı ve sonra.
"O zaman ne yapacaksın." Diye sordu.
"Onunlada evlenirim." Dedim.
"Haklısın. Sonuçta bir asilsin birden fazla eş getirebilirsin ama ilk önce Lord Aenys buna izin vermeli." Tessarion alaycı bir şekilde söyledi.
"Biliyorum, Laena'ya karşı duygu beslemeyeceğimi oda biliyor." Pencereden kitap okuyan Laena'ya baktım.
Tessarionla mutlu gözüküyordu ama ilişkimizin sadece ailemizin bizi bir varis vermemiz için evlendirmesinden ötesi olmayacaktı.
"Bence Laena'ya bir şans vermelisin onun ne kadar iyi biri olduğunu anlayabilirsin." Dedi altın ejderham.
"Bi anda Laena taraftarı mı oldun? Daha düne kadar Helena'yı seviyordun."
"Belki tek biriyle birlikte olmak istemiyorumdur?" Diye alaycı bir şekilde söyledi.
"Evlenecek olan benim sen değilsin." Tessarion kıkırdadı.
"Seninle aynı duyguları paylaştığımı unutuyorsun.
Senin hissettiğin her şeyi bende hissediyorum." Dedi.
Pencerenin kenarına oturdum. Kapı açıldı.
"Genç Efendi Rhaegal. Kral Zephyr sizi bekliyor." Hizmetli beni çıplak görünce hemen gözlerini kapattı.
"Ah üzgünüm." Dedim ve üzerime hemen bir şey çektim. "Hata olan benim hemen odaya girmemeliydim." Telaşla söyledi.
"Sorun değil. Ben hemen geliyorum." Hizmetli önümde eğildi ve odadan çıktı. Üstümü değiştirip aşağıya indim. Kral Zephyr pencereden Laena'ya bakıyordu. "Onu ilk defa bu kadar mutlu ve huzurlu görüyorum." Zephyr'e baktım. Oğlunun ölümündeki savaşta yer almıştım. Oğlunun cesedini bile görmüştüm. "Belki şimdi düşünüyorsundur, benimle neden nişanlandığını." Zephyr'a baktım.
"Aslında hiç düşünmemiştim ama siz söyleyince aklıma geldi." Zephyr güldü.
"Rhaegal, Kıtada ailenize saldırabilicek kaç kişi var sence?" Gözlerim açıldı. Zephyr bana güldü.
"Kıtadaki en az aile üyesine sahip ama en güçlü aile.
Tüm ejderhalar havalansa bile o iki elin parmağını geçmez." Zephyr haklıydı. Şuan aktif olarak savaşabilecek dokuz ejderha vardı ama yinede bizimle boy ölçüşebilecek bir krallık ya da aile yoktu.
"Sizde kızınızı güvenli ve huzurlu bir şekilde yaşaması için benimle nişanladınız." Zephyr başını salladı.
"Evet, zaten bir evladımı kaybettim. Bir tanesini daha kaybetmesini göze alamam." Gözlerine bakınca hala yas tuttuğu belliydi. "Hem kızının güvenliği hemde Krallığının güvenliği." Zephyr küçük bir kahkaha attı.
"Babanın dediği kadar varmışsın. Herşeyi hemen kavrayabiliyorsun." Dedi.
"İyi bir karar vermişsiniz. Merak etmeyin Laena'yı koruyacağıma söz veriyorum." Zephyr hafif gülümsedi.
"Yakında Laena , Reinhard Krallığındaki Akamediye başlayacak." Reinhard krallığı Griffinlerin bağlı olduğu krallık. "Onu duymuştum Her sene barışın simgesini belli etmek için her krallıktan öğrenci alıyorlar."
Savaş biteli on yedi yıl olmuştu. Reinhard krallığı barış taraftarı olan bir krallıktı bundan dolayı diğer krallıklar arasındaki ilişkiyi güçlendirmek için böyle bir yola başvurdular.
"Bu sene Laena'da başlayacak akademiye ondan dolayı biraz endişeliyim." Zephyr pencereye dokundu.
"Seneye bende başlayacağım. Ailemden biraz uzaklaşmak iyi gelecektir." Zephyr bana baktı.
"Aileni sevmiyor gibi konuşuyorsun." Gülümsedim.
"Sizin aksinize benim ailem bu kadar mutlu ve huzurlu değil. Ailemiz her zaman bir arada olmaz ve olsa bile ortam aniden gerginleşip bir anda mahvoluyor.
Annem ve Ablam konusunda şanslıyım onlar her zaman bana iyi davrandılar ama Abim, benim onun için bir tehdit olduğunu düşünüyor. Babam zaten benimle ilgilenmiyor o sadece ailesini düşünüyor."
Dediklerim sonra Zephyr bana baktı.
"Baban ne zaman birileriyle konuşsa her zaman senin ne kadar yetenekli biri olduğunu söyler." Bir kahkaha patlattım. "Size göre öyle geliyor olabilir ama benden iyi bilemezsiniz." Dedim. "Baban neden hala varisini seçmedi hiç düşünmedin mi?" Diye sordu.
"İsterse bir varis seçsin ona asla onun varisi olmayacağımı söyledim. Patrik olmak gibi bir niyetim yok. Ben sadece özgür olmak istiyorum." Diye tersledim.
"O senin düşüncen ama yinede hala bir adaysın." Dedi.
"Size bir soru Kral Zephyr. Sizce ben patrik olarak aday olsam sizce Abim bu konu hakkında ne yapar." Zephyr ne dediğimi anlamıştı. "Evet, bir savaş çıkar ve eğer böyle birşey olursa bu savaş eski iç savaşa benzer tehlikeli ve sonu hiç iyi bitmeyecektir." Kral Zephyr doğru dediğimi biliyordu.
"Yaşına göre çok ilerisini düşünüyorsun." Dedi.
"Düşünmek zorundayım. Ailem bir iç savaşı daha kaldırabilicek durumda değil. Bunun önüne geçmek ve ailemi daha da güçlendirmek zorundayım." Dedim.
Zephyr bir kahkaha attı.
"Sen on iki yaşında olduğuna emin misin?" Hizmetlilerden biri geldi.
"Kraliçe sizi bekliyor." Dedi. Zephyr bana baktı.
"Benim yerime Laena'yı çağırır mısın?" Başımı eğdim.
Dışarıya doğru çıktım. Laena, Tessarion'u okşuyordu.
"Sizin iyi anlaştığınızı görmek güzel." Laena'ya gülümsedim. "Ah uyandın mı?" Bize baktı.
"Sen uyurken odana girip Tessarion'u almış olabilirim." Bunu söylerken kızardı.
"Ah seni mi çağırdı?" Laena başını salladı.
"Eh bunu yapmış olabilirim." Tessarion zihin mesajı yolladı. "Hadi gidelim herkes bizi bekliyor." Dedim.
Laena ayağı kalktı. Tessarion kendini silkeledi ve gölgeme girdi. Saray'a geri döndük. Kahvaltı masasında bizi bekliyorlardı.
"Hadi biraz daha hızlı olun." Dedi Elrond.
Masaya oturduk ve yemeğimizi yedik.
"Bugün gidiyor musun Rhaegal?" Kraliçe Mylia sordu.
"Evet, bugün gideceğim. Dünden beri antrenman yapmadım." Dedim. "Birlikte yapabiliriz." Dedi Laena.
"Olur ama yinede gitmek zorundayım." Dedim.
"Tamam bu vakitte Tessarion'u daha fazla görebilirim." Heyecanla dedi. "Onu istediğin zaman görebilirsin. Malikaneye gelmen yeterli." Dedim Laena ile muhabbet ederken. Elf Kral ve Kraliçe bize bakıp gülümsüyordu. Kahvaltıdan kalktık ve eğitim yerine doğru gittik. "Bana o hızlı saldırıyı nasıl yaptığını öğret." Dedi Laena. "Ah hemen öğrenebileceğin şey değil aslında. Rüzgar yatkınlığın varsa bunu yapabilirsin." Dedim. "Benim rüzgara yatkınlığım yok." Laena'nın yüzü düştü. "Endişelenme. Bunun için ayrı çözümüm var." Laena merakla bana baktı.
"Şimdi tüm baldır ve ayaklarındaki hücrelere mana yüklemeye çalış." Laena dediğimi yapmaya başladı.
Mananın ayaklarına çekildiğini görebiliyordum.
"Tıpkı düşündüğüm gibi Elfler bizim gibi asillere göre manaya daha yatkın." Diye düşündüm. Tessarion gölgemden çıkıp bizi seyretmek için kenarda durdu.
"Şimdi bir adım atmaya çalış." Laena adım attı ama adım attığı gibi mana bacaklarını terk etti. düşündüğüm gibi bunun için zamana ihtiyacı vardı.
"Olmadı." Üzgün bir şekilde söyledi.
"Sorun değil hemen olucak diye bişey yok." Dedim.
"Sonuçta ben bile zamanla öğrendim." Tessarion zihnimden kıkırdadı. "Pekala bakalım kılıçta ne kadar yeteneklisin." Laena gülümsedi ve kılıcını çekti.
Kara kılıcımı çektim. Laena hızlıca saldırdı. Saldırısını hemen engelledim ve onu geriye doğru ittim. Laena kendini hemen toparlayıp saldırdı. Saldırısından kaçındım ve rüzgarı kullanıp onu geriye doğru ittim. Laena yerden sarmaşık çıkarıp üzerime doğru gönderdi. Geriye doğru kaçtım ve gelen sarmaşıkları kan alevlerim ile yaktım. Laena kılıcını kaldırdı.
Daphne ortaya çıktı ve bize bir gülümsedi. Laena'nın etrafına sarmaşıklar toplanmaya başladı ve saçları gümüşten yeşile döndü. Ellerinde yeşil rünler ortaya çıktı. "Bu ruh birleşimi mi?" Şaşkınla sordum.
"Evet." Laena gülümsedi. Bunu duymuştum ruh anlaşmacıları ruh ile birleşip ruh'un gücünü daha kuvvetli kullanabilir. "Kendini hazırlasan iyi olur." Laena güldü. "Sen nasıl istersen." Dedim.
Sarmaşıklar daha hızlı bir şekilde bana doğru saldırdı.
Rüzgar adımlarını kullandım ve geriye doğru kaçmaya başladım. Etrafımı kan alevleri ile sardım. Kılıcımada yükledim. Gelen sarmaşıkları kesmeye başladım.
Sarmaşıklar gitgide artmaya başladı. Sarmaşıklara tutunup hızlıca yükseğe çıktım.
"Zorlanıyor musun?" Tessarion alaycı bir şekilde sordu. "Hayır, sadece ne kadar sınırı var merak ediyorum." Sarmaşıklar tüm alanı sarmaya başladı.
"Ejderha alazı." Devasa kan alevlerinden oluşan ejderhalar tüm sarmaşıkları yok etti.
"Bir açıklık." Diye düşündüm. Rüzgar adımlarını kullanıp anında yanında belirdim ve bir çelme takıp onu yere düşürdürmeye çalıştım. Laena hemen sarmaşıkları kullanıp bana saldırdı. Geriye doğru kaçtım. Sarmaşıklardan biri kolumda çizik açtı.
Bir anda kolumda bir acı oluştu. "Zehir?" Sarmaşıkların zehirli olduğunu düşünmemiştim.
"Zehir bana işlemez." Güldüm. Kan alevleri vücudumda dolaşan zehiri yakıp yok etti. Rüzgar adımlarını kullanıp sarmaşıklardan kaçındım. Laena yeniden hızlıca bana doğru saldırdı bu sefer sarmaşıkları vücuduna sarmıştı. Sarmaşıklar bana doğrudan bana doğru saldırdı. Kaçınmak için kendimi eğdim. Sarmaşıklar ileriye doğru gitmek yerine doğrudan bana doğru saldırdı. Şaşırdım ve kendimi kenara doğru ittim. Hemen kendimi düzeltip rüzgar adımlarını kullanıp yeniden onu geriye doğru ittim. Laena saldırımdan dengesini kaybetti ama hızlıca yeniden saldırdım. Laena kendini toparlamadan. Kılıcımı boğazına doğrulttum. "Ben kazandım." Dedim. "Güzel maçtı." Dedim ve elimi uzattım.
Laena elimi tutup kalktı. Üstündeki tozları temizledi.
"Sana yetişmek için daha çok çalışmam gerekiyor." Heyecanla söyledi. Gülümsedim. "Bana yetişmek için önünde uzun bir yol var." Diye alay ettim.
"Bu arada yıldızlarında bir tuhaflık mı var?" Laena'nın bunu fark etmesine şaşırmıştım.
"Evet aslında var benim yıldızlarım sizin yıldızlarınızdan daha farklıdır." Manamı saldım ve yıldızlarım ortaya çıktı. Saf mana ve büyülü enerjiden oluşan yıldızlarım parlamaya başladı. Laena şaşkınlıkla baktı. "Bunu nasıl yaptın." Diye sordu heyecanla. "Aslında bu durum düşündüğünden daha değişik." Diye geçiştirdim. Eğer yıldızlarımı nasıl oluşturduğumdan bahsetseydim ona reankarne olduğumdanda bahsetmem gerekiyordu. Laena şaşkınlıkla baktı. "Ah benim gitmem gerekiyor." Diyerek konuyu değiştirdim. "Şimdiden mi?" Laena sordu. "Aslında annem şuan Tessarion aracılığı ile benimle iletişim kurdu ve benim hemen gelmemi istiyor." Dedim. "Üzgünüm anne." Diye düşündüm.
"Ah tamam o zaman sonra görüşürüz." Dedi.
Beraber eğitim yerinden çıktık. Laena, Tessarion'a sarıldı. "Yeniden görüşelim olur mu?" Laena sordu.
"Merak etme Rhaegal gelmese bile ben tek başıma gelirim." Dedi. Laena bana baktı. "Ben akademiye başlamayacağım o yüzden pek sık görüşemeyeceğiz. Yinede görüşmek için zamanımız olacaktır." Dedi.
"Görüşmek için zamanımız çok olucak hem seneye bende akademiye başlıyorum. İlerde hep beraber olabiliriz." Dedim. Laena gülümsedi. "O zaman görüşürüz." Dedi. "Görüşürüz." Tessarion'a bindim.
Altın ejderham dev kanatlarını çırptı ve havalandı. Dev kükremesi ile tüm Sarayı sarstı. Havadayken Laena'ya baktım mavi gözleri ile hala bize bakıyordu. Hayatım değişim noktasına girmişti bile artık neler olacağını kestiremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder Soyu (1. Kitap )
Fantasy(2. Kitap yayında ) Sıradan bir paralı asker olan Edward öldükten sonra edeya kıtasının soylu ailelerinden biri olan Dragonblood ailesinin en küçük çocuğu olarak doğar. Edward yeni yaşamındaki maceraları ve en küçük oğul olmanın getirdiği zorluklar...