RHAEGAL
Miranda ile beraber kış bahçesine gelmiştik.
"Burası gerçektende çok güzel." Etrafa baktım.
Her türden çiçek vardı.
"Bunların hepsi annemin çiçekleriydi. O ölünce artık onlarla ben ilgileniyorum." Dedi Miranda."Onlara iyi bakmışsın. Annen seninle gurur duyardı."
Miranda bana bakıp gülümsedi. Elimi tuttu.
"Gel benimle sana bir şey göstereceğim." Beraber kış bahçesinin sonuna gittik. Orda duran Mor renkli gül benzeri bir çiçek vardı."Bunun ismi Lafteviya." Çiçeğe dokundu.
"Bu çiçek sonsuz güveni temsil ettiğine inanılır." Çiçeğe dokundum. Miranda ile ellerimiz birbirine değdi. Miranda'nın yüzü kızardı.
"Bana güveniyor musun Miranda?" Miranda bana baktı."Herkesten çok güveniyorum." Dedi.
"Neden bu kadar bana güveniyorsun?" Sorumda karşısında Miranda şaşkınlıkla baktı ve bir süre sessiz kaldı."Ben... bilmiyorum ama seni görünce içimde isteğim dışı bir huzur oluşuyor..." bu beklemediğim bir cevaptı. Bir iç çektim.
"Beni bu kadar mı çok seviyorsun?" Miranda'nın gözleri açıldı ve yüzü kızardı."S-sen... B-biliyor muydun?" Miranda utanmıştı ve elleriyle yüzünü kapattı. Gülümsedim ve ellerini yüzünden çektim.
"En başından beri biliyordum." Miranda'nın kalbi hızlı atmaya başlamıştı. Miranda'nın yüzüne gelen saçlarını düzelttim.
"Bizim bir geleceğimiz olacağı konusunda pek emin değilim..." Miranda'nın yüzü düştü.
"Rhaegal, bu kadar ileri gitme." Tessarion zihin mesajı yolladı."Ben, başkasını seviyorum." Dedim. Miranda'nın bana attığı bakış, belkide hayatımda hiç unutmayacağım bir bakıştı.
"Seni piç..." Tessarion'u görmezden geldim."Anlıyorum..." Miranda ayağa kalktı ve göz yaşlarını sildi.
"Ben, zaten bunu biliyordum... sadece elimden geldiğince seni kazanmak istedim..." ayağa kalktım ve yanına yaklaştım. Miranda benden uzaklaştı.Etraf derin bir sessizliğe bürünmüştü.
"Buraya geldiğinde o kadar mutlu olmuştum ki.
Seninle yeniden karşılaşmak... sanki dualarım kabul olmuştu. Bu hayatta en değer verdiğim kişiyi yeniden görmek... ona karşı olan hislerimi söylemek.""Biliyorum, ikizimde farklıyız. Sonuçta sen başka birine aitsin." Miranda zorla konuşuyordu. O kadar çok üzgündü ki. Kendini ifade etmekte bile zorlanıyordu.
"Miranda bu kadarı yeterli." Miranda'nın göz yaşları durmuyordu. Yanına yaklaştım benden uzaklaşmaya çalışsada onu tuttum ve ona sarıldım.
"Bu hayatta her istediğimiz olmaz. Ben bunu bile kabullendim." Miranda sessiz kaldı ve beni dinledi.
"Eğer her şey planlandığı gibi gitseydi bu hayatın bir anlamı kalır mıydı?" Miranda'nın saçlarını okşadım."Böyle bir şey yüzünden aramızın bozulmasını istemiyorum. Sen benim için çok değerlisin. Tek umursadığım senin iyiliğin." Dedim.
"Hayır." Dedi Miranda. Kendini geriye doğru çekti.
"Ben vazgeçmeyeceğim. Ne olursa olsun beni fark edeceğin gün gelecek." Miranda'nın yüzündeki kararlılık belli oluyordu.Gülümsedim.
"Pekala, sen nasıl istersen ama bunun bu kadar kolay olacağını sanma sakın." Miranda başını salladı.
"Senin için her şeye razıyım Rhaegal." Tekrardan bana sarıldı."Bana Rey diyebilirsin." Miranda yüzüme baktı.
"Rey mi?" Başımı salladım.
"Ablam bana öyle sesleniyor." Bunu dediğimde Miranda'nın gözleri parlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder Soyu (1. Kitap )
Fantasy(2. Kitap yayında ) Sıradan bir paralı asker olan Edward öldükten sonra edeya kıtasının soylu ailelerinden biri olan Dragonblood ailesinin en küçük çocuğu olarak doğar. Edward yeni yaşamındaki maceraları ve en küçük oğul olmanın getirdiği zorluklar...