RHAEGAL
Gözlerimi açtığımda bir kulübe tarzı evdeydim, her yer eski püsküydü. Kıyafetlerimi kaybetmiştim, üzerimde doğru düzgün bir kıyafet yoktu. İç çamaşırım tek üzerimdeydi, yataktan yavaşça çıktım, ayakta durmak bile benim için zor geliyordu.
"Neredeyim ben?" Kapıya doğru yürümeye başladım.
Aniden kapı yavaşça gıcırdayarak açıldı, içeriye gelen annemdi.
"Lugia neden hemen kalktın, biraz daha dinlenmen gerekiyordu."
Gözlerimdeki yaşları tutamayıp anneme doğru koştum, ayağım takıldı yere düşecekken annem beni tuttu.
"Anne..." ağlamaya devam ettim.
"Sorun yok Lugia geçti, artık ben yanındayım."
Sıkıca sarıldım, annemin yanında olmak beni çok huzurlu hissettirdi.
Annem bir iç çekti ve anlımı öpüp saçlarımı okşadı.
{ bu mix'i birde Histonia'dan dinleyelim.
Aşk paylaşılmaz şarkısı dakika 2:45. }"Hayatım boyunca sadece güzel ve güçlü bir kılıç tarzı oluşturmak için çabaladım. Babam her zaman kılıç tarzını bir sanat eseri olarak adlandırırdı. Ama Baban bana gerçek sanat eserinin sevmek olduğunu söyledi."
Annem gülümsedi.
"Eğer sevmek sanatsa, sen kalbimin en güzel eserisin..."
Annem parıldamaya başladı, ona sıkıca sarıldım.
"Gitme anne..."
Annem bana baktı ve elleriyle yüzüme dokundu.
"Seni çok seviyorum oğlum, sen benim için herkesten daha değerlisin."
"Anne lütfen beni bir daha bırakma," ağlamaya devam ettim.
Annemin göz yaşları dökülmeye başladı.
"Üzgünüm oğlum, her zaman senin yanında kalamam. Tüm gücünü geri aldığın zaman seni bekliyor olacağım. Sen benim her şeyimsin."
Annem beni bıraktı ve yavaşça parçalanmaya başladı. Onu böyle görmek Kaos Mührünü harekete geçirdi.
"Anne..?!"
Annemi tutmaya çalıştım ama görebildiğim tek şey gözlerinden düşen göz yaşları ve gülümsemesini görebiliyordum.
"Merak etme sana çok değer veren biri seni bulacak, kendine o zamana kadar dikkat et. Ve sakın pes etme, annen her zaman yanında bunu unutma."
Annem yeniden kalbimi işaret etti ve yok oldu, onu kısa bir süre görsem bile içimde oluşan o güzel duyguyu yeniden kaybetmek... kalbimi tuttum.
"Anne, seni yeniden görmeye geleceğim."
Ayağı kalktım ve göz yaşlarımı sildim, ilerlemem gerekiyordu. Annemi yeniden görmek için ne gerekiyorsa yapmalıydım, kulübeden çıktım ve yürümeye devam ettim.
"Burası neresi?" Etrafıma şaşkınlıkla baktım.
Bir bakışta buranın Kutsal topraklar olmadığını biliyordum, daha önce hiç görmediğim güzel ve ürkütücü bir bitki örtüsü vardı.
Önüme aniden mor ve siyah renklerle süslenmiş kıyafetler geldi, geriye doğru adım attım ama kıyafetler bana doğru gelip bedenimi sardı ve zorla giyindim.
"Buda ne böyle?" Kıyafetler rahattı aynı zamanda üstünde koruma büyüleri olduğu görünüyordu.
"Her neyse zararlı bir şey gibi görünmüyor," Serap adımlarını kullanıp hızlıca uzaklaştım. Ormanın içine geldiğimde içimde büyük bir korku oluştu, yutkundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder Soyu (1. Kitap )
Fantasi(2. Kitap yayında ) Sıradan bir paralı asker olan Edward öldükten sonra edeya kıtasının soylu ailelerinden biri olan Dragonblood ailesinin en küçük çocuğu olarak doğar. Edward yeni yaşamındaki maceraları ve en küçük oğul olmanın getirdiği zorluklar...