Bölüm 123 | Teywat - 7

215 27 2
                                    

RHAEGAL

"Kral mı?" Yukarıya doğru baktım.

Korkunç bir kahkaha sesi geldi, kim olduğunu ve ne olduğunu göremiyor veya hissedemiyordum. Babamın kılıcını çıkardım, dikkatlice etrafı izlemeye başladım.

"Çık dışarıya, benden mi korkuyorsun?" Diye alay ettim.

Kahkaha sesi kesildi ve onun yerine öfkeli bir ses gelmeye başladı. Üzerime doğru devasa sütunlar düşmeye başladı, hepsinden kaçmaya çalıştım ama köşelere geldiğimde dipsiz bir yer gördüm.

"Lanet olsun."

Rüzgarı kullanıp uçmaya başladım, sütunların sayısı artmaya başladı.  Yukarıya doğru gittim, sütunların geldiği yöne doğru ama aniden yer çekimi beni aşağıya çekti.

"Bu da ne?"

Yere hızlıca düştüm, ardından kendimi düzeltmeye fırsat bulamadan Elizabeth'i götüren pençe bana doğru
Gelmeye başladı. Kılıcıma kan alevleri uyguladım ve pençeyi kesmeye çalıştım, pençe ortadan ikiye kesildi ve ilerledi. Kestiğim yerler hızlıca iyileşmeye başlamıştı, alevleri arttırdım.

İyileşmesini engellemeye çalıştım, bir pençe daha gelmeye başladı. Yükseğe zıplayıp onu atlattım, ama bu bir işe yaramadı. Pençeler artmaya başladı her yönden geliyorlardı. Rüzgarı kullanıp havada manevra yapıp atlatmaya çalıştım.

"Daha ne kadar sürecek?"

Derin bir nefes aldım ve rüzgardan küre oluşturdum. Etraftaki her şeyi içine çekmeye başladım. Pençeler içine girdikçe küre büyüdü. Uzun siyah ahtapot dokunacına benzer bir şey ayağımı tuttu ve beni çekti. Ayağımda kan alevleri oluşturup yakmaya çalıştım ama ne kadar yanarsa yansın yenileniyordu.

Kuvvetli bir şekilde beni çekti, siyah alandan çıkıp, karanlığın içine girdim. Havada süzülen bir kale vardı, dokunaç beni oraya götürüyordu. Kaleye yetişmeden beni fırlattı, rüzgarı kullanıp dengemi yeniden oluşturdum. Kaleye yavaşça iniş yaptım.

"Burası da neresi...?"

Kalenin içine doğru yürüdüm, etraf fazla sessiz ve sakindi. Duvarda harabelerde gördüğüm yazıların aynısı vardı.

"Kral kendi hayatını halkının iyiliği için feda etti, ardından tüm düşmanları fedakar krala verilen sözü çiğneyip halkını yok etti. O zamandan beri kralın ruhu lanetlendi ve halkının intikamını almak için tüm düşmanlarını yakalayıp halkı için kurban ediyor."

Gözlerim açıldı.

"Yoksa, o gördüğümüz harabe bir sunak mıydı?"

Hızlıca kalenin içine doğru koşmaya başladım, Elizabeth'i hemen bulmalıydım. Tahminlerim doğruysa onu kurban etmek için kullanacaktı.
Kalenin kapısını kan alevleri ile yakıp yok ettim.

"Elizabeth!!"

"Elizabeth!!"

Sesim kalede yankılanmaya başladı ama benim sesimden başka ses yoktu. Gözlerimle etrafı taradım, eski ve tozlu bir yerdi.

"Yüzyıllar geçmiş gibi."

Kalenin içini keşfetmeye başladım ama tek bir şey bile yoktu. Her şey tozlu ve eskiydi, duvarda asılı olan tabloların hepsi ya parçalanmış ya tozdan görünmüyordu.

Tablolardan birinin elimle sildim, bir aile fotoğrafıydı. İki çocuk ve iki ebeveyn, küçük çocuğun boynunda bir kolye vardı. Kolyeyi sıkıca tutmuştu, yürümeye devam ettim. Kalenin her yerini aramaya başladım, tüm odaları kontrol ettim ama tuhaf bir şey bulamadım. Kalenin alt kısmına zindanlara doğru gittim.

Ejder Soyu  (1. Kitap ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin