AENYS
Hava kararmıştı. Gökyüzünde görebildiğim sadece ben bulutlar ve Grayghost'tu günler, oldu ama hala küçük oğlumdan bir iz yoktu. "Tüm boyutlara ve evrenlere baktım, bir sonuç yok." Grayghost bunu dediğinde içimde en son ailemin öldü zaman hissettiğim acı hissi yeniden oluşmuştu. "Ben yine sevdiğim birini kaybettim..." çocukluktan kalma anılarım yeniden aklıma geldi. Babamın ve amcamın savaşı, elimden sadece izlemek geliyordu. "Aenys bu senin suçun değildi." Grayghost endişeli bir şekilde söyledi.
"Hayır, benim suçum onu göndermemem gerekiyordu." Grayghost zihnimden bir tokat attı.
"Olmuş birşeyi değiştiremezsin. Baban ve amcanın savaşı senin yüzünden olmadı." Aklıma Baelon ve Rhaegal geldi. "Ama ilerde aynı savaşı tekrar yaşanabilir." Diye söylendim. "Aenys kendine gel, Rhaegal patrik olmak istemediğini sende biliyorsun."
Rhaegal patrik olmak istemiyordu ama Baelon onu kıskanıyordu. Rhaegal gereğinden daha hızlı kavrayabiliyordu ve uygulamaya geçiriyordu.
"Böyle bir savaş yeniden çıkmayacak ve çıksa bile bunu engelleyecek kişi sensin." Grayghost geçmiş anılarımı izlememi engellerken söyledi.
BARACHEL
Gözlerimin önündeki varlığa baktım. "Bu gerçekten Rhaegal mi." Aurası bile beni yerden kaldırmayacak kadar güçlüydü. Ziruel bir kahkaha patlattı.
"Bizim genç ejderhanın içinden bir canavar çıktı." Rhaegal tepki vermedi. Ziruel devasa bir alev topu yaratıp fırlattı, Rhaegal etrafını mor alevler sardı.
Alevler, Rhaegal'a yetişmeden yok oldu. "Sana dans etmeye hazır mısın diye sordum." Rhaegal'ın yüzünde çılgın bir bakış ve gülüş vardı. Mor alevler yoğunlaştı
"Bu imkansız!!" Diye bağırdım. "Alevler..." Rhaegal bana döndü. "Demek Gargoylelar az da olsa zekiymiş." Dedi. "Alevler etraftaki manayı siliyor." Dedim.
Rhaegal devasa bir kahkaha patlattı. "Siz Gargoyle'lar
Hepinizin yok olduğunu düşünüyordum." Dedi.
"Demek o piç İzaya sizi herkesten gizlemişti." Bana bakarken söyledi. Ziruel ışık hızındaki saldırısını kullandı. Rhaegal alevlerle saldırıyı sildi. Ziruel şok oldu. "Bu imkansız saldırın benim saldırım kadar hızlı değildi, nasıl yaptın." Diye çıkıştı. "Çok basit daha yavaş bir saldırının daha hızlı bir saldırıyı yenmesi için sebep ve sonucu tersine çevirdim." Rhaegal her adım attığında alevler etrafındaki herseyi siliyordu. Ne mana ne de saldırılar ona engel olabiliyordu. "Alt boyuttaki bir fiziksel bedene girmek çok güzel bir duygu, sizin gibi yaratıkları yok etmek çok güzel bir his veriyor." Ziruel geriye doğru kaçmaya çalışıyordu ama Rhaegal ona yaklaşmaya devam etti.
"Uzak dur benden." Ziruel endişe içinde bağırdı.
"Gargoyle"lar bile kendi arasında savaşıyormuş demek." Dedi. Ziruel'in yanına gitti. "Siz iki kardeş aptal gibi kendi ırkınızı ikiye ayırdınız." Dedi. Yutkundum. Kardeş olduğumuzu nerden anlamıştı.
Ziruel'in sağ kolunu tuttu. "Ne yapıyorsun." Bağırdı Ziruel. Rhaegal gülümsedi. "Bu kolla benim değerli Rhaegal'ıma saldırdın." Ziruel'in kolunu kopardı. Ziruel acı içinde bağırıyordu. "Neden yenilenmiyor." Ziruel sağ kolunu tutarken bağırdı. "Yenilenmeni iptal ettim." Ziruel şaşkınlıkla kendini yerden sürüklemeye çalışıyordu. "Eğlencemiz daha yeni başladı, nereye gittiğini sanıyorsun." Rhaegal, Ziruel'in sol kolunu tuttu. "Hayır, lütfen yalvarırım yapma." Ziruel ne kadar af dilemeye çalışsada. Rhaegal gülümsüyordu.
"İşte böyle yalvarmaya devam et yoksa seni parçalamamın bir anlamı kalmaz." Dedi ve sol kolunu kopardı. Ziruel çığlıklar içinde yerde kendini sürüklüyordu. Rhaegal çıldırmışcasına kahkaha atmaya başladı. "İşte böyle daha fazla, daha fazla istiyorum." Diye bağırıyordu. Rhaegal, Ziruel'in sağ bacağını tuttu. "Daha fazla acı çek daha fazla bağır."
Ziruel'in sağ bacağını kopardı. Ziruel'in gözleri kanlar ve göz yaşları içindeydi ve acı içinde bağırıyordu.
"Ne istiyorsun bizden, sen kimsin, bizi nerden biliyorsun." Dedim. Rhaegal bana döndü.
"Benim kim olduğum önemli değil." Sert bakışları ile söyledi. "O piç İzaya ile kapanmamış bir hesabım var." Dedi. İzaya ile nasıl bir bağlantısı var bilmiyorum ama karşımdaki varlık Hiç hissetmediğim bir güç yayıyordu. Rhaegal yeniden Ziruel'e döndü. Ziruel acı içinde yerde yatıyordu. Rhaegal onun sol bacağını tuttu ve kopardı ama Ziruel tepki bile vermedi.
"Şimdiden bittin mi." Rhaegal sıkılmışcasına sordu.
"Daha tam anlamıyla tatmin olmamıştım." Dedi.
Birden Ziruel'in etrafını mor parçacıklar sardı.
Parçacıklar dağıldığında gözlerime inanamadım.
Ziruel yenilenmişti. "Şimdi yeniden başlayalım." Dedi
Ziruel korkudan sesi çıkmıyordu. "Lütfen beni rahat bırak." Rhaegal mor enerjiden oluşan iki bıçak yarattı.
Ziruel'i paramparça etmeye başladı. Ziruel çığlıklar içinde parçalanıyordu ve bir anda sesi kesildi. Ziruel ölmüştü... "şimdiden bitti." Bana döndü. "Şimdi sıra sende." Dedi. Rhaegal bana yaklaşırken bir Anda durdu. "Şimdiden mi? Yerinde dur velet daha yeni eğlenmeye başlamıştım." Dedi. "Sanırım seni ben öldüremeyeceğim ama sorun değil ne de olsa ölüyorsun." Dedi. Yavaş yavaş boynuzlar kayboldu be gözü kırmızıya dönüyordu. Rhaegal bir anda yere yığıldı. Rhaegal'in yanına gitmeye çalıştım ama bedenim hala o güç yüzünden hareket edemiyordu.
Rhaegal kalkmaya çalıştı. "Bana ne oldu." Dedi.
"Rhaegal sen iyi misin." Dedim. Yanıma geldi.
"Ben iyiyim, asıl sen iyi misin." Endişeli bir şekilde söyledi. "Benim zamanım tükenmek üzere sana bir şey vermek istiyorum." Şaşkınlıkla bana baktı. Rhaegal'ın sağ kolunu tuttum. "Bunu sana vermeliyim" dedim
Kolumdaki yılan rününü gösterdim. Rhaegal'ın sağ koluna aktarmaya başladım. Rhaegal acı içinde kolunu tutmaya başladı. "Biraz daha dayan." Dedim. Yılan rünü Rhaegal'ın sağ kolunu sardı ve parlamaya başladı. "Bu inanılmaz benim kolumdayken hiç patlamamıştı." Dedim. "Bu nedir." Diye sordu.
"Ben bile bilmiyorum, sadece İzaya bana vermişti." Dedim. "Onun ne olduğunu bulmak sana kaldı ama bunu unutma Rhaegal kolundaki rün çok tehlikeli." Rhaegal'ın kolundaki yılan rünü kayboldu. "Birde kızımı kurtardığın için teşekkür ederim." Gözlerim artık kapanıyordu, bu dünyadan ayrılma vaktim gelmişti. "Barachel dayan seni kurtaracağım." Rhaegal endişeli bir şekilde sordu. "Hayır, gerek yok artık çok geç kanını istememin nedeni kızımdaki hastalığı bana aktarmak içindi." Rhaegal şaşırarak bana baktı.
"Artık gitme vaktim geldi, kızıma onu sevdiğimi söyle." Artık rahatça ölebilirdim, gözlerim kapandı. Etrafıma baktığımda bembeyaz bir yerdeydim. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "Seninle yeniden buluşmak güzel eski dostum." İzaya bana bakıp gülümsedi. "Sen nerdeydin." Diye çıkıştım. "Yapmam gereken işler vardı, onları halletmek zorundaydım." Dedi sakin bir tavırla. "Bunca yıl görüşmedik ve sen yine üstü kapalı mı konuşuyorsun." Dedim. "Barachel artık kader çarklarını çevirdi." Dedi. "Yeminler ve sözler son buldu
artık otoritem onları uzak tutmaya yetmiyor." Vücudum titriyordu. "Geliyorlar..." dedi.
RHAEGAL
Kolumdaki rün acıtıyordu. Barachel'in cesedi yavaş yavaş mana parçacıklarına dönüşüp yok oldu.
"Hey sen iyi misin." Tessarion endişeli bir şekilde sordu. "Ben iyiyim." "Bağlantımız kopunca birşey oldu sandım." Altın ejderhamın sesi endişeli şekilde geliyordu. "Neler oldu dışarıda." Diye sordum.
"Hersey yolunda dışarıdaki savaşı kazandık." Dedi.
"Sizden durumlar nasıl." Diye sordu altın ejderham.
"Barachel öldü." Dedim. "Peki ya." "Oda öldü ama nasıl öldüğünü hatırlamıyorum." Dedim. "Bayılmıştım, uyandığımda ölmüştü." Başım çatlıyordu. Ayağı kalktım, dışarıya doğru gittim. Barachel'in bana bıraktığı yılan rününe baktım.
"Bu nasıl bir rün." Dedim. Rün yavaşça kayboldu.
Dışarıya çıktığımda, ölü ve yaralı savaşçılar gördüm.
Miranda ve Tessarion ilerde Ophir'in yanındaydılar.
Tessarion bana baktı. Miranda ve Ophir yanıma koştu
"Kralım nerde." "Babam nerde." İkiside aynı anda sordu. Sessiz kaldım. "..." Miranda dizlerinin üzerine düştü ve ağlamaya başladı. Elimle omzunu tuttum.
"Baban seni sevdiğini söyledi." Dedim. Bunu duyunca Miranda bana sarıldı ve daha çok ağlamaya başladı.
Mirandaya sarıldım. "Baban senin için kendini feda etti, onun bu fedakarlığını boşa çıkarmaman lazım." Dedim ve onu ayağı kaldırdım. Miranda'nın göz yaşlarını sildim ve önünde eğildim. "Gargoyle'ların Kraliçesini selamlıyorum." Dedim. Bunu duyan Ophir önünde eğildi, diğer askerlerde eğilmeye başladı. Hepsi bir ağızdan. "Gargoyle Kraliçesine selam olsun."
Dediler. "Vay canına kızların kalbini çalmaya devam ediyorsun." Tessarion bir zihin mesajı yolladı.
"Böyle önemli bir anı bozmasan keşke." Dedim.
"En sevdiğim aktivite bu olduğu için devam edicem."
Tessarion alaycı bir şekilde söyledi. Miranda benim elimi tuttu ve kaldırdı. Yüzü kızarmış bir şekilde bana baktı. "Yoksa bu düşündüğüm şey mi." Tessarion alaycı bir şekilde söyledi. "Herşey için teşekkür ederim." Dedi. "Lanet olsun değil." Dedi. Zihnimden bir yumruk yolladım. "Kaleye geri dönelim Kraliçem." Dedi Ophir. "Pekala gidelim ama ben Ejderha ile gelmek istiyorum." Dedi Miranda. Ophir şaşırmış bir şekilde baktı. "Ama kraliçem..." Miranda sinirlendi.
"Kraliçe sana emrediyor." Diye çıkıştı. "Peki Kraliçem."
Tessarion bize yaklaştı ve binmemiz için eğildi.
Tessarion'un üzerine çıktım ve Miranda'nın elini tuttum. Ejderhanın üzerine çıktık. Miranda sıkıca bana sarıldı ve başını sırtıma yasladı. "Sanırım havada aşk kokusu var." Dedi Tessarion. "Çok konuşma uçmaya başla." Diye çıkıştım. Tessarion havanlandı.
Devasa kanatlarını çırptı. Miranda daha sıkı sarıldı.
Bulutların üstünde doğru çıkmaya başladık.
"Gözlerini açarsan etraftaki güzel manzarayı görebilirsin." Dedim. "Korkuyorum." "Korkuyorsan bilmemeliydin." Dedim. Miranda gözlerini açtı.
"Çok güzel." Dedi etrafa bakarak. "Hiç uçmadın mı." Diye sordum. "Hayır." Dedi. "Ben dönüşüm geçiremiyorum." Dedi. Şaşırmıştım. "Gargoyle'lar nasil olurda dönüşüm geçiremez." Dedim. Miranda sessiz kaldı. "Ben yarı Gargoyle'm." Dedi. Gözlerim açıldı.
"Nasıl?" Şaşkınlıkla sordum. "Annemin ne olduğunu bilmiyorum babam hiç söylemedi." Annem'in ne olduğunu ben bile bilmiyorum." Dedi. "Sorduğum için üzgünüm." Dedim. "Hayır sorun değil." Nazik bir ses tonu ile söyledi. "Geldik." Dedim. Tessarion hızla aşağı inmeye başladı. Devasa kanatlarını çırparak yere indi.
"Bu muhteşemdi, bir ara yine yapalım." Dedi Miranda.
"Neden olmasın ama ondan önce eve gitmeliyim." Dedim. Bunu dediğimde Miranda'nın yüzü düştü.
"Şimdiden gidiyor musun." Dedi. "Gitmek zorundayım
ailem beni merak ediyordur." Dedim. "Merak etme seni görmeye geleceğim." Dedim. Tessarion yeniden gölgeme girdi. Kaleye girdik, taht odasına girdik. İnsanlar bizi orda bekliyordu. Miranda'nın girdiğini gören herkes önünde eğilmeye başladı. "Kraliçeye selam olsun." Miranda bana baktı.
elini tuttum. "Gidelim." Dedim. Miranda gülümsedi.
Tahta doğru yürüdük. Miranda'nın elini bıraktım, tahta oturdu. Önünde eğildim. Miranda bana baktı ve gülümsedi. "İlk önce Rhaegal Dragonblood yaptıklarınızdan dolayı size teşekkür ederim."
"İhtiyacınız olduğu zaman Biz Gargoyle'lardan yardım isteyebilirsiniz." Dedi. "Teşekkür ederim Majestleri." Dedim. "Şuan tek istediğim eve gitmek." Dedim.
"Ophir size yardım edicektir." Dedi. Ophir yaklaştı elinde bir madalya gibi birşey vardı. "Bunu al, yardıma ihtiyacın olduğunda bununla bize iletişime geçebilirsin." Madalya'yı aldım, üstüne mızrak ve balta tutan Gargoyle resmi vardı. "Ophir size evinize giden yolu gösterecektir." Ophirle beraber portal odasına doğru gittim. "Burdan sonra ayrılıyoruz genç ejderhala." Ophir gülümseyerek söyledi. "Bir gün yeniden karşılaşacağız." Dedim. "O günü bekliyorum."
Dedi. "Rhaegal." Arkadan biri seslendi, arkamı döndüğümde Miranda nefes nefese bana doğru koşuyordu. "Ne oldu bir sorun mu var." Dedim.
Miranda beni kendine doğru çekti ve yanağımdan öptü. Yanaklarım kızardı. "B-Ben, ne oldu az önce." Miranda güldü. "Hadi gidelim, Genç Ejderha." Ophir beni sürükleyip portala girdik. Portaldan çıktığımızda
Bir mağaradaydık. "Burada zaman farklı akıyor. Böylece kaybolduğunuz süre boyunca burda kaldığınızı söylersiniz." Ophir etrafı gösterirken söyledi.
"Demek herseyi düşündünüz." Dedim. "Elbette Kral Barahcel sizin ortadan kaybolacağınızı düşünerek bu alanı yarattı." Barachel aklıma geldi son anlarının benim elimde olması. "Tamam o zaman vedalaşma vakti geldi gibi." Dedi Ophir. "O zaman bir dahaki görüşmemize dek evlenmemiş olun." Dedi Ophir gülümseyerek. Yüzüm kızardı. "Hey ne demeye çalışıyorsun." Dedim. Ophir gülümseyerek portala girip gitti. "Sanırım buraya nasıl düştüğümüzü düşünmek kaldı geriye sadece." "Merak etme onu bana bırak." Tessarion zihin mesajı yolladı. Gölgemden çıktı. "Hadi eve gidelim." Tessarion'un üzerine çıktım.
Mağaradan çıktık ve yükseldik. O anda üstümüzde devasa bir gölge oluştu. "Rhaegal!! Neredeydin sen." Dedi. Aenys oldukça sinirli ve endişeli şekilde bana bakıyordu. "Merhaba Baba." Dedim. "Soruma cevap ver." Sertçe sordu. "Eve gidelim mi ilk önce." Dedim.
Aenys başıyla onayladı. Eve doğru gitmeye başladık.
Eve vardığımızda Reyla bize doğru kostu. Ejderhadan aşağı indim. "Rhaegal!!" Reyla bana sarıldı. "Merhaba anne ben geldim." Dedim. Reyla ağlıyordu. "Seni çok özledim." Reylaya sarıldım. "Bende seni özledim anne." Reyla'ya sıkıca sarıldım. "Hadi içeri gidelim tatlım." Reyla göz yaşlarını silerken söyledi.
Salona geçtik. Baela ve Baelon'da bizi orda bekliyordu.
"Rhaegal!!l" Baela bana doğru koşarken seslendi.
"Nerdeydin, seni çok özledim." Dedi bana o kadar sıkı sarıldı ki nefes alamıyordum. "A-Abla anlatacağım." Dedim. Zorla nefes alıyordum. "Baela kardeşini rahat bırak." Dedi Reyla. Baela beni bıraktı. "Tamam Anne." Dedi. Derin bir nefes aldım. "İlk önce canavarları takip ediyordum ve bir mağara gördüm, içine girdim. Etraf çok karanlıktı üc gün boyunca ordan çıkmaya çalıştım.
"Üç gün mü?" Herkes şaşırarak sordu. "E-Evet bir sorun mu var." Dedim. Reyla bana baktı. "Tatlım 2 haftadır kayıpsın." Dedi. Şaşırmış gibi davrandım.
Aenys bana yaklaştı. "O çıktığın mağarada zaman farkı akıyordu ya da zaman kavramını unutmuştun." Dedi
Aenys kapıya doğru yöneldi. "Ben kontrol etmeye gidiyorum." Dedi. Reyla bana sarıldı. "Sözünü tutmayı unutma." Dedi. Bende Reyla'ya sarıldım.
"Merak etme anne sözümü tutacağım." Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder Soyu (1. Kitap )
Fantasia(2. Kitap yayında ) Sıradan bir paralı asker olan Edward öldükten sonra edeya kıtasının soylu ailelerinden biri olan Dragonblood ailesinin en küçük çocuğu olarak doğar. Edward yeni yaşamındaki maceraları ve en küçük oğul olmanın getirdiği zorluklar...