CORLİS
Kılıcımla Trolleri kestim o sırada Rouge gökyüzünden beni destekliyordu. "Daha fazlası geliyor, gelen Goblin sürüsü." "Onların ilerde önlerini kes burayı hallettikten sonra geliyorum." Üstüme gelen dev çizgili kurdu keserken söyledim. "Anlaşıldı." Rouge hızlıca gitti. Çizgili kurtlardan oluşan bir sürü etrafımı sarmıştı. Gülümsedim. "Bu kadar mıydınız." Hepsi bir den üzerime saldırdı, kan alevlerinden oluşan bir top yaptım ve patlattım. Çizgili kurtlardan kalan parçalar yerlere düştü. "Daha güçlü rakipler bekliyordum."
Lyden kasabasının yakınlarını seçmemin nedeni buydu, buradaki canavarlar sınıra daha yakın olduğu için şeytani enerjiye maruz kalıyorlardı. O yüzden kızıl Ay'la beraber dönüşümleri daha da tehlikeli hale geliyordu. "Rouge orda durum nedir." Kızıl ejderham tek başına bile bir düzine şövalye ile başa çıkabilecek kadar güçlüydü. "Neredeyse yarısını yok ettim." Tamda ondan beklediğim gibi ona güvenip tek başıma hareket edebilirdim. "Corlis burda dişli bir rakip var eminim savaşmak istersin." Hızlıca Rouge'un olduğu yere gittim. "Bu dişli rakibi merak ettim doğrusu umarım beni birazda olsa tatmin eder." Rouge gülümsedi. "Neredeyse yetiştim, avıma sakın dokunma." Rouge gökyüzünden Goblinleri yakıyordu önüme bir kaç Goblin çıktı. "Yoluma çıkmayın."
Hızlıca goblinleri kestim ve yoluma devam ettim.
"Sonunda gelebildin onu oyalamaktan sıkılmıştım."
Vardığımda devasa bir Minator oradaydı.
"Bu beklediğimden daha güzelmiş." Heyecanımı gizleyemedim. Minator devasa cüssesini mana ile kaplıyordu, kızıl Ay yüzünden öfkesi daha da artmıştı.
Minator'un kükremesi bölgede yankılandı. Kılıcımı çektim, Minator devasa baltası ile bana saldırdı. Kendimi geriye doğru çektim, baltasına bastım ve üzerine doğru atıldım. Minator sol koluyla bana saldırdı, kendimi geriye doğru çektim. "Hızlı!!" Minator baltasını yeniden salladı. Ejderham olmadan uçmayı sevmezdim ama şuan uçarak avantaj elde etmem gerekiyordu. Minator bana doğru zıpladı, zıpladığı alan parçalandı. Geriye doğru uçtum Minator bana yetişemeden yere düştü. Kan alevlerinden devasa bir top yaratıp ona fırlattım. Minator alev topumdan kaçındı, bileğimi kestim ve kanlarımı akıttım.
"Kan manipülasyonu ; delici kan!!" kanlardan oluşmuş kazık yağmuruna tutuldu. Vücudunu mana ile desteklediği için gereğinden az hasar aldı. Dikkati dağıldığı sırada arkasına geçtim ve sağ ayağını kestim,
Acı içinde bağıran Minator yere düştü. Kanımdan bir mızrak yarattım ve Minator'un boynuna geçirdim.
"Beklediğimden iyi dayandı." "Kızıl Ay sayesinde bu kadar dayandı yoksa bu savaş beklediğimden daha erken biterdi." kızıl Ay, yıldızla dolu gökyüzünde çok güzel duruyordu. "Benim işim bitti." Rouge etraftaki bütün goblinleri yok etmişti, kılıcımdaki kanları temizledim. "Sanırım burası temizlendi, diğerleride işini bitirdiyse toplanıp yeni dalgaya hazırlanmalıyız."
Rouge yere indi ve üstüne çıktım. "Etraf şuan sakin hızlıca etrafı kolaçan edip diğerlerinin yanına gidelim."
Rouge yükseldi, orman son derece sessiz bir durumdaydı. "Bu tuhaf?" Rouge endişeli bir şekilde söyledi. "Tuhaf olan ne?" Şaşkınlıkla sordum.
"Şövalyelerin mana izini sezemiyorum." Dedi.
Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "Rouge daha hızlı olalım."
Etraftaki mana izini bende taradım ama hiçbir sonuç yoktu. "Tuhaf olan etrafta canavarlarında olmaması."
Tek bir yaşam belirtisi bile yoktu.
"Corlis şuna bak!!" Rouge hızlıca sağa doğru uçtu ve ağaçların arasına iniş yaptı. Yere baktığımda gözlerime inanamadım. Şövalyeler parçalanmış cesetleri etraftaydı, kanlar ve kırık zırhlar heryerdeydi.
"Burda ne olmuş böyle, nasıl bir yaratık kan şövalyelerini bu hale getirebilir ki?" pençe izleri devasaydı. "Corlis şuna bak." Yere baktığımda kanlardan oluşan ayak izleri vardı, yutkumdum.
"Bu?..." "kasabaya doğru gidiyor!!" Rouge gölgeme girdi. Tüm manamı hızıma verdim, hızlıca kasabaya doğru gittim. "Umarım düşündüğüm şey olmamıştır."
Kasabadaki insaların zarar görmesine izin veremezdim. "Diğer şövalyeler o canavarı biz gelene kadar oyalayamazlar." Rouge diyince aklıma geldi. Kasabada eğer kötü bir olay gerçekleşirse diye dört şövalye geride bırakmıştım. "Az kaldı..." Rouge gölgemden çıktı ve hızlıca gitti. Bende zıpladım ve uçmaya başladım. "Kasaba görünmeye başladı."
Rouge zihnimde karmaşık duygular içinde kalmıştı.
"Neler oluyor!!" "B-bu imkansız!!" Neler olduğunu anlamıyordum. Rouge ile gözlerimi birleştirdim.
"Siktir... Cehennem tazısı mı? Bunun burada ne işi var?" Rouge alevlerle Cehennem tazısını yakmaya başladı ama Alevler cehennem tazısının derisini yakmakla kalıyordu. On beş metre boyundaki bu devasa yaratık devasa pençeler ve bir kılıç kadar keskin dişlerle donatılmıştı. "Onu kasabadan dışarıya çekmeliyiz." Kılıcımı çektim ve sağ arka ayağına doğru hamle yaptım, Cehennem tazısı beni fark etti ve devasa kuyruğunu bana doğru salladı. Kılıcımla ayağına sıyrık attım. "Lanet olsun derin değil!!" Devasa kuyruğu bana doğru çarptı ve beni fırlattı bir binaya çarptım ve bima çarpma anında yıkıldı. "Corlis!! Sen iyi misin?"
Üstümdeki tozları temizledim. "Ben iyiyim." Rouge,
Cehennem tazısının üzerine alevler yağdırıp pençeleri ile kesiyordu. "Onu yükseğe kaldırabilir misin?" Rouge hala boy avantajı vardı. Cehennem tazısı onun yanında küçük kalıyordu. "Gerek yok." Rouge sağ pençesini Cehennem tazısının kafasına geçirdi ve dişleri ile boynunu kopardı. "Neden bunu daha önce yapmadın?" Şaşkınlıkla sordum. "Kafasındaki iskelet çok sağlamdı onu asmak için biraz yakmam gerekiyordu." Cehennem tazıları çok güçlüydü. Onları yenmenin tek yolu kafasını koparmaktı, kafası kopmadığı sürece hala yenilenebilirlerdi. Kafasındaki iskelet çok sert olduğu için sadece yakarak aşabilirsin.
"Sence başka varmıdır?" Cesede baktım.
"Bilmiyorum ama ilk defa böyle birşey gördüm." Tekrardan gökyüzüne baktım. "Umarım diğerleri iyidir."
RHAEGAL
Canavarlar gelmeye devam ediyordu ilk defa beraber çalışan canavarlar gördüm. "Sanırım benim yerde savaşmam daha iyi olur." Tessarion canavarları durmadan yakıyordu ama hala yaşı küçük olduğundan alevleri o kadar kuvvetli değildi. "Hayır bu tehlikeli."
Tessarion pençeleri ile canavarların kafasını koparıyordu. "Üzgünüm dostum ama herşeyi sana yükleyemem." Tessarion'un üzerinden aşağı atladım.
"Seni piç!!" Canavarların ortasında düştüm, kılıcımı çektim ve hemen önüme çıkan kertenkele adamları parçaladım. "Tessarion etrafı yak, bir planım var."
Tessarion etrafı alevlere boğdu. Rüzgarı kullanıp alevlerden bir hortum oluşturdum. Kertenkele adamlar çeviktiler ama alevlere karşı zayıftılar.
Kertenkele adamlar alev hortumu karşısında kaçmaktan başka birşey yapamıyorlardı. Rüzgar adımı ile kaçan kertenkele adamları yok ettim.
Tessarion yukarından yakmaya devam ediyordu.
"Böyle devam ederse kolaylıkla bitirebiliriz." Önüme çıkan kertenkele adamları yok ettim. "Bu beden!!..."
Daha çok heyecanlandım. "O kadar savaşmama rağmen hala yorgun hissetmiyorum!!" Rüzgar adımı kullandım ve üstüme gelen dev çizgili kurdu ortadan ikiye ayırdım. Bi anda içim ürperdi.
"RHAEGAL!!" bu his Tessarion'dan geliyordu.
"Neler oluyor?!" "Birşey geliyor... çok güçlü..." yutkundum, hissedebiliyordum. Korkuç birşey buraya geliyordu. "Bu enerji?" Gözlerim şaşkınlıkla açıldı.
"Şeytani enerji?" "Burda ne işi var?" Ellerim ve dizlerim titriyordu ne yapacağımı bilmiyordum.
"RHAEGAL!!" "Kendine gel!!" Tessarion zihnimden durmadan sesleniyordu. Canavarların adımları yavaşça yankılanıyordu. Bütün canavarlar kaçmaya başladı. Gölgelerin içinden devasa kırmızı gözler bana bakıyordu. "Bu?..." devasa kükremesi ormanda yankılandı. "Bir Drake? Burda ne işi var?!" Drake'ler
En tehlikeli şeytani canavarlardır. Ejderhalara benzerliği ile bilinirler ama onların kanatları yoktur ama çok yükseğe zıplayabilirler. Tıpkı ejderhalar gibi
Derileri çok kalındır ve manayı kullanabilirler.
Vücudum hala titriyordu. Çok ürkütücü bir aura yayıyordu. Bana doğru saldırdı ama karşılık veremedim. Tessarion hızlıca Drake'nin üzerine saldırdı. Drake geri çekildi ve Tessarion'a alevler yağdırdı. Tessarion saldırısını alevlerle karşıladı.
İki alev birbiri ile çarpıştı ve devasa bir patlama oldu.
Çıkan patlama ile geri itildim. "Kendine gel!!" "Savaşın ortasındayız!!" Tessarion hala savaşıyordu.
Kılıcımı sıkıca kavradım ve hızlıca Drake'ye doğru saldırdım. Tessarion şaşkınlıkla bana baktı.Gülümsedim.
"Tek dostumu yalnız başına bırakacağımı düşünmedin değil mi?" Drake devasa pençeleri ile saldırdı."Şimdi ne yapacağız onu tek başımıza yenemeyiz." Tessarion haklıydı, Drake şuan ki halimizle yenebileceğimiz bir düşman değildi. Bir şekilde onu yenmeliydik ."Ne olursa olsun burda ölmeyeceğim." Drake devasa alevleri ile etrafı yakmaya devam etti. Kaçınmaya devam etsekde hız konusunda bizden üstündü. Drake aniden Tessarion'un arkasında belirdi. "DİKKAT ET!!" devasa pençesi ile altın ejderhama vurdu. Ejderham acı içinde devasa ağaçlara çarptı. Öfkeme hakim olamadım, sağ kolumda bir acı
hissettim. Yılan rünü kolumu sarmaya başladı , acılar içinde yere düştüm. Drake bana doğru yaklaştı, kılıcımı hızlıca Drake sapladım ama kılıcım derisini bile geçemedi. Dev pençesi ile bana vurdu. sol kolumla engellemeye çalışsamda beni geriye itti dev kayaya çarptım, çarpma anında kanlar kustum. sol kolum kırılmıştı kendimi yerden kaldıramadım.
"Lanet olsun geçen sefer kullanabiliyordum." Sağ kolumdaki Yılan rünü parlamıyordu sadece siyah renginde kolumu sarmıştı. Ayağı kalktım.
"Tessarion beni duyuyor musun?" Sol kolumu acılar içindeydi ama altın ejderham ses vermiyordu.
"Burda ölmeyeceğim." Boyut rünümden bir hançer çıkardım ve ağzıma kattım, yere düşen kılıcımı tuttum.
"Gel bakalım seni piç kurusu..." Drake bana doğru saldırdı, rüzgar adımlarını kullanıp arkasına geçtim.
Kılıcıma saf mana ile kapladım ve kılıcımın boyunu uzattım. Kan alevleri ile vücudumu kapladım. Drake'in sağ arka bacağına saldırdım ama derin bir kesik atamadım. "Lanet olsun..." Drake arkasına doğru döndü ve bana saldırdı. Rüzgar adımlarını kullanarak geriye doğru kaçtım. Yüzüm ve vücudum kanlar içindeydi. Nefes nefese kalmıştım. "Rhaegal beni duyuyor musun?" Tessarion'un sesi zihnimde yankılandı. "Evet duyuyorum, sen iyi misin?" Tessarion'un sesi çok iyi gelmiyordu.
"Ne durumdasın?" "Sağ kanadım ve sol ayağım kırıldı yerimden kalkamıyorum ama seni görebiliyorum."
Tessarion'un hayatta olması beni mutlu etti ama o benden daha kötü durumdaydı. Drake bana doğru alevler yağdırdı, geriye sağa doğru kaçtım. Drake bana doğru saldırdı. Rüzgar adımlarını kullandım ve kafasının üstünde belirdim kılıcımı boynuna sapladım ve ağzımdaki hançeri sağ gözüne vurdum. Drake acı içinde bağırdı ve bana kuyruğu ile sağlam bir darbe indirdi beni beş metre geriye doğru fırlattı.
Vücudum acılar içindeydi. "Çok fazla Rüzgar adımı kullandım..." Drake çok verdiğim hasarlar yüzünden çıldırmış vaziyetteydi bana doğru geliyordu ama gözlerim yavaşça kapanıyordu. "Rhaegal!!" Tessarion'un sesi endişeli bir şekilde geliyordu ama vücudum beni dinlemiyordu. Gözlerim kapandı görebildiğim sadece zifiri bir karanlıktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder Soyu (1. Kitap )
Fantasy(2. Kitap yayında ) Sıradan bir paralı asker olan Edward öldükten sonra edeya kıtasının soylu ailelerinden biri olan Dragonblood ailesinin en küçük çocuğu olarak doğar. Edward yeni yaşamındaki maceraları ve en küçük oğul olmanın getirdiği zorluklar...