Bölüm 30 [Eve Dönüş]

408 36 0
                                    

CORLİS
Canavarların hepsini yok etmiştim. Rouge yukardan bana gözcülük yapıyordu. "Buradaki işim bitti." Dedim. "Corlis, iblisler yaklaşıyor." Şaşırdım.
"İmkansız!! İblislerle barış içindeyiz." Rouge hızlıca aşağıya indi ve üzerine çıktım. "Neler dönüyor burda."
Rouge havalandı ve iblisleri görebiliyordum.
"Bunlar Burda ne yapıyor böyle." Hızlıca yanlarına indim. "Ne işiniz var burda." Öldürme niyetimi gösterdim. İblisler beni görüp geri çekilmeye çalıştılar ama hızlıca onları yakalayıp kestim. Diğer iblisler bana saldırmaya başladılar. Rouge gökyüzünden onları yaktı ve geriye kalanları yok ettim. Aralarından birini bıraktım. "Ne işiniz var burda." Öldürme niyetimden dolayı iblis korkudan tir tir titriyordu. "Rouge beni Aenys'e bağla." Rouge yanıma indi. "Abi, beni duyuyor musun?" Dedim. "Evet, bir sorun mu var?" Her zaman ki sakin tavrı üzerindeydi. "İblisler kasabaya saldırdılar ama nedenini bilmiyorum." Abimin sesi bir amda ciddileşti. "Yanındaki iblisi kaleye gönder ben geliyorum." Yutkundum. "Bu herif tam canavar." Yanımda iblis olduğunu söylememiştim ama o biliyordu. "Patrik her zaman ki gibi." Rouge zihnimden konuştu. "İblisi götürelim." Yakındaki askerlerden birini çağırdım. "Onu al ve kaleye git." Asker iblisi aldı.
"Emredersiniz!!" Dedi ve gitti. Canavarlar yeniden toplanmaya başladılar. Öldürme niyetimi saldım ve kılıcımı çektim. "Gelin bakalım." Canavarlara saldırdım.
RHAEGAL
Aragos düşündüğümden daha da güçlenmişti.
"Demek az da olsa güçlüymüşsün." Diye alay ettim.
Aragos dev kolları ile bana saldırdı. Zar zor da olsa atlatmıştım. Kılıcımla kolunu kesmeye çalıştım ama zarar bile veremedim. Rüzgar adımlarını kullanıp arkasına geçtim. Ayaklarına saldırdım ama yinede bir etki etmedi. "Beni yenemezsin." Agros bana doğru güçlü bir yumruk attı. Yumruğu atlattım ve yumruğu yeri parçaladı. Alev topları üzerime yağdırdı. Alev toplarından kaçındım Agaros bir anda arkamda belirdi. "Hızlı!" tepki bile veremeden beni fırlattı. Havada kendimi rüzgarla düzeltip yere indim.
"Tessarion, canavarlarla işin bitmedi mi?" Altın ejderhama zihin mesajı yolladım. "Hayır, daha fazla gelmeye başladılar." Dedi. "Elini çabuk tutsan iyi olur bu herif düşündüğümden daha güçlü oldu." Kan alevlerinden alev topları yapıp fırlattım. Agaros etrafında mana topladı ama saf manayı kullanıp engellemeyi başardım. Vücudu savunmasız kaldığı sırada. Rüzgar adımlarını kullanıp hızlıca karnına doğru kılıcımı sapladım. Agaros dengesini kaybetmeye başladığı sırada. "Delici kasırga." Karnında dev bir yarık oluştu. Agaros bu hamlede yenileceğini düşünmüştüm ama o yenilenmeyi başardı.
"Bak bu kötü oldu işte." Kollarında dikenler oluşturup bana fırlattı. Yükseğe zıplayıp atlatmayı denedim ama yinede bir kaç tanesi bana çarptı. "Lanet olsun."  Yere indim. "V-velet..." Agaros bana seslenmeye başladı.
"Seni duyamadım." Alaycı bir sesle söyledim. Agaros dişlerini sıktı ve hızlıca saldırdı. Rüzgar adımlarını kullanıp koluna kan alevleri yerleştirdim. Agaros geri çekildi ve kolunu kesti. Kan alevleri kolunu yok etti.
Kesilen kolu yeniden oluşmaya başladı.
"Bu herif'in yenilenmesi inanılmaz." Yeniden dikenler fırlatmaya başladı. Rüzgardan bir bariyer oluşturdum.
Dikenleri durdurmaya başardım ama Agaros aniden  rüzgar bariyerine yumruk attı ve geriye doğru fırladım.
Ağzımdaki kanı tükürdüm. "Hala bitirmedin mi?" Tessarion'a zihin mesajı yolladım. "Hayır, sanırım bişey onları buraya çekiyor." Dedi. "Agaros'a baktım."
Göğsünün ortasında kırmızı bir kristal parlıyordu.
"Acaba o mu?" Diye düşündüm. "Neyse bunu düşünmeye vakit yok." "Bunu şimdi kullanmak istemiyorumdum ama beni fena zorladın." Agaros ne olduğunu anlamamıştı. Yılan rününü aktifleştirdim.
Geçen yıllar içinde amcamla olan eğitimim sonunda onu kontrol etmemi sağlamıştı ama çok fazla zamanım yoktu. Kısa süreliğinede olsa kullanabiliyordum.
"Şimdi, başlayalım mı?" Mana bana doğru çekilmeye başlamıştı. Rüzgar adımını kullandım ve Agaros'un kolunu kestim. Agaros daha ne olduğunu anlayamadan. Sağ bacağını kestim. Agaros bana doğru alev toplu yolladı ama kan alevlerimle alev topunu yuttum. "Elinden gelen bu mu?" Aşağılayıcı bir sesle söyledim. Agaros'un iyileşme hızı eskisine göre yavaşlamıştı. Sesler çıkarmaya başladı. "Seni duyamadım?" Diye alay ettim. "S-seni yok edeceğim." Diye bağırıp saldırdı. Onu dikkate almadan göğsündeki kristali parçaladım. Agaros bir anda eski formuna dönmeye başladı. "Demek tükendin." Diye alay ettim. O anda çekirdeklerimde bir acı oluşmaya başlamıştı. "Lanet olsun..." acı yüzünden dizlerimin üzerine düştüm. Agaros bana bakıp gülümsedi.
"Demek sınırın bu." Ayağı kalktı ve manadan bir kılıç yaptı bana doğru saldırdı. Altın ejderham pençesiyle onu yere yapıştırdı. "Sanırım tam zamanında geldim."
Agaros'un kafasını koparım yedi. "Tadı iğrençmis." Çekirdeklerimde daha fazla acı oluşmaya başladı.
"Rhaegal, sen iyi misin?" Tessarion endişeli bir ses tonu ile sordu. "Lanet olsun gene aynısı olmaya başladı." Nefes düzenim değişmeye başladı ve kalp atışlarımın sesini duyabiliyordum. "Ben... ölüyor muyum?" Altın ejderham bana sesleniyordu ama onu duyamıyordum. Zaman birden durdu. "Demek sonuna yaklaştın." Tanıdık bir ses bana doğru yaklaştı. Bu gölge. "Sonunda yeniden karşılaştık küçük ejderha."
Sesim çıkmıyordu. "Dilini mi yuttun?" Kahkaha atmaya başladı. "Sanırım yıldızlarını gereğinden fazla zorladın." Sağ koluma baktı. "Bunu nerden buldun." Gölge psikopat bir gülüşle baktı. "İlk sana yardım edelim." Gölge, yıldızlarımı tuttu ve çekti. Bir anda vücudumda bir rahatlama belirdi. "Lanet olsun, ne oldu bana." Gölge, yıldızlarımı elinde tutuyordu.
"Yıldızların seni tüketmeye başladı, bende onları senden aldım." Şaşkınlıkla baktım. "Ne? Onlar olmadan ne yaparım ben." Sertçe çıkıştım.
Bu bozuk yıldızlar sende olda bile pek bir şey yapamazsın." Ellerimi sıktım. "Ben daha fazla güçlenmeliyim." Gölge'nin yanına gittim. "Onları bana geri ver." Gölge bana bir tekme vurdu ve geriye doğru savurdu. "Aptal, bu yıldızlar yüzünden neredeyse ölücektin." Parmağını uzattı ve beni yanına çekti.
"Bu kusurlu yıldızlarla mı intikamını alıcaksın?" Dedi.
"Zayıfsın, bunu kabullen." Dişlerimi sıktım. "Zayıf olduğumu biliyorum ama şimdi ne yapacağım..." gölge bir iç çekti. "Merak etme sana yardım edeceğim, senin ölmen benim için kötü olur." Ne dediğini anlayamadım. "Az da olsa beni biraz eğlendirmeyi başarıyorsun." Yıldızlarım birden parlamaya başladı ve dördü birden ortadan ikiye bölündü. Saf mana ile saf mana birleşti ve büyülü enerji ile büyülü enerji birleşti dört yeni yıldız oluşmaya başladı. Havada uçmaya başladım. Gölge, yıldızlarımı tekrardan kalbime yerleştirdi. İki beyaz renkli ikide mavi renkli yıldız oluştu. "Artık bunlarla rahatlayabilirsin." Dedi.
Dediği gibiydi gerçekten kendimi eskisinden daha hafif ve güçlü hissediyordum. "Bunu nasıl yaptın." Şaşkınlıkla sordum. "Bunun bir önemi yok." Gülümsedi. "Önemli olan Kaos Mührünü nerden bulduğun." Dedi. "Kaos?" sağ kolumu kaldırdı. "Bunu diyordum." Gölgenin yüzünde bir gülümseme belirdi.
"Barachel vermişti." Gölge kahkaha attı.
"Demek o yaşlı piç böyle birşeyi saklıyormuş." Dedi.
"Bunun ne olduğunu biliyor musun?" Şaşkınlıkla sordum. Gölge kafasını salladı. "Aklının bile ermeyeceği çok güçlü birşey eline geçirmişsin." Dedi.
"Şuan onu kullanamıyorsun ama ilerde tam kontrol kazanabilirsin."
"İşte o zaman gerçekten bu dünyada rakibin olmayacak." Demek bu Kaos mührü denilen birşeydi.
"Peki, beni eğitecek misin?" Gölge şaşkınla baktı.
"Eğitmek mi?" Kahkaha attı. "Benden böyle birşey bekleme." Dedi. "Senin gibi güçlü birinden eğitim almak güzel olurdu." Dedim. "Bunu unut, seni eğitmeyeceğim." Ciddi bir tavırla söyledi. "Artık gitme vaktim geldi." Dedi. "Bekle, sözünü unuttun." Gölge bana baktı. "Söz mü?" Başımı salladım. "Dördüncü yıldızını yaptığında sana ismimi söyleyeceğim dedin." Gölge gülümsedi. "Demek unutmadın." Gölge'nin üzerindenki siyah rengi yok olmaya başladı.
Beyaz uzun saçları ve mor gözleri vardı. Başının iki yanından çıkan iki uzun boynuzu ve uzun beyaz bir elbise giyiyordu. Yalın ayaktı. "Bunu aklına iyi kazı Ed, benim Adım Mutoh ." Dedi ve yok olmaya başladı.
"Bundan sonra daha çok karışılacağız." Kahkaha attı ve yok oldu. Zaman yeniden hareket etmeye başladı.
"Sen iyi misin?" Altın ejderham şaşkınlıkla baktı. Gülümsedim ve yıldızlarıma baktım. "Hemde hiç iyi olmadığım kadar iyiyim." Dedim. Tessarion yıldızlarımı görünce şaşırdı. "Bunu nasıl yaptın." Diye sordu. "Ben yapmadım. Mutoh  yaptı." Şaşkınlıkla baktı. "Mutoh kim?" Ayağı kalktım. "Bizim Gölge'nin ismi." Gökyüzüne baktım. Sabah olmuştu. "Sanırım gitme vaktimiz geldi." Tessairon'a bindim ve kasabaya doğru uçtum. "O herif sana yardım mı? Ediyor." Tessarion zihin mesajı yolladı. "Bilmiyorum, bunu zamanla öğreneceğiz." Kasabanın ortasına iniş yaptık.
Şövalyeler toplanmıştı. "Görevimiz bitti Genç Efendi." Ejderhamdan indim. "Sanırım bunuda kayıp vermeden atlatmayı başardık." Dedim. "Artık geri dönebiliriz." Kazuya başını salladı ve portalı açtı. Tessarion gölgeme girdi ve portala girdik. Ejderha kalesine geri döndük. "Kendini nasıl hissediyorsun." 
Tessarion zihnimden sordu. "Vücudum hiç olmadığı kadar iyi hissediyorum." Dedim. Herkes bir koşuşturma içerisindeydi. "Neler oluyor?" Şaşkınlıkla etrafıma baktım. Koşan bir askerin kolundan tuttum.
"Bir sorun mu var?" Diye sordum. "Evet, Lord Corlis kasabaya saldıran bir iblisi yakaladı." Dedi.
"Şuan nerde." Diye sordum. "Sorgu odasında Patrik Aenys'da orda." Dedi. "Babam mı?" Asker başını salladı. Askerin kolunu bıraktım. "Tamam, gidebilirsin." Asker hızlıca koştu. "Aenys buraya geldiğine göre ciddi bir durum olmalı." Diye düşündüm. Kalenin içerisine girdim ve sorgu odasına gittim. İblis içeride bağlıydı. Babam ve Amcam başındaydı. "İşin bitti mi?" Amcam gülümseyerek sordu. "Evet, tüm canavarları temizledim." Dedim. Babam bana baktı. "Görmeyeli büyümüşsün." Soğuk bakışları ile baktı. "Teşekkür ederim, baba." Dedim.
Amcam iblise, kandan bir hançer sapladı. "Size emri kim verdi?" İblis korkudan ne yapacağını bilmiyordu.
"Agaros adında eski bir iblis komutanı." Diye cevapladı.  "Agaros mu?" Şaşkınlıkla sordum. Amcam ve Babam bana baktı. "Onu tanıyor musun?" Kafamı kaşıdım. "Aslında ben onu öldürdüm." İblis şaşkınlıkla baktı. "İmkansız, onu öldüremezsin o çok güçlüdür." Babam yanıma yaklaştı ve gözlerime baktı.
"Bir iblis komutanını mı yendin?" Başımı salladım.
"E-vet..." soğuk gözleri ile bakmaya devam etti.
"Güçlenmişsin." Dedi. Yıldızlarıma baktı.
"Bunu nasıl yaptın." Yıldızlarım parladı. "Vay canına yıldızların değişmiş." Amcam şaşkınlıkla baktı.
"Aslında bende bilmiyorum yıldızlarım acımaya başladı ve bayılmıştım uyandığımda ise böyleydi."  Babam dikkatlice baktı. "En azından artık rahatça yaşayabilirsin." Dedi. Rahatladım bunu fazla sorgulamadılar. "Bugün yola çıkacaksın." Babam bana baktı. Başımı salladım. "Biliyorum." Dedim.
"Pek heyecanlı gözükmüyorsun." Gülümsedim.
"Aslında burayı sevmeye başlamıştım." Dedim. Babam, Amcama baktı. Amcam hemen başka yöne baktı ve hiçbirseyden habersizmiş gibi ıslık çalmaya başladı. "Corlis." Amcam hemen ciddileşti. "Evet abi." Dedi. "Hazırlan yola çıkacağız." Amcam şaşkınlıkla baktı. "Nereye gideceğiz." Babam parmağını şıktlattı ve iblis birden tuhaf sesler çıkarıp öldü. "İblis kıtasına gideceğiz." Dedi. Gözlerim bir anda açıldı.
"Tek başınıza mı?" Diye sordum. Amcam gülümsedi.
"Bizi hafife mi alıyorsun?" Dedi. "Hayır, ama yinede bu tehlikleli değil mi?" Dedim. "Endişelenme sen eve git." Babam bir portal açtı ve beni itti. "Biraz daha geç gidersen Reyla seni öldürür." Ne olduğunu anlayamadan evimin avlusuna düşmüştüm.
"Lanet olsun bu acıttı." Ayağı kalktım ve üstümü temizledim. "Eve dönmek gibisi yok değil mi?" Bir anda kapı açıldı ve Reyla üzerime doğru koştu.
Bana sıkıca sarıldı. "Sonunda evine döndün." Gülümsedim ve Reyla'ya sarıldım. "Evet, anne döndüm." Uzun zamandır bu kadar huzurlu hissetmemiştim.

Ejder Soyu  (1. Kitap ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin