ROBB
Savaş tam hızıyla devam ediyordu, önündeki bana doğru gelen askerleri kesmeye devam ettim. Yerdeki savaş şiddetliydi ama gökyüzündeki savaş daha tehlikeli ve ürkütücüydü. Bulutların üzerinden görünen alevler ve kükremeler. Askerlerin tüm hücrelerine korkular işliyordu.
"Tanrılar bize merhamet etsin, gerçekten ejderhaların savaşı böyle bir şey mi?" Dedi askerlerden biri.
Ejderhalar çok şiddetli bir şekilde savaşıyordu. Ardından gökyüzünde sesler aniden kesildi ve ejderhalar yok oldu resmen, önüme çıkan askerleri kesmeye devam ettim.
Nefes nefese kalmıştım, çok fazla savaştım.
"Gerçekten sınırım bu mu?" Diye düşündüm.
Üzerime doğru gelen askerleri görünce derin bir nefes aldım ve kılıcımı sıkıca kavradım. Böyle bir savaş için kendimi feda etmeye hazırdım, Lord Aenys'a böylece borcumu ödeyebilirdim.
Aniden gökyüzünde yeniden bir savaş başladı, ejderhalar yeniden çarpıştılar. Kükreme sesleri tüm vadide yayıldı, askerler korkmaya başladılar. Gökyüzünden beyaz bir ejderha kanlar içinde düşmeye başladı. Bu kesinlikle Leydi Baela'nın ejderhası değildi.
Yüzümde bir gülümseme oluştu.
"Kazandık," diye mırıldandım kendi kendime. Leydi Baela hala görünmüyordu, onun düşmediğini görünce iyi olduğunu anlayabiliyordum. Su yeşili bir ejderha ortaya çıktı, yutkundum. Kesinlikle iyi görünmüyordu, ejderhanın öfkeli olduğunu burdan bile belliydi. Hızlıca bulutların üzerine çıktı ve mavi alevler üfledi.
"Leydi Baela umarım iyisinizdir," diye düşündüm.
Savaş yer yüzünde bitmek üzereydi, gaspçıların ordusu beyaz ejderhanın düşmesi ile moralleri altüst olmuştu.
"Gümüş ejderha için!!" Diye bağırdım.
Kılıcımı kaldırdım ve gaspçıların ordusuna doğrulttum. Askerler bağırdı ve daha sert bir şekilde saldırdı. Moralimiz yüksekti, düşmanlarımız öyle değildi ama yinede savaşmak zorundaydılar.
Gümüş ejderha kaçmaya başladı, gökyüzünde neler oluyordu öyle. Kaledeki büyücüler aşağıya indiler ve saldırıya geçtiler. Gaspçıların ordusunu geriye doğru itmeyi başarmıştık. Bize doğru gelen büyücülerden birinin kolunu tuttum.
"Gökyüzündeki savaşı bana göster," dedim.
"Hemen, lordum."
Bir hologram oluşturdu, gümüş ejderha kaçıyordu ve su yeşili ejderha onun peşinden gidiyordu. Leydi Baela ani manevralar yaparak kaçmaya çalışıyordu.
"Tanrım, diğer ejderha çok büyük eğer yakalanırsa işi biter," dedi büyücü.
Haklıydı eğer leydi Baela yakalanırsa işler çok karışıcaktı. Aniden leydi Baela ortadan kayboldu, bunu duymuştum ejderhaların soyutlama adındaki yeteneğiydi. Su yeşili ejderha etrafına dikkatlice baktı ama tek bir iz dahi bulamamıştı. Aradan kısa bir süre geçti ve leydi Baela ortaya çıktı.
"Olamaz..." dedim.
Su yeşili ejderha hemen onu fark etti ve üzerine saldırdı. Pençeleri ile gümüş ejderhayı yakaladı, gözlerimi kapattım. Leydi Baela'nın ölümünü görmek istemiyordum.
"Lordum şuna bakın," dedi büyücü.
Gözlerimi açtığımda altın ejderha ortaya çıktı, hızlıca iki ejderhaya doğru gidiyordu.
"Yetişebilirsiniz, lord Rhaegal."
Dua etmeye başladım, ablasını kurtarmak için hala bir şansı vardı. Altın ejderha, iki ejderhaya direkt olarak saldırdı. Alevler ve pençeler havada uçuşmaya başladılar. Su yeşili ejderha, gümüş ejderhayı alevlerine boğmaya başladı. Gümüş ejderha aniden düşmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder Soyu (1. Kitap )
Fantasía(2. Kitap yayında ) Sıradan bir paralı asker olan Edward öldükten sonra edeya kıtasının soylu ailelerinden biri olan Dragonblood ailesinin en küçük çocuğu olarak doğar. Edward yeni yaşamındaki maceraları ve en küçük oğul olmanın getirdiği zorluklar...