~Park Jimin~
Birisi balyozla başıma vurmuş da saatlerce kemiklerimi bin parçaya ayırmayı denemiş gibi hissettiğim bir baş ağrısıyla aralamıştım gözlerimi, yeni günün ilk ışıklarına. Etrafa şöyle bir göz attığımda genelde koyu tonlarla süslenmiş evin Jungkook'a ait olduğunu hemen anlamıştım. Muhtemelen barda sızmıştık ve böyle bir durum olursa araması için Jungkook'un numarasını vermiş olduğum barmen haber vermişti muhtemelen ona.
İç geçirerek doğruldum. Üzerim çırılçıplaktı, ince saten siyah bir gömlek, birkaç düğmesi da açık bırakılarak omzumun ucundan tutunacak şekilde örtmüştü üzerimi. Yapılı sevgilimin böylesine büyük kıyafetleri olması hoştu elbette fakat şu an buna takılacak durumda değildim. Dün gece ne olmuştu da bu hale gelmiştim? Saçlarımın dipleri az da olsa nemliydi, gözlerim kupkuru kesilmişti, damağımda iğrenç bir tat mevcuttu. Muhtemelen kusmuştum ve tüm bu acıya da Jungkook katlanmak zorunda kalmıştı. Ah benim küçük meleğim, ne büyük zorluklar yaşamıştı kim bilir benim için? Özür dilemek için kahvaltıyı mı hazırlasaydım acaba? Saat kaçtı ki?
Hala dönen başım yüzünden duvara yasladım elimi, ağır adımlarla içeriye gitmeye çalışmıştm ama Jungkook'un sesi kulaklarımı doldurduğu anda olduğum yere mıhlanıverdim.
"Gerçekten mi?.. Kamera kayıtlarınızda yok mu?.." iç geçirdi, elini saçlarına atarak kendini koltuğa attı. "...Siz de öylece gitmesine izin mi verdiniz?.. taksiye binmedi mi? Nasıl gidecek başka? Deli misiniz?.."
Yanına gidip başımı omzuna yasladım ve gözlerimi kapattım. Bedeni kaskatı kesilmişti. Onu rahatlatmak istercesine usul usul masaj yapmaya başladım. Telefonu kapatıp beni kucağına çektiğinde meraklı gözlerle baktım ona. Yüzündeki ciddiyet korkutucu derecedeydi, sanki hemen karşımda Min Yoongi oturuyor gibi hissettirmişti. "İyi misin?" Dedim usulca. Yanaklarını okşadım, dudağının kenarına uzun bir öpücük bıraktım ama tepki vermemeyi seçti.
"Senin için endişeliyim." Dedi usulca. Saçlarımı okşuyor, beni göğsüne bastırırken alnıma öpücükler bırakıyordu. Sanki kötü bir habere beni hazırlamaya çalışıyormuş gibi tane tane konuştuğundan gerilmiştim. Benim için ne gibi bir kötü haberi vardı ki?
"Ne oldu?" Dedim usulca. Bol beyaz tişörtünün üzerinden göğsünü okşadım. Her ne olduysa onu bu kadar geriyor olmasına sinirlenmiştim. Parmaklarım ensesine gitti, kibarca saçlarını okşadım. "Bu kadar gerilme, endişe ediyorum."
"Taehyung hala eve dönmemiş." Dedi usulca, yine kelimeleri tane tane dudaklarından dökerek konuşmuştu. Başımdan aşağı kaynar suların döküldüğünü hissettim. Nasıl eve dönmemişti? Beraber çıkmamış mıydık?
"Nasıl?" Dedim usulca. Başımı kaldırıp gözlerine baktığımda bana hüzün dolu gözlerle bakıyor olması iyice tedirgin etmişti beni. "Beraber değil miydik?"
"Seni almaya geldiğimde o yoktu." Dedi. "Eve gittiğini söylemiştin ama kimse onu görmemiş" parmakları saçlarım arasında gezdi, alnımı örten tutamları geriye iterek dikkatle inceledi yüzümü.
"Belki ararsak ulaşabiliriz." Dedim aniden. "Bence hala uyuyordur. Telefonu çok gürültülü çalar. Ne kadar derin uyursa uyusun açacaktır."
"Evde olduğuna emin gibisin." İç geçirdi, şakaklarını ovdu. "Kocaman adam, nereye gider?" Elini bu sefer de kendi saçlarına attı ve bemi kırmayıp Taehyung'un numarasını çevirerek hoparlöre aldı. "Sana bir şey söyledi mi? Herhangi bir şey olur, biliyorsun."
"Hayır. Dün keyfi baya yerindeydi. Biliyorsun ya." Endişeyle baktım telefona. Aç hadi Taehyung. Aç da iyi olduğunu söyle...
Çağrı kendi kendine meşgule düştüğünde ikimiz de birbirimize baktık. Gerçekten de nereye kaybolmuş olabilirdi? Sanki durum değişecekmiş gibi etrafta koştur koştur telefonumu aradım ve Taehyung'un numarasını çevirdim. Ellerim titriyordu, onu bir daha görememe ihtimali ciğerlerimi söküp atıyor, kalbime baskı yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfictionBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...