Bölüm 18

110 22 2
                                    

~Jeon Jungkook~

Derin bir nefes aldım ve çantamı kapının önüne bıraktıktan sonra telefonumu çıkardım ama ne abimden ne de Taehyung'tan bir arama vardı. İkisinin aynı evde ve iyi geçiniyor olmaları imkansız geliyordu. Jimin de bunu tasdiklediğinden beri hep bir aramalarını bekliyordum. İyi ya da kötü, onlardan herhangi bir türde haber almak içimi rahatlatmaya yeterdi.

Her ne kadar bu aptal sevgili yalanına inanmak istemiyor olsam da tüm taşlar yerine rahatlıkla oturuyordu. Yoongi hyungum; uzun zamandır biriyle yatmamıştı, gerekçe olarak da yoğunluğunu göstermişti. Taehyung, çok sık yurt dışına çıkıyordu ve dernek için olduğunu söylemişti. Aslında ikisi gizlice buluşmuş ve özlem gidermiş olabilirlerdi. Taehyung ilişkilerini açıklamak istemiş olabilir ama Yoongi şiddetle -her iki anlamda da şiddetle- karşı çıkmış olabilirdi. Yemekteki o soğukluk ve kırgın yapının sebebi de o olabilirdi. Taehyung muhtemelen kafaya koymuştu, en başından anlatacaktı ama Yoongi o günlerde meşgul olduğunu ve işi almadığını söyleyerek en başında kestirip atmıştı. O halde bu rus mafyası saçmalığı da belli çerçevelerde mantıklı bir hal alıyordu. Yoongi'nin öz, benim de üvey annem olan bayan Min'i de sırf bay Min'i cezalandırmak için çok kez kaçırmışlar ve tecavüz etmeye çalışmışlardı. O ailenin lanetiydi işte, kurtulması güçtü. Yoongi'nin de Ruslarla olan sorunlarını düşündüğümde... benim için her şey tamamdı.

Kapıyı çalmak üzereyken bir anda açan Jimin'le bakıştık. O, korkarak geri kaçtığında ben de şaşkınlıkla onu izliyordum. "KAPININ ÖNÜNDE NEDEN DİKİLDİĞİN HAKKINDA KONUŞALIM MI!?"

"NE BU BÖYLE YÖNETİCİYE E-MAİL ATAR GİBİ Bİ GİRİŞ!?" İkimiz de şaşkınlıkla birbirimizi incelemeye devam ettiğimizde sonunda ilk kendine gelen bendim. Toparlandım ve çantamı alıp içer geçtikten sonra kapıyı kapattım. "Ayrıca niye aniden kapıyı açıyorsun, sevgilim? Hırlısı vat hırsızı var."

"Pardon ama bir de delikten mi bakacaktım, koridorda biri var mı acaba diye? Paranoyaklaştırma beni." Boynuma kollarını dolamış, sımsıkı sarılmıştı. "Taehyung yüzünden gerginim, bağırmak istememiştim." Onun özür dileme şekli bile o kadar narindi ki...

İç geçirdim. Son birkaç haftadır gündemimiz, Yoongi ve Taehyung'tan başka bir şey değildi. Düşünmek, kafa yormak, tartışmak ve hatta normal sohbet etmek için bile olsa çaldığımız ilk kapı onlar hakkında olandı.

Beline sarılıp saçlarını nazikçe okşadım ve küçük öpücükler bıraktım. Bir haftadır belki, sadece telefonlaşmak ve mesajlaşmak üzerine bir ilişki kurmuştuk. O kadar özlemiştim ki onu, yanına gelene kadar bu kadar büyük bir özlem olduğunun farkında bile değildim. "Sorun değil." Dedim usulca. "Sevgililermiş ne de olsa. Çok da karışamayız, değil mi?"

Bir andan benden çekildiğinde boşluğa düşmüş gibi hissettim. Yanlış bir şey mi yapmıştım? "Umrumda değil! Ben inanmıyorum onlara! Sen inanıyor musun? Belki Taehyung'u tehdit etmiştir, o yüzden yalan söylüyordur o da?"

"Sanmıyorum, bebeğim. Biraz düşününce, sence de çok mantıklı ilerlemiyor mu?" Yanına gidecekken kendini koltuğa attı ve küçük bir çocuk gibi kollarını göğsünde kavuşturarak dudağını büzdü.

"Umrumda değil!" Diye bağırdı bir anda. "Onların yalanlarına inanmak için bir tane bile sebebim yok! Beni dinlemeyip gitti onun yanına, kim bilir ne yapar ona!?"

"Bizi yalnız bıraktıkları için sevinmiyorsun da..." koltuğun arkasından omuzlarını sıkarak mesaj yaptım ve yanağına hafif bir öpücük bırakıp fısıldadım. "Sana güveç yapayım mı? Hem de kimçi güveci. En sevdiğinden." Geri çekilip mutfağa gidiyorken onun da neşeyle arkamdan geldiğini işitiyordum. Kızgınlığı bu kadardı işte. Hemen affederdi, kalbi kocamandı.

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin