Bölüm 28

134 25 117
                                    

~Min Yoongi~

Aptal, şirin, sinir bozucu ve ergenliğe yeni girmiş bir çocuk. Bu dört sıfat, onu tanımlayama yeterdi de artardı bile.

Gözleri kapalı melek misali uyuyordu duştan çıktığımda. Bu kadar yorulacağını tahmin etmemiş bile olsam tatlı uykusundan uyandırmadım onu. Yanına uzadım, beline sarıldım ve uykunun soğuk kollarında onu yalnız bırakmamak adına çok geçmeden ben de daldım.

Sadece birkaç saatlik özgürlüğün ardından biyolojik saatim gözlerimi açtığında o hala uyuyordu. Ellemeden dışarı çıktım ama kapının kenarında Hoseok da uyukluyordu. Belli ki yine Jin'e yenilmişti ve gece vardiyasını üstlenmek zorunda kalmıştı. Kapıyı kapattığım anda yerinden sıçradı ve gözlerini ovarken esnedi. "Kusura bakma." Dedi hızlıca. O kadar saat ayakta kalacak bünyeyi yapmak yıllar isterdi, kendimden biliyordum. Bu yüzden yargılamadım onu.

"Sorun değil. İçerideki koltukta uyu istersen. Taehyung uyandığında da onunla ilgilenirsin." Hevesle gözlerime baktı ama bu duygu uzun süre kalmadı yüzünde.

"Rusya'dan gelecekleri ne yapacağız? Yalnız bırakamayız ki onu." Güldüm. Böylesine aptalca düşüncelere kafa yorabiliyor muydu?

"Uyanmayacaktır." Dedim ve ellerimi cebime sokup uzaklaşırken derin bir nefes aldım. Jin de birazdan burada olurdu. O gelene kadar işleri toparlayabileceğimi ve Ruslar için hazırlık yapabileceğimi düşündüm. Bu yüzden güne kasabı aramakla başladım. Eğer işler planlandığı gibi gitmezse onları biraz daha Kore'de ağırlamaktan onur duyardık. Bana bir ceset ayarlamasını istedim. Kimsesizlerden birisini bulup öldürür, evin rastgele bir köşesine bırakırdı. Yerini Hoseok'a söylerdi ki Namjoon'la olan o ince bağı da kırılmasın.

"Günaydın." Soğuk sesini işittiğim adama bakmak için başımı kaldırmam gerekmişti. Beraber büyümemize rağmen o nasıl bu kadar uzun olabilmişti, aklım almıyordu. "Öfken geçmiş gibi görünüyor."

"Öfkeli değildim." göz devirdim. "Ruslardan haber var mı?"

Omuzlarını kaldırdı ve derin bir nefes aldı. "Çok kalabalık geliyorlarmış, istihbarat öyle diyor. Belki çatışma çıkar diye, ben de bizimkileri topladım."

"Bizi vurmaya götleri yok onların." Yemek odasına geçerken giriş bakan pencereye çevirdim başımı. Birçok araba içeri giriş yaparken iç geçirdim. Korkaklık ediyordu. Bense sadece Jin'le gitmiştim onun yanına.

Karşılama merasimine katılmadım. Yemek odası ilk kez bu kadar kalabalık bir hal alırken Hoseok da koşa koşa geldi. Muhtemelen Jin ona haber vermişti, o da çoktan ceset işini halletmiş ve buraya damlamıştı. Tek dileğim, bu sapık herifin karşısına Taehyung'un çıkmamasıydı. Elimden bir kaza çıkmasına en müsait olacağım an bu olurdu çünkü. "Karar verdiniz mi?" dedim buz gibi bir sesle. Bu heriften öyle nefret ediyordum ki kelimeler kifayetsiz kalıyordu.  

"Biliyorsun ya, çok ağır bu maddeler. Geçmiş yıllarda da böyle bir istekle gelmişsiniz zaten. Yine reddetmişiz." Bilmiş konuşmaları kanımı kaynatırken sakin kalmak için ekstra çaba harcamam gerekmişti. 

"Yiyorsa yine reddedin." bu sözlerim üzerinde silahlarını çeken adamlarına baktım. "Beni öldüremezsiniz, korkutma işleri için fazla çocukça bu hareket."

"Kendinden bu kadar emin olma." dirseklerini masaya yasladı ve ellerini kavuştururken sırıttı. "Seni yok edersem başka bir Min kalmayacak, değil mi? Min politikasını sana uygularsam her şeyini alabilirim."

Derin bir nefes aldım, ciğerlerim sönmüş bir balon gibi büzülmüş hissettiriyordu. "Bu kadar aptalını görmedim. Min ailesi olarak riski dağıtmaz mıyız sanıyorsun?"

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin