~Min Yoongi~
Ağzımda iğrenç bir tatla uyandım. Saat daha sabahın dördünü gösterirken alacakaranlığın serin havası çarptı tenime. Odanın girişine kadar yer yer kıyafetlerim vardı, yorganın altındaki bedenim çıplaktı. Yanımda uyuyakalmış başka bir çıplak bedenin sahibi Taehyung'sa bulanık zihnimde tam anlamıyla bir soru işaretiydi. Ona eğildim, dağılmış dalgalı saçlarını kumral yüzünden çekerken hafifçe gülümsedim. Uyurken, hiçbir yerde olmadığı kadar huzurlu görünüyordu. Dudakları üzerine küçük bir öpücük bıraktım ve daha fazla uyandırma cesaretine girmeden ayağa kalktım. Yine onu herkesin önünde delirtip altıma almış olabilir miydim? Gerçi öyle olsa hatırlardım herhalde. Onun hakkında her şey benim için değerliyken böylesine bir şeyi unuttuğumu düşünmüyordum.
Duşa girdim, üstümü giyinip kendimi dışarı attım. Herkesin toplanması, en erken altı sularını bulurdu ki ben de o zamana kadar dün ve öncesini hatırlamaya çalışsam iyi ederdim. En başta, Benjamin olayını halletmek için o aptalın geldiği gün içmeye başlamıştım fakat sonrası bende oldukça bulanıktı. Takvime baktığımda hatırladığım son hatıranın 3 hafta öncesine dayanmasına karşı güçlü bir küfür ettim. Bu süre zarfında, içimde tutmaya çalıştığım öfkeli yanımın ortaya çıkmamış olmasını diliyordum.
Şarap odasına ilerledim. Bir boklar yenildiyse kesinlikle orada yenilirdi. Kapıyı açtığım anda karşımda Namjoon'un baygın bakışlarını görmek canımı sıkmıştı. Bu herife sinirliydim ama kaçırıp ölesiye kadar dövecek kadar ne yaşadığımı da merak ediyordum doğrusu. "Piç kurusu, mafya bozuntusu."
İçimde alevlenen öfkeye hızlıca bir su döktüm ve sakinlikle içeri geçip gömleğimin kollarını katladım. "Ağzını toplamayı öğrenmezsen sana daha fazlasını yaparım."
"Meslektaşıma yaptırman yetmedi mi!?" Tükürürcesine konuşurken etrafa damlayan kanlı tükürüklerine baktım. Bahsettiği gibi onu Hoseok'a bıraktıysam, hakkından gerçekten de iyi gelmişti. Oysa aşkına yenik düşeceğini, onu bırakmam için yalvaracağını sanmıştım.
"Sen sadece yaptıklarını bedelini ödüyorsun." Dedim usulca.
"Şu aptal Payback."
Bir anda durdum. Payback dediğimiz planı Hoseok'a son dakika anlatmak üzere anlaşmıştık Jin'le. Emindim ki kimseye bahsetmezdi ama Namjoon biliyorsa bunun daha mantıklı bir sebebi olmalıydı. "Ne dedin sen?"
"Ne? Bir de bana sözlerimi geri almam için şans mı tanıyorsun!?" Öksürürk krizine girdiğinde yanına gittim, kibarca yüzünü sildim ve saçlarını elimle geriye iterek idealist ruhunun sardığı o kendinden emin gözlerine baktım. "DOKUNMA BANA!"
Göz devirerek ve derin bir nefes alarak bakışlarımı tavana diktiğimde irkilmiş gibi göründü. Geri çekilip ayağa kalkarken yüzüne sert bir tekme attım. "Sen az önce ne dedin, dedim. Sözlerini geri almanı istiyor olsam ima etmem. O sözleri sana yediririm."
Öksürerek ve acıyla nefes alarak tekrar doğrulduğunda yüzündeki boylu boyunca kızarıklığı bıçakla devam ettirmek istemiştim. "Dedim ki, şu aptal Payback!"
"Sen Payback'i nereden biliyorsun?"
"Benimle dalga falan geçiyorsun herhalde." Başını yana eğmiş, göz temasını sürdürürken devam etmişti. "Payback dediğin başkaldırı sırasında beni 6 kez kaçırttın! Her seferinde, yarına sağ çıkamayacağımı sanacağım kadar dövdün beni. Hoseok, her komaya girişimde hastanenin önüne çöp poşedi gibi beni attığını söyledi! Bir de gerçekten soruyor musun?"
Bu planı, asyayı tamamen kontrolüm altına aldığımda yapacağımla ilgili düşüncelerimi ne değiştirmişti de bu herifi komalık edip edip hastaneye atmıştım acaba? Kenardan bir ıslak mendil alıp elimi silerek çıkarken tek kelime etmedim. Belli ki hala Hoseok'un onunla bir ton işi vardı. Rahat bırakmak en iyisi olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
ФанфикBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...