~Kim Taehyung~
Bileğimi ne kadar sıkı kavradığını basitçe açıklamam gerekirse parmak uçlarım morarmaya başlamıştı ve avcumun içi karıncalanıyordu. Ellerimdeki damarlar belirginleşmiş ve içimden geçen kana kadar hissedebilmem için atıyorlardı. Tamamen buz kesmiştim. Nasıl bu kadar erken gelirdi? Hoseok, daha geç geleceğinden bahsetmiyor muydu? Ayrıca az önce hyung mu demişti? Yoksa banyoda hyung diye inlediğim anısını hala zihninin bir köşesinde muhafaza mı ediyordu?
DELİRMİŞ!
"Yoon-" konuşmama izin vermeden, sanki mümkünmüş gibi bileğimi daha sıkı kavradığında dişimi sıktım. Bu hallerinden nefret ediyordum. Tek kelime etmeyip beni bilinmezle baş başa bırakması gerçekten de kabullenilir bir iş değildi.
Sonunda bana verdiği odanın önüne geldiğimizde kapıyı açtı, içeri geçti ve düzenli bıraktığım için şükrettiğim odaya beni soktuktan sonra arkamızdan kapıyı kilitledi. Elimi nihayet bıraktığında kibarca ovuşturmaya başlamıştım. Evet, tamamen iyileşmiştim ama bana hala böyle davranırken sağlıklı günlerimin sınırlı olacağı barizdi. "Yat." Dedi sert bir dille. Gözlerine, ne kadar büyük bir şaşkınlık ve şok ifadesiyle baktığımı ben de bilmiyordum. Gerçekten yine bana tecavüz mü etmeyi düşünüyordu?
"Ne? İyi misin sen!?" Bir anda çıkışmamla zaten son sabır damlalarını bana kullanan adamın ruhsuz gözlerine korkuyla baktım. Yapmazdı, değil mi? Bu sefer ona cinsel anlamda hiçbir şey dememiştim! Bir yudum içki bile içmemiştim zira Hoseok her atıldığımda buna engel oluyordu. Suçsuzdum, masumdum ve onun adamlarından da bunu destekleyebilecek en başta Hoseok vardı.
Üzerimdeki bol beyaz tişörtü çıkarıp kenara fırlattığında korkuyla irkildim. Tüylerim diken diken olmuştu. Omuzlarımdan beni sertçe yatağa itti ve üzerime uzandı. Bir süre hiçbir şey yapmadan yattığında ne yapmaya çalıştığını çözümlemeye çalıştım. Başı tam omzumdaydı, kollarını belime sarmıştı. Dağılmış saçları etrafta uçuyordu ve o gitmeden önceki gece gördüğüm rüyadaki gibi savunmasız görünüyordu. Yutkundum zorlukla. Nefeslerim düzene binmiş, kaskatı kesilmiş bedenim oynar hale gelmişti.
Yavaş ve sakince inip kalkan bedenine bakarken saçlarının kapattığı yüzüne bakmak için oldukça yavaş hareketlerle yüzünden çekerken gözlerinin kapalı olduğunu fark ettim. Birkaç dakika sonra da sessiz bir kedi hırlamasına benzer horlamasıyla üzerimdeki ağırlığı artmaya başladı.
Uyumuş muydu gerçekten?
Saatler birbirini kovaladı. Üzerimde ne kadar süre yattığını kestiremiyordum ama bir anda başını kaldırıp dikkatli gözlerle beni süzmeye başladığında korkmuş gözlerle izledim onu. Sanki mışıl mışıl uyuyan o değilmiş gibi görünüyordu şimdi de. "Hyungun gitmiştir." Dedi ilk önce. Gözlerindeki ruhsuzluk ve öfke tekrar yerini bulduğunda üzerimden kalkmış, kenara fırlattığı tişörtümü alarak önünü arkasını kavramaya çalışıyordu. Saatlerce üzerimde uyumuş olan o değilmiş gibi davranması beni çıldırtıyordu. Sesi bile çatalamamıştı, fizik kanunlarına tamamen zıt bir adamdı o!
"Hyungum mu? Namjoon hyungu mu diyorsun? Beni vurup evden kovduktan sonra şikayetimi ona iletmem gerekti. Benimle ilgilendi, birilerinin aksine!" Öfkeyle bağırdığımda beni duymamış gibi davrandı.
Gözleri, delicesine yanan bir alevle süslendiğinde zorlukla yutkundum. "Ona bedenini açtın yani? Sana dokundu ve etkilendin, öyle mi?"
Kaşlarım çatıldı. "Saçmalama! Bana dostça bile olsa dokunmadı!"
"O zaman seni vurduğumda seninle nasıl ilgilenebildi?"
"Anlamıyorsun..." burun direklerimi ovarken iç geçirdim. "İfademi o aldı. Bana çok kibar davrandı, o türden şeyler işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfictionBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...