~Min Yoongi~
Sessizliğimizi sürdürürken sertleşmiş organıma daha fazla sürttü yüzünü. Edepsizdi ve onu bu hale getiren ben miydim yoksa aslında zaten böyle birisi miydi, bilmiyordum. Kişiliğini çözmek, duygularına hakim olmak, ruhunu okumak, koskoca şirketi ve çeteyi yönetmekten daha zor gelmişti o an.
Düğmemi çözdü, fermuarımı indirdi ve siyah boxerın altında kalan penisimi elleri arasına alırken beni tamamen yoksaydı. Tüm gün yaptığı gibi yaptı, göz teması kurmadı. Ne yapacağımı bilemez halde inceliyor, dokunuyordu. Her bir damarını, dokusunu ve özellikle ucunu.. Dokunduğu anda nefesimin kesildiğini hissetmiştim. Nasıl yaptığını bilmiyordum ama onun bu dokunuşları kalbimin ritmini bile değiştiriyordu. Her ne kadar kendime hakim olmaya çalışıyor olsam da öyle bir şeyi tam olarak sağlayamadığım ortadaydı.
"Daha önce hiç sakso çekmedim." Bu itirafını zaten bekliyordum, bu yüzden bilmiş bir kahkaha koyuverdim.
"Peki neden bu kadar ısrarcı oldun o zaman?" Belinden tutup kucağıma çektim, bir çocuk gibi. Hala özlerime bakıyorken çenesini kavrayıp baş parmağımı o dolgun ve eşsiz dudakları üzerinde gezdirdim. Tanrı onu gerçekten de boş zamanında yaratmış olmalıydı. "Yapmak istiyor musun ki?"
"Evet." Dedi hırsla. Dudakları fazla aralanmadı, parmaklarımın hissinin gitmesinden korkar gibi. Sırıtmama sebep oldu bu, her şeyiyle masum geliyordu gözüme.
"Sana neden güveneyim? Ya ısırırsan?" Neşe ve alay karışımı bir ifade takınarak güldüm. "Bir dakikalık zevk için geleceğimle oynamam."
Bu sefer alaycı bir gülüş takınma sırası ondaydı ve bu deli gibi hoşuma gitmişti. "Korkma. Seni ısırımam." Bilmiş küstahlığı bana sadece sevimli geliyordu.
Omuzlarımı kaldırdım, göz devirdim. "Yine de bu pek hoşuma gitmedi doğrusu. Sabahtan beri de sınıyorsun sanki beni. Gerçekten sıkıldım."
Öfkeyle iç geçirdi ve tekrar kucağımdan inmeye kalktığında sıkıca tuttum onu. "Nereye?" Dedim gözlerimiz tekrar kavuştuğunda. Korkmuş ifadesinin arkasında yatan şehvet, alev alev parlıyordu gözlerinde.
"Yine de yapacağım. Sana, senin canını yakmayacağımı ispatlayacağım." Kendinden emin bir şekilde konuşurken sırıttım.
"Bu bilgisizlikle ister istemez yakarsın canımı." Göz devirdi, yumruklarını sıkıyordu. Nedense bugün onunla çok eğlenecekmişim gibi bir his vardı içimde. "Nasıl olur da hyunguna hiç yapmazsın? Eminim ki daha büyüktür ve senin bu güzel küçük ağzını becermek hoşuna gidiyordur. Diz mi çöküyorsun yoksa yatakta-" dudaklarıma yapışıp sert hamlelerle öpmeye başladığında gömleğinin altından kaydırdım elimi. Alev alev yanan teni ve kıvrak bel hareketleriyle oldukça istekli bir hava yaratıyordu.
"Şu herife hyungun diyip durma!" Diye tısladı. Bu tatlı öfkesi tekrar bedenini ele geçirirken hayranlıkla izledim onu, fark eder miydi, bilmiyordum.
"Sen diyorsun, ben demiyorum." Alayla güldüm. Gerçekten alınıyor muydu? Oysa ben öfkesini sonra atmak üzere sadece onunla oynuyordum.
"Namjoon ve ben sevgili değiliz! Bilgilerini de oraya sızdırıyor değilim!" İyice sıktığı yumrukları bembeyaz kesilmişti, ciddiydi.
O zaman ben de ciddileşirdim. "Telefonunda krokim ne arıyor o halde?"
Bir sessizlik çöktüğünde yutkundu, etrafına baktı. Gerçekten bir yalan arıyor gibi görünüyordu. "Ç-çünkü..." dudağını ısırdı, tedirgin olmuştu. Hoşuma gitti. O, bu aptal yalanı üzerinde uğraşırken ben de sessizce gömleğinin düğmelerini açmaya başladım. Tüm odağını bana verene kadar ben de düğmelerini bitirmiştim. "Bana onu Hoseok verdi!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfictionBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...