Bölüm 131

58 12 28
                                    

~Min Jeogsu~

"Min Jeogsu." Kulaklığımı çıkarıp göz ucuyla içeri giren adama baktığımda ne kadar yaşlandığını fark ettim. Yüzümde oluşan buruk tebessüme karşılık kitabı kapattım.

"Merhaba."

"Merhaba." Kollarını göğsünde kavuşturdu. "Sabah sabah yine işin başındasın, bakıyorum da."

"Öyle de olmalıydı, değil mi? Hala tam olarak kabullenilmiş sayılmayız. Babama sunmam gereken bir sürü önerim var. Tüm gece hepsini not ettim." Rafa kaldırdığım dosyamı tekrar elime alırken gözlerini benden çekmeyen sempatik adam ilk defa beni germişti. "Şey, oturmaz mısın?"

"Hayır, sadece seni çağırmaya gelmiştim." Ağırlığını sağ bacağına verirken yüzündeki ciddiyet artmıştı. "Babalarınız sizi bahçede bekliyorlar."

"İkisi beraber mi?" Dudağımı ısırdım, gerçekten şart mıydı ikisiyle aynı anda sohbet etmek? Elbette ikisini de çok seviyordum, ikisiyle de aram çok iyiydi fakat ikisinşn beraber bir sohbete çağırmasının altında daha önce hiç hayırlı bir sebep olmamıştı.

"Evet."

Dosyamı da alarak odadan çıkarken Jin'in de Merigi'yi peşine takarak merdivenlere yöneldiğini görmüştüm. Hoseok ve beni görür görmez bir an için durdu, onlara yetişmemizi beklediler. Merigi saçlarını yarım ve pek de özenli olmayan bir biçimde toplamıştı. Bembeyaz yüzü kusursuzdu, dudaklarına parlatıcı sürmüştü. "Günaydın." Dedi ciddi bir sesle.

"Günaydın." Gözlerine baktım, yorgun görünüyordu fakat hangimiz değildik ki? "Babamlar beraberlermiş."

"Evet, Seokjin söyledi." Saçlarını şöyle bir savurduktan sonra kumaş pantolonunun cebine soktu. "Yoongi babam tüm gece uyumamış yine. Umarım kötü bir şey yoktur."

"Sen dün gece uyudun mu ki? Her yerde havai fişekler patlıyordu, gürültüden uyuyamadım ben." İç geçirip onun gibi ellerimi cebime soktuğumda hafifçe gülümseyerek karşılık verdi bana. Jin ve Hoseok önümüze geçmişler, kendi aralarında işleri hakkında konuşurlarken bizim konuşmalarımıza kulak asmıyorlardı.

"Havai fişek mi? Müzik dinliyordum, duymamışım demek ki." Omuz silkti. "Babam bize açıklama yapacaktır. Belki de şirkette bir sorun vardır."

Bahçe kapısından geçerken son kez konuştum. "Lanet şirketin ne zaman sorunu yok ki?"

Taehyung ve Yoongi babam yan yana otururlarken Yoongi babamın ilk defa etrafında adamları yoktu, yalnızca Hoseok ve Jin vardı. Onlar da kısaca konuştuktan sonra kahvaltı sofrasını terk ettiler. Taehyung babamın yüzünde tebessüm yoktu ilk kez. Oysa bizimle konuşurken her zaman gülümserdi. Merigi derin bir nefes aldı, bu ana kendini kısaca hazırlamak istemiş gibiydi. Bana karşı kısa bir bakış attığında artık ben de harekete geçmem gerektiğini anlamıştım.

"Günaydın." Taehyung babamın karşısına geçtim, sofrayı hızlıca inceler incelemez oturmuştum. Bugünkü yemekler zehirli değildi anlaşılan.

Merigi de aynı sempatiyle "günaydın" dedi ve hızlıca Yoongi babamın karşısına oturdu. Gömleğinin yakasını düzeltmiş, gerginliği ister istemez sunmuştu. "Çok yorgun ve bezgin görünüyorsunuz."

"Sizinle paylaşmamız gereken şeyler var." Yoongi babam hafifçe gülümseyerek özetlemişti. "Fakat önce yemeğimizi yememiz daha uygun olacaktır."

Merigi ve ben, bu gerginlikle nasıl yemek yiyebileceksek öyle yemek yedik. Taehyung babam tek lokma atmadı ağzına. Yoongi babamın birkaç zorlamasını sonuçsuz bırakmayacağını düşünsem de beklediğim gibi olmamıştı. Sanki tripli gibiydi, bir sorun olduğu ortadaydı.

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin