Bölüm 171

29 7 19
                                    

~Min Yoongi~

"...Ve son olarak..." bakışlarımı kaldırıp da tüm dikkatimi ona verene kadar konuşmaması beni ister istemez tedirgin etmişti. Yine Japonya'da anlamsız kavgalar mı baş göstermeye başlamıştı yoksa? Elimizin altındaki uyuşturucu tacirlerinin toparlanarak vaktinden önce gönderilen uyuşturucular hakkında hesap mı sorması gerekiyordu? Jung Hoseok, uzunca bir süre defterindeki yazıyı bana nasıl açıklaması gerektiğini düşünür gibi öylece takılı kalmıştı ve nihayet, o parlak dudakları aralandığında kapı da kelimenin tam anlamıyla kırılmak istercesine çalındı.

"Girin." Dedim soğukkanlılığımı olabildiğince korumaya çalışarak. İçeri atılan Rus mafya liderlerinin dengelerini bulamayarak halımı kirletmesi bir olsa da arkalarından gelen Kim Seokjin, silahını beline yerleştirirken yüzündeki kanın yere damlamasına da müsaade ediyordu.

"Böldüğüm için kusura bakmayın." Gözleri direkt olarak Hoseok'u bulduğunda bir Deokjun ve Yootae vakasının daha bizi bulup bulmayacağını merak etmiştim. Babam kadar acımasız olacağımı sanmıyordum, Jin'in de Deokjun kadar saf olacağını.. Bu yüzdendir belki, aralarındaki sohbete girmekten olabildiğince uzak duruyordum. "Bunları ne yapacağımı sormak için gelmiştim."

"Odalardan birisine kapat. Gece ilgilenirim." Tekrar oda boşaltılana kadar Hoseok'un meraklı bakışlarını izlemek durumunda kalmıştım. Defterini göğsüne bastırıyor, pürdikkat Jin'in davranışlarını inceliyordu. Gerçekten bir şeyler kapmaya çalışıyor olmasına karşı hala şaşkındım.

Jin odadan çıkarken bol ve oldukça salaş duran renkli kıyafetleriyle içeri giren kumral tenli adama baktım. Gözleri irileşmiş, merakla inleyen bedenleri izlerken "Bölmedim ya." demişti.

Bildiğim tek mesleği emniyet güçlerinde bir polis memuru olmak olan Jung Hoseok için affedilebilir bir şey değildi elbette. Jin onun üstüydü fakat bu genç çocuk, biraz olsun onun görmezden gelebileceği birisi değildi. "Saygı eklerini takın, karşında erkek arkadaşın yok senin." diyiverdi. Haklı olması genç adamı üzse de ben de Hoseok'un safında olacaktım.

Yine de üzerime çok fazla titriyordu.

"Bir süre bizi yalnız bırak, hala işim bitmedi." Genç oğlan elleri cebindeyken omuz silkti ve bıkkınlıkla yemek odasını terk etti. O esnada, hala konuşmaya başlamadığı için bana şans tanıdığını düşündüğüm Hoseok'a döndüm. "Davranışlarında hoşuma gitmeyen şeyler var. Bana karşı bu kadar iyimser olmaman gerekirdi. Polissin ve hala da kimliğin böyle. Kimin gözünde köstebek olmaya çalıştığını bilmiyorum ama bil ki duygularımla yönetebileceğin birisi değilim. Bu yüzden boşa uğraşma."

"Ben size karşı yalnızca hayranlık besliyorum. Bu da sizi koruma isteğimi arttırıyor. Bir köstebek olacaksam sizin gözünüzde olmak istemem. Elbette sevgilimin de gözünde olmak istemem ama bunun için hayatımı kurtaran adamı görmezden gelmeyeceğim."

"Güzel. Şimdi okumaya devam et." Masanın üzerindeki kadehe uzanırken bugün Deokjun ve Yootae'nin de ölüm yıl dönümleri olduğunu anımsamıştım ansızın. Gözlerim takvime kaydı ve bu bilgiyi teğit etmek istedi. Yıllar geçmişti ama hala gözlerim onları arar haldeydi. İyi bir çocuk olmuş muydum nazarlarında?

"Bay Jeon sizi bir akşam yemeğine davet etmek istediğinden ve bu sebeple de müsaitlik durumunuzu sorduğundan size danışmak istemiştim. Dışarı davetlerini kabul etmediğiniz konusunda ısrar etsem de önemli olduğunu birçok kez vurguladı."

Jungkook ve ben, o üniversiteyi bitirdiğinden beri çok nadir görüşür hale gelmiştik. Bu süreçte de hemen hemen her zaman benimle konuşabilmek için adım atan tarafta o olmuştu. Şimdi önemli gördüğü bu konu hakkında konuşmak için yanına gitmemi istiyorsa onu kırmamam gerektiğini biliyordum. "Hemen rezarvasyonu yaptırın ve ona da haber verin. İşler bir süre bekleyebilir."

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin