Bölüm 9

189 23 22
                                    

~Min Yoongi~

Aslında herkes hata yapar, Yoongi. Sadece ne kadar sürede bunun için pişman olduklarına bakman gerekir. Eğer bu pişmanlık süresi 24 saati aşıyorsa, karşındaki sevgili kardeşin Jungkook da olsa acımamalısın.

Babamın bu sert sözleri ne zamandan ve neden bir anda aklıma gelmişti, merak ediyordum. Küçüklüğümden beri bu ve benzeri sözcüklerle beni kucağına oturtuyor, uzun uzun konuşmanın aramızda sıkı bir bağ kurduğunu sanıyordu. Ben de öyle sanmıştım, ta ki Jeon Jungkook'la tanışana kadar. Bana gerçek hayat hakkında ipuçları verirken gerçekten de yürüdüğümüz ve yürümekte olacağımız yolların farklı olduğunu hissetmiştim. O toz pembeydi, hayatı seviyordu ve onun için affetmek büyük bir erdemdi, o da en erdemliydi. İntikam ateşiyle yanıp tutuştuğunu görmemiştim hiç. Ona göre soğuk yenen bir yemekle aynı kefedeydi ne de olsa. Bense yemeğin ne kadar soğuduğuna aldırmıyordum. Sadece yapmam gerekiyor ve yapıyordum. Birbirimizden oldukça farklı ilerleyen bu yapıya karşılık her zaman sessiz kalmış ve tıpkı onun gibi anlayış göstermiştim.

Yine boşaldığında ve hemen ardından bayıldığında içinden çıkarak geri çekildim. Kumral ve kusursuz bedeni tamamen kendi spermleriyle kaplanmış, loş ışığın altında parlıyordu. Deliğinden akan kan sayesinde hareketlerimin bir anlamı kalmamıştı, artık içine rahatça girip çıkabilmemi sağladığı için çığlıkları da azalmıştı. Sadece o yırtıkları ve içindeki yaraları zorluyorum diye acıyla inliyordu -ki bunun da yegane sebebi artık tamamen güçten düşmüş olmasıydı. Bitmiş haldeydi, muhtemelen nefes bile almak, eziyet gibi geliyordu ona. Bir kez daha prezervatifi değiştirdikten sonra kalçasından akan kana baktım tekrar. Yere yayılıyor, kırmızı zeminle bütünleşiyordu. İlk zamandan beri böyle olduğunu biliyordum ama ölmezdi ya, umursamadım bu yüzden. Kim cinsel birliktelik sırasında can vermişti ki? Elbette yorulacaktı ama asla tam anlamıyla tükenmeyecekti.

Birlikte geçirdiğimiz üçüncü gündü. Genel olarak ona yemek ve su ihtiyacını serumdan veriyordum, bunu da genel olarak o bayıldığında yapıyordum. Boğazı tamamen kurumuş ve sesi yok olma seviyesinde kısılmıştı. Hayattan bir tat alacak hali kalmamıştı kısacası. Ne acı... keşke 24 saat dolmadan dileseydi özrünü. Belki de affederdim onu.

Sessizliği fırsat bilip kapıyı çalan korumalarıma inat açmak istemesem de önemli bir olay olmadığı sürece beni rahatsız etmeyeceklerini biliyordum. Ayağa kalktım, kilidi çevirdim ve kapıyı açtım. İkisi de karşı duvara bakmaktan taviz vermemişti. Kim Seokjin, derin bir nefes alarak boğazını temizledi. "Jeon Jungkook size ulaşamadığını ve haber alamamaya devam ederse eve uğrayacaklarını söylediler."

"Çoğul? Jimin de mi gelecekmiş?" Kollarımı göğsümde kavuşturdum. Bu piçi burada görmelerini istemiyordum. En azından şimdilik çenelerini kapatıp evde oturmaları gerekiyordu. 3 gündür bana mı ulaşmaya çalışıyorlardı? Gerçekten umut, çok güçlü bir duygu olsa gerekti.

"Bilemiyoruz. Ne dedilerse aynen iletmeye çalışıyoruz sadece." Araya Hoseok girdi hemen. Ortamları yumuşatmakta üstüne yoktu gerçekten.

"Telefonlarını açmayın. Götleri yiyorsa gelirler." Jungkook inatçı ve sinir bozucu olabilirdi ama tıpkı benim ona dokunmayışım gibi o da bana dokunmaktan genel anlamda kaçınıyordu.

"Peki gelirlerse ne yapalım?" Dedi Jin. Durumdam memnun olmadığının farkındaydım ama işi gereği ses çıkarmaması gerektiğini de bilmeliydi. İşin sonunda Kim Taehyung hala sağ kalırsa iyileşmesini sağlayacaktık neticede. Jimin denen herifin en değerlisini öldürerek kardeşime işkence edemezdim.

"Gelmeyecekler." Kapıyı kapattım, kilidi tekrar çevirdim. Jungkook'u tanıyordum. Jimin ne kadar yalvarırsa yalvarsın beni kontrol edecek yetkinliği hissetmiyordu kendisinde. Buraya gelse bile beni bulamadığı gibi geri giderdi. Bu yüzden bu durumu, onların umursadığı kadar umursamadım.

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin