Bölüm 64

93 16 79
                                    

~ Min Yoongi~

Herhalde hayatım boyunca bir daha asla bu kadar çaresiz görünemem.

Düşünme sistemimin yine tam olayın ortasındayken aktive olması sebebiyle her şeyi toparlamak için en fazla beş dakikam vardı. "Uzak dur!" Kulağımın dibinde bağıran avukatı umursamayı kesmiştim. Beni öldürmek için sıraya giriyorlar ve toplumu, tıpkı benim yaptığım gibi, düşmanları olan bana karşı birleştirmeye çalışıyorlardı. Sonra da adaletden, hukuktan, ceza sisteminden bahsediyorlardı, ne komik, ne ironik!

Kim Taehyung, bu evrendeki en büyük ve tek aşkım tam karşımda, eli yüzü kanla kaplanmış halde cesurca dikilirken çok tahrik edici ve aynı zamanda çok yaralayıcıydı. Arkasındaki tonla insanın birbirine girmesine aldırmıyordu, omzuna sarılmış olan kumaş parçasını düzeltirken yanına yaklaşan avukat çetesinin bir adamını daha gözünü dahi kırpmadan öldürdü.

Kim Taehyung, gözünü dahi kırpmadan adam öldürdü. Benim sevgilim, benim bebeğim, benim çiçeğim, benim cesur çocuğum ateş etmişti.

"Asıl sen uzak dur!" Taehyung ilk defa bu kadar soğuk bir ses tonu kullanıyordu sanırsam. Bir şey vardı onda, çözemediğim bir şey, onu aydınlatan bir şey... "o herifi biz istiyoruz."

"Ne sanıyorsun sen beni!?" Öfkeyle kükreyen arkamdaki adama yumruğu geçirmek, sevgilimin yaralarıyla ilgilenip kusursuz kumral tenini temizlemek.. hayallerim bunlarla süslendiğinde o kadar güzel ve özeldi ki... gerçekliğe döndüğüm anda cinlerim tepeme çıkıyordu. "Öldüreceğiz onu!"

"Gel de önce beni öldür, siktiğimin piçi!" Gözlerim, yanıldıklarını sandılar. Beynim az önce gördüklerini idrak etmek için birkaç dakika daha boş gözlerle izlemesi gerektiği kanaatine varmıştı.

Kim Taehyung, az önce bana silah dayamış olan piçi yumrukluyordu. 7 aylık hamileliğine rağmen hem de! "Taehyung-" ama bir kelime daha söylememe izin vermeden doğruldu, elini kaldırarak susmamı işaret etti.

"Dinlen biraz. Bir avukat ordusunu yere seremeyecek kadar yorulmuşsun anlaşılan"

Bana ne demişti o? Yorulmuş muyum!? Şaka falan mı yapıyordu!?

"Sence aptal bir yığın insanı yenmek için senin gibi kalabalık bir orduyla mı gelmem gerekirdi?" Ayağa kalktım, arkamdaki silah bir el ateşlense de umursamadan Taehyung'a baktım. Yerde bitkin düşmüş adamın üstünden zorlukla kalktı ve titreyen bacaklarına rağmen dik bir duruş sergileyerek geldi yanıma.

"Evet, öyle yapman gerekirdi. Kafana silah dayanmış halde yere diz çöktüğünle ilgili daha kaç video izlemem gerekiyordu, dediklerine ikna olabilmek için?"

Dilim dudaklarım üzerinde istemsiz bir refleksle gezinirken bana yaklaşmasını, aramızdaki mesafeyi tamamen kapatmasını bekledim. Yine de böyle bir şey olmayacağı da apaçık ortadaydı. Aramızdaki iki kişilik mesafeyle daha bakışırken onun şaşkın bakışlarını izledim. Neler oluyordu?

Silahın düşmesiyle arkamı döndüm, sonunda şu aptal ilaç etkisini verebilmişti. Beni öldürmeye kalkan adamın kalbini tutarak yere diz çökmesi, nefeslerinin arasından küfürler yağdırması ve elbette öfke dolu ifadesinin yavaş yavaş acınası bir tona bürünmesi beni zevke getiriyordu.

Taehyung'un karşısına geçtim, ellerimizi birbirimize kenetlerken dudaklarına fısıldadım. "Söylesene.." dedim usulca. Mayışmış bakışları arasından gülümsediğinde ben de hafifçe gülümsedim. "Adamlarım sadece Min kanı taşıyanlara hizmet etmeleri hakkında talimat almışlarken onları nasıl ikna ettin?"

"Taşımıyor muyum?" Ellerimi karnının üzerine koydu ve parmakları usulca yanaklarımı okşarken dudaklarımızı kavuşturdu. Aşk ve şehvet dolu bu öpücüğün daha uzun sürmesini diledim tanrıdan fakat hepsi gibi bu da sonuçsuz kaldı ne yazık ki. "Karnımdaki bu hareketli iki küçük bebeğimiz, senin değil mi sanıyorsun?"

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin