~Min Yoongi~
"ŞU UZUN ÖMRÜMDE SENİN KADAR APTAL, SENİN KADAR GÖZÜ DÖNMÜŞ VE SENİN KADAR BEYNİNİ BİR SAKSI GİBİ KAFASININ ÜZERİNDE TAŞIMAK DIŞINDA HİÇBİR BOKA YARAMAYAN İŞLER YAPAN BAŞKA BİRİSİNİ DAHA TANIMADIM, YOONGİ! BU MİN SOYADININ YÜZ KARASISIN SEN! İĞRENİYORUM SENDEN! NE DOĞRU DÜZGÜN DÜŞÜNEBİLİYORSUN NE DE DOĞRU DÜZGÜN DÖVÜŞEBİLİYORSUN! HİÇBİR HALTA YARAMIYORSUN!"
"Bağlayın onu." Gözleri ardına kadar açılırken uzun uzun izledim onu. Polisler arkasından yaklaşırken bana karşı düştüğü bu durumdan rahatsız bir biçimde gözlerini kaçırdı. Yıllardır duyduğum sözler karşısında kayıtsız kalmamsa sinirlendirmiş gibi görünüyordu.
"Sakinim."
Elimle geri gitmelerini işaret ettikten sonra sırtımı yasladığım duvardan ayırmayarak ona doğru eğildim. "Daha geçen gün bana sen dememiş miydin?" Ellerimi masanın üzerinde birleştirip uzun uzun baktım ona. "Kötü bir baba olduğunu söyledin, bu eğitimin ağır olduğunu söyledin."
"Ama şu an dünyaya hükmediyorsun! İki güzel varisin var ve sen her şeyden elini eteğini çekmenin doğru olacağını mı söylüyorsun bana? Yıllardır bozulmamış bu geleneği bozmaya nasıl yüz bulursun!? Ben seni böyle mi yetiştirdim!?"
"Senin yüzünden hala üzerimden atamadığım alışkanlıklarım var. Neden aynıları, çocuklarımda da olsun isteyeyim ki?" Kollarımı göğsümde kavuşturdum, gözlerimi kapattım. "Beni ne kadar tanıyorsun mesela sen? En sevdiğim renk ne, ne yemekten hoşlanırım, hangi çiçek kokusu hoşuma gider, hangi havalarda dışarı çıkmayı severim ve hangi havalardan nefret ederim?.. sen bunları nereden bileceksin ki?"
Sessizliğini korumasının sebebinin haklılığım olduğunu biliyordum. İç geçirdim ve devam ettim. "Ben onların her güzel anına şahit olmak istiyorum. Bana yaranabilmek için çırpındıklarını görmek istemiyorum, benim için bir şeyler yapmaya çalıştıklarını görmek istemiyorum. Çocuk yaşta tükenmiş olmalarını istemiyorum. Elimde böyle bir şans varken kullanacağım. Eğer öleceklerse de öyle ölebilirler. İki çocuk acısıyla da pekala yaşayabilirim."
Ceplerimi karıştırdım ve çıkardığım sigara paketimi masaya koydum. Ona da uzattım, içinden bir tane alıp beklerken ben de çakmağımı arıyordum. Sonunda avucum içindeki çakmağa baktığımda derin bir iç geçirdim. Yarım saat boyunca bir de bu aptal şeyle uğraşmam gerekiyordu, her zaman olduğu ve muhtemelen olacağı gibi.
Derin bir nefes aldım, tanrıdan sabır diledim ve o uzun maratona başladım. Çakmağın kıvılcım çarkını çevirirken babam da sabırla bekledi beni. 10 dakika kadar sonra omuzlarını düşürdü ve yere baktı. "Kendine yeni çakmak almaktan acizsin, bir de çocuklarına çocukluğunu yaşatmaktan bahsediyorsun." Kelepçeli ellerini uzattı. "ver de halledeyim."
Her ne kadar içimdeki ses, vermemem konusunda ısrarcı olsa da çakmağı ona uzattım ve o sallarken dikkatle izledim onu. Yakabilecek miydi acaba? Daha önce onu hiç başkalarının eşyalarını kullanırken görmediğim için garip hissetmiştim. İlk denemede çakmağı çaktığında kaşlarım havaya dikildi. Yukarı yükselen aleve sigaramı uzattım, derin bir nefes alırken neden ben yakarken bu kadar kolay yakamadığımı merak ettim.
Kendi sigarasını da yaktıktan sonra çakmağı geri bana verdi. Tekrar çakmak için uğraştığımda yine yanmamıştı. İlk defa çakmağımı başka birisinin çakabildiğini gördüğüm için şaşkındım.
"Nasıl yaptın?" Dişlerimi sıkarken sordum. O da bana, benimkinin tam zıttı rahatlıkta bir tavırla bakıyordu.
"Çaktım ve alev aldı. Herhalde sana çakmağın mekanizmasını anlatacak değilim. İnan bana..." sigarasından derin bir nefes çekti ve havaya üflerken gözlerini kapattı. "Buna hiç mi hiç değmezsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
ФанфикBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...