Bölüm 146

36 7 29
                                    

~Min Byeol~

Oğlumun kucağımdan kayarak inmesine her ne kadar özlemim engel olmak istediyse de bugün için yeteri kadar beraber olduğumuzu herkes yeterince belli ediyordu. Soyeon oğlumun elini tutup odasına götürürken Jaesung'a bakıp bakmamak arasında gidip geliyordum. Hala gözlerimin önündeki rengarenk çiçekleri incelemekle o kadar yormuştum ki kafayı, onun Yoongi'yle olan problemlerine iyi bir set çekmekte başarılı olamamıştım. 

"Bana bak, Byeol." Korumalar bile bu gergin havanın ne kadar tehlikeli bir hal aldığını fark eder gibi dışarıya akın etmeye başlamışlardı. Başımı yavaşça eşime çevirdim, kıpkırmızı kesilmiş yüzünde bir süre vakit kaybetsem de sonunda koyu kahve gözlerine bakıp iç dünyasına seyahat etme cesaretini toplayabilmiştim.

"Yemek çok leziz olmuş." diyiverdim, konuyu değiştirmek için. "Bugün içinde zehir de yoktu sanırım, hmm?"

Gözlerini kırgınlıkla kaçırdı, çubuklarıyla yemeğini karıştırmaya başladı. Daha tek lokma almamıştı. "Onun hediyesini daha çok sevdin, değil mi?" İkimizin de görmezden geldiği gerçek nihayet gün yüzüne çıktığında zorlukla yutkundum.

"Düşünceli. Bu yaşta sence de fazla romantik değil mi? Onunla gerçekten çok güzel ilgileniyorsun. Kimin oğlu 3 yaşında nesli tükenmekte olan çiçekleri öğrenip sunum yapar ki?" Sert nefes alışverişiyle iyice sandalyeme sinmiştim. Yoongi konusunda ne olursa olsun çok hassastı. Bunu bile bile oğlumuza sarılmış, saatlerce konuşmuştum. Bir anne olarak yeterince yanında olamamak acı vericiydi, en azından şimdi biraz olsun sevemez miydim? Kendimi anne sıfatına bile layık göremiyordum artık, öyle de seslenmiyordu. Bir yabancıyla nasıl konuşması gerekiyorsa benimle de öylesine mesafeli, öylesine ciddi konuşuyordu. 

"Yalnızca sinirlerimi bozuyor. Senin tek sevdiğin kişi ben olmak istiyorum ve elimden geleni de yapıyorum fakat bu çocuk sanki çocuk değil. Bir bebek ya da bir insan değil. O bir şeytan, Byeol! Aramıza dağlar koymaya çalışan, sana olan sevgimi ispatlamama engel olmak için yaratılmış bir şeytan!"

"O bizim oğlumuz, Jaesung. Senin sevgini her gün görüyor ve hissediyorum. Onu gözünde fazla büyütüyorsun, yalnızca 3 yaşındaki basit bir çocuk o."

"3 yaşındaki çocuk ansiklopedi okumaz, Byeol!"

"3 yaşındaki bir çocuk şimdiden ana dili gibi 3 dili de konuşmaz, Jaesung!"

İkimiz arasına giren sessizlik, ikimiz için de bir süre mola vermemiz gerektiğini ima eder gibiydi. Buruk bir gülümsemeyle yemeğime dönüp ufak bir parça yedim. "Senin bana verdiğin en güzel doğum günü hediyesi Yoongi'ydi. Yaşadığımı, yaşadığımızı hissediyorum onu gördükçe. Böyle bir ortamda çocuk nasıl yetişir, en ufak fikrim yok fakat eğer büyük adam gibi davranması gerektiğini düşünüyorsan öyle davransın. Zeki olması gerekiyorsa öyle olsun. Sen, onun hakkında alınabilecek en doğru kararları alabilecek tek kişi olduğundan sana güveniyorum, Jaesung. Sen onunla yarışacak kişi değilsin, senin dengin bile değil. Sen zirvedesin, o ise hala basamakları tırmanmaya çalışan bir çocuk."

"Hiç öyle görünmüyor ama..."

Sabaha kadar bir gram olsun uyumamış, kitaplara adamıştı kendisini. O ikisi o denli çalışıyorlardı ki kendimi çok geride ve eksik hissetmeme sebep oluyorlardı. Jaesung sabah kahvaltısından da önce, evin arka kısmında yer alan ormanda koşturan oğlumuza bakıyordu dikkatle. Ağaçlara tırmanırken çokça kez düşüyor, yine de ayağa kalkmayı başarıyordu. Yanına gidip başımı omzuna yasladığım anda saçlarım arasında tatlı bir buse bırakmayı eksik etmemişti, her zamanki gibi. "Sen yaptıklarıma gerçekten hak veriyorsun, değil mi, Byeol?"

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin