Bölüm 167

20 8 12
                                    

~Kim Seokjin~

"Hyung, yavaş biraz!" Kolunu tutarak bir iki adım geri çekilen Jungkook'a bakıyordum, oldukça soğuk gözlerle. Yoongi, edineceğim bilgilerden ve konumumum getirdiği bir ağırlık olduğundan saatlerce bahsettikten sonra muhtemelen yıllardır planladığı gibi beni öz kardeşi gibi gördüğü Jeon Jungkook'a mesafe koymamı söylemişti. Bu yüzden ne onunla ne de Jungkook'la olan samimiyetimi belli bir seviyenin üzerine çıkarmamaya özen gösteriyor, fakat bunu fark etmemesi için de eski şakalarımı yapmaya devam ediyordum.

Yoongi, bağlı saçlarından dışa dağılan perçemleri, başını iki yana sallayarak dağıttıktan sonra kaşlarını havaya kaldırdı. "Düşmanlarımıza da böyle yalvar, Jungkook."

"Düşmanların, hyung. Ben, bu işlerin içinde olmayacağım!" Yıllardır uzun sohbetlerinin tek konusu bu olmuş haldeydi. Yoongi, Jungkook'u da tıpkı diğer herkes gibi elinin altında ve sağ tutmaya çalışıyor olsa da Jungkook, ailesinin hayatta bile olmaması ve artık bir yetişkin olarak koruyucu ailesinin himayesi altında kalmasının zorunlu olmadığını belirtmeye çalışıyordu. Aralarındaki yaş uçurumu yüzünden birbirlerini pek anlayamıyor olsalar da yarım adım kadar birbirlerine yaklaşmayı da eksik etmiyorlardı. Yoongi, Jungkook'un evden gitmesine ve başka bir hayat kurmasına izin veriyordu. Jungkook da kendisine yapılan bu iyilik karşısında sessiz kalmıyor ve abisinin hemen hemen her dakika kendisini izleyip dinleyebileceği cep telefonunu kullanmaya devam ediyordu. 

Aralarındaki saygı duvarı, benim gibi bir "ya hep ya hiç" adamının mantığına yatabilecek türden değildi ne yazık ki.

"Belki avukatım olursun, belli mi olur?" Yoongi yine aynı gerekçelerle onu kışkırtırken etrafa baktım. Jungkook'un bir yumruk daha yediğini görmeye hazır değildim. Nasıl olurdu da aynı evde büyümelerine ve hatta Jungkook çok daha yapılı olmasına rağmen böylesine hızlı yere serilebilirdi?

Ortama hakim olan nefessiz sessizlik, o an benim bile elimi kolumu bağlamış haldeydi. Jungkook, eğdiği başını kaldırmadan dik bakışlarını Yoongi'ye dikerken bir yandan da nefeslerini kontrol etmeye çalışıyordu. "Ben, asla bir mafya avukatı olmayacağım."

"Zamanın ne getireceğini bilemezsin, belki savcı olur ve yine paçamı kurtarırsın." Yoongi'nin iyice donuklaşmış gözleri kısılırken refleksel olarak kendimi öne atmak istedim. Biliyordum ki şimdi yapacağı en ufak bir atak, Jungkook'un kırık kemiklerle okula dönmesine sebep olacaktı. Bunu ne biz ne de o arzuluyordu, emindim ki.

Yumruğunun avcuma çarptığından emin olduktan sonra sıkıca kavradım. Delici bakışları yavaşça beni bulurken soğuk kanlılığımı korumaya devam ettim. "Bugünlük bu kadar yeter, artık toplantılarınıza hazırlanmanız gerekiyor."

Yoongi bir an için gücünü arttırmaya çalıştıysa da savunmada ne kadar iyi olduğumu hatırlamış olacak ki geri çekildi. "Ne toplantısı?" Ses tonu da en az bakışları kadar soğuktu.

"Ben; senin korumanım, asistanın değil." Jungkook'un iyi olup olmadığına bakmak için dönmüştüm ki yanımdan ışık hızıyla geçen Yoongi, o hazırladığı yumruğunu Jungkook'a savurmayı eksik etmemişti. Çenesinin altından onu savurmak üzere olan sertçe sıkılmış yumruğu bileğinden kavrayarak, adrenalinin kanında dolaştığını kanıtlamak istercesine gözleri ardına kadar açık bir halde Yoongi'ye bakıyordu Jungkook.

"Güzel. Bak, öğreniyorsun işte." Bileğini tutan bileği tek hamlede çevirip Jungkook'un acıyla yere diz çökmesine sebep olduğunda kınarcasına baktım ona fakat o, aksine daha da soğuk ve ruhsuz gözlerle bakmayı sürdürmekteydi. "Duş almayı eksik etme, sonra devam ederiz."

"Evet, beni öldürmezsen tabi." Jungkook, abisinin ona karşı duymakta olduğu dokunulmazlığı ara ara da olsa kullanmaktan çekinmiyordu.

"Öldürmek istesem hala yaşıyor olmazdın."

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin