Bölüm 76

66 13 52
                                    

~Min Yoongi~

"Hani benim güçlü kızım? Babasıyla oynamayı da severmiş..." kucağımda döndürdüğümde yine o çığlıkla harmanlanmış kahkahası doldurdu kulaklarımı. "Sen ne tatlısın öyle! Yoksa babayı çok mu seviyorsun? Hmm? Ben seni çok seviyorum!" Burnunun ucunu öptüğümde yine tüm vücudunu orantısız hareket ettirmişti. Ben ve o, erkek kardeşinin altını değiştirmek üzere gitmiş diğer babasını beklerken oldukça eğleniyorduk. "Hani benim bebeğim?"

Bir anda, sadece uzak geleceğe dair olan bir tohumun zihnime düşmesi üzerine tüm dünyam adeta başıma yıkıldı.

"Gelecekte önüme, seni çok seven birini dikeceksin, değil mi, Min Merigi?" Öfkeyle soluduğumda sanki kızım da durumu anlamış gibi sessizleşti, meraklı siyah irislerini üzerime diktiğinde ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibi davrandı. Ellerini bana uzattı ama tepki vermedim. "Seni, benden fazla kimse sevemez, Min Merigi! Aklına sok bunu! Min Merigi'yi babasından çok kimse sevemez! Diğer babası bile sevemez, ben severim sadece! Dünyaları veririm sana, kimse veremez benden başka. Benim Merigi'm. Kimse seninle olmayı hak etmiyor, güzelim." dudağının kenarını, üstünü, alnını, burnunun ucunu, boynunu... öptüğüm her yerine karşılık kıkırdarken ben de gülmek istiyordum.

Kimse benden çok sevemezdi onları, hiçkimse. Yalnızca ben...

Sonunda o küçük elleri burnumu yakaladığında göz göze geldik, kıkırdayarak çekiştirmeye başladı ama umursamadım. Minicik elleri bana zarar verecek değildi ya! Dudaklarımı tekrar boynuna bastırdığımda kıkırdayarak ellerini çekmiş ve başıma tamamen sarılmıştı. Tıpkı Taehyung gibi davranması, en ufak bir sevgi dalgasına bile aç olması ona tüm sevgimi kusma isteğimi tetikliyordu. Varolmayan sevgiler yaratmak, hatta hissettiğim diğer duyguları da kızıma olan aşkıma çevirmek... müthiş olurdu!

Kapı çaldığında onu havaya kaldırdım, benden ayrıldığı için ufak bir huzursuzluk gösterse de yaşadığı bu yeni adrenaline karşı heyecanla gülmüştü. Tekrar omzuma yatırdım, minicik sırtını sıvazlarken kapıya yöneldim. Taehyung koşar adım geliyorken seslendim ona. "Sorun yok, ben bakıyorum." Adım sesleri kesildiğinde kapıyı açtım.

"Emniyetten geliyoruz." İki polis bana rozetlerini gösterirken tek kaşımı kaldırdım. "Min Yoongi burada mı?"

"Bir sorun mu var?" Soğuk sesim, kızımızı da rahatsız ederken arkamdan gelmiş olan Taehyung elini omzuma koydu, durumun ciddiyetini azaltmak adına hafifçe gülümsedi.

"Ne olmuş?" Polisler aynı soruyu bir de ona yönelttiklerinde korkuyla bana döndü.

"Sanırım emniyete uğrasam iyi olacak." Bebeğimden istemeye istemeye ayrılırken o da huzursuzlanmış ve ağlamaya başlamıştı. Taehyung onu kucaklayıp susturmak için kucağında sallamaya başladığında onu da hafifçe öptüm. "Endişe edilecek bir şey yok, hemen döneceğim."

Dudakları aralandı ama bir şey söylemeden başıyla onaylamasının daha doğru olacağını düşünmüş olacak ki susttu.

Polislere bileklerimi uzatırken tek kaşları kalkmış, sanki tutuklanmaya nasıl bu kadar hazır olduğumu sorgular gibilerdi. Yaşlı olan soğukkanlılıkla kelepçeleri taktı ve omzumdan sertçe iterek götürmeye başladı. Genç olan dayanamamıştı, aklındakini sormak zorunda hissetmişti.

"Bay Min, nasıl bu kadar rahat teslim olabiliyorsunuz? Çocuklarınızın babasız büyüyecek olmalarını umursamıyor musunuz?"

Yaşlı olan, ben daha cevabımı veremeden araya girdi. "Bu adamlar böyledir, evlat. Daha öğrenemedin mi? Sence onların çocuk ya da eşleri umurlarında mı? Paraya taparlar onlar."

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin