Bölüm 123

50 12 26
                                    

~Kim Seokjin~

Başkm fena halde çatlıyordu, hala bildirim panelimde Yoongi'nin bana saatler önce sadece bir tane atarak ayarlarımla oynamayı tercih ettiği mesajının rahatsız edici görüntüsü duruyordu. O lanet eve girdiğim anda kellemden olacağımı bilsem de adımlarımın oraya yönelmesinin bir açıklaması olabilir miydi?

Duvarın sınırında birer metre arayla dikilen korumaların hepsi silahlarını bana doğrulttuklarında yutkundum. Buraya bir hain olarak gelmek de mi vardı kaderimde?

Dudağımın kenarı seğirdiğinde başka çarem kalmadığını bilir gibiydim. Cebimdeki siyah mendili çıkarıp da tüm katlarını açtığımda benim olmadığını fark etmiştim. Kaşlarım çatıldı, bir anda başımdan aşağı kaynar sular inmiş gibiydi. Bu mendil besbelli Yoongi'nin annesine aitti.

Silahlar ateşlenmeye hazır olduklarını ifade eden klik sesiyle bahçeyi doldurduklarında böylesine cesurca atılımları nasıl yapabildiklerini düşündüm. Tüm aile zaten içeride olmalıydı, bir panik havası yaratmaya bu kadar hevesli olmaları bana mantıklı gelmiyordu. Gözlerimi kapatıp yere diz çöktüm, en azından elimden gelenin en iyisini denerken ölmek istiyordum.

Belimdeki silahı da sanki mendilin üzerine bırakacakmış gibi çıkardığımda iki tane korumayı yaralayabilecek kadar hızlı ateş edebildim. Geriye kalan zamanımı da bu savaşı sürdürürken devam ettirmek istiyordum ki ensemde hissettiğim soğuk metalin hissi, yerime tekrar çakılmama sebep oldu.

Arkamdaki kişi her kimse önce onu alt etmem gerektiği ortaya serilmişti. Bacağından kavrayarak kendime çektiğim anda havaya bir el ateş ederek yere kapaklanmıştı. Onun acı dolu inleyişini dinlemeye vaktim yoktu. Hızlıca tekrar silahımı elime almıştım ki bir patlama sesi daha kulaklarımı doldurdu. Saniyeler içinde bileğime sarılan sıcak metalle dişlerimi sıktım. Daha önce böyle bir şeye rastlamadığıma adım kadar emindim. Hemen ardına tekrar bir patlama sesi geldiğinde bu sefer de ayak bileklerimi sarmalayan metalle acım katlanarak artmıştı. Öyle bir acısı vardı ki derimin yanışı ve kanımın kaynayarak havaya karışışını net bir şekilde duyabiliyor, hissedebiliyordum.

"Dağılın." O soğuk sesi duymak yeterliydi her şey için. Korumalar bir bir ortamı terk ederlerken ben de dizlerim üzerinde, bu acıya son verebilecek en mantıklı hareketi arıyordum. Yoongi, işaret parmağını geçirdiği silahın tetik kısmında ağır metali çevirirken boştaki eli cebindeydi. "Yine ve yeniden yalnız kaldık, Jin." Tam adınızı kullanırsa size karşı saklamak istemediği bir siniri olduğunu bilirdiniz. Eğer size taktığı lakabı kullanıyorsa kendinizi şanslı saymalıydınız zira onun flört tarzı buydu fakat eğer ki sizin kısa adınızı kullanıyorsa ölümlerden ölüm beğenmek dışında yapabileceğiniz bir şey kalmamış demekti.

"Bak, sana olanları açıklayabilirim. Biliyorsun ki ben, sana ihanet edecek tipte bir gerizekalı değilim. Eğer ölmeyi bu kadar istiyor olsaydım bunu buraya gelmeden önce birçok yöntemle yapmış olurdum zaten." Ardı ardına sıraladığım kelimelere ruh katmamak imkansızdı. Bileğimin adeta içinden geçen, hem sıkacak hem de yakarak kendisine bir yol çizen bu her neyse o şeyden dolayı öylesine büyük bir acı hissediyordum ki kelimelerim de maalesef bir o kadar acı yüklü olmuş, ona yalvarıyormuşum gibi bir izlenim yaratmıştı.

"Sana gerizekalı olduğunu söylemedim hiç." Silahını tekrar kabzasından kavradı, bir sağını bir solunu incelerken dalgın göründü. Ne düşündüğünü bu şekilde saklamaya çalıştığını hissettim. "Sence de müthiş değil mi? Kemiğine ulaştığında bedenine bir elektrik dalgası yayacak."

"Nasıl?" arkamda bağlanmış ellerime bakma cesaretini göstermek üzereyken çenem, Yoongi'nin buz kesmiş elleri arasına sıkıştı. Sertçe beni kendisine çevirdiğinde dişlerimi sıkıyor, bana ne yapabileceğini düşünüp duruyordum.

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin