~Min Byeol~
Ellerimin arkamda birleştirmiş, mutfaktaki fısıldaşmaları anlamlandırmaya çalışıyordum. Soyeon hemen karşımda, Yoongi'nin dün tam olarak ne kadar yediğini, ne yiyip ne yemeyi reddettiğini açıkça aşçılara söylüyordu. Muhtemelen favori yemeğini bulmaya çalışıyorlardı fakat tüm gözlemlerim sonucu bu bilgiye henüz ben de ulaşabilmiş değildim.
Tüm gece tavanı izleyerek Yoongi'yi düşünmüştüm. Bana söylediği sözcükler tıpkı babasındn dökülebilecek kadar sert ve acımasızdı fakat yerinde olsam farklı bir tavır takınacağımı da düşünmüyordum. Bir bütün olmamıza rağmen sevgi konusunda sınıfta kalmış ailemi ne kadar hızlı reddettiysem Yoongi'nin de bizi reddetmesi kaçınılmazdı, değil mi? Bencilceydi ama beni sevmesini istiyordum.
Soyeon nihayet mutfaktan çıkmak üzere arkasını döndüğünde benimle göz göze gelmek, onun yerinden sıçramasına sebep olmuştu. "Byeol, ödümü patlattın! Herkes zaten yeterince gergin, bir de sen böyle yaparsan ne yapacağız?"
"Yoongi hakkında konuşalım mı biraz?" Etrafa baktım, Seokjin ve Yoongi ağır adımlarla merdivenleri inerken Seokjin ona hararetli hararetli bir şeyler anlatıyordu. Arkalarından gelen Jungkook'sa geride kalmanın huzursuzluğunu yaşarken Yoongi onu asla bırakmayacağını ifade eder gibi elini tutuyordu. "Yalnız."
Soyeon da tıpkı benim gibi etrafını kolaçan ederken başını aşağı yukarı sallamıştı. "Kahve içer misin?"
"Şarap daha iyi olurdu. Kafamı toplamaya ihtiyacım var." Daha çok zehir katılması zor olduğundan tercih ediyordum. Bir gün bu kimyasallar yüzünden canımı vermem gerekirse hiç şaşırmazdım doğrusu.
Soyeon tekrar mutfağa girip büyükçe bir şişe ve iki de kadeh alarak yanıma döndüğünde arka bahçeye çıkmanın ne iyisi olacağını düşünmüştüm. Temiz hava almak ikimize de iyi gelebilirdi. Yuvarlak siyah masanın etrafına oturduk, Soyeon bardaklarımızı doldururken arkamda duran Yootae'ye de kısa bakışlar atmayı eksik etmiyordu.
"Bizi yalnız bırak." dedim sert bir sesle. "Biraz olsun özelim olsun, ne dersin?"
"Fakat Bay Min-" Ters bir bakış attığımda derin bir iç geçirdi. "Pekala. Bir problem olursa hemen arka tarafınızda olacağım. Sizi dinlemem, merak etmeyin." Aslen zarif bir çocuktu, çok kaba ya da sert tavırları bulunmuyordu. Arkasını dönmüş, dik yürüyüşünden taviz vermeden gidiyorken onun bu çöplüğe nasıl düştüğünü merak ediyordum.
"Yoongi'yle alakalı bir sorun mu var?" Yootae gözden kaybolur kaybolmaz sorduğu soru bu olmuştu. Jaesung onu bu konuda ne kadar sıkıştırıyorsa benim de aynı tavrı sergileyeceğimi düşünüyordu. Onun adına fena halde üzülüyordum.
"Tam anlamıyla değil." İç geçirdim. "Yoongi hakkında bilgi almak istiyordum. 8 senedir beraberiz ama onu yalnızca yemeklerde görüyorum."
Soyeon yutkundu, masanın üzerinde kavuşturduğu ellerini gerginlikle sıkmıştı. Onun beden dili her zaman apaçık ortaya serildiğinden anlaması zor bir insan olmamıştı hiç. "Yootae'ye programı getirmesini söyleyeyim. Sana her şeyi açıklayamam belki ama-"
"Ben bu çocuğun annesiyim, Soyeon!" Bağırışımla beraber Yootae içeri, elinde silahıyla girdiğinde Soyeon daha çok masasına sinmiş, korkuyla gözlerini ardına kadar açmıştı. "Yoongi hakkında ne kadar belge varsa buraya getirin." Karşı gelecek gibi olduğunda tekrar elimi masaya vurdum. "Emrediyorum!"
Yootae tekrar dışarı çıkarken içeridekileri de ayaklandırıyor, tüm evde Yoongi hakkında ne varsa toplanmasını söylüyordu. Dikkatimi tekrar Soyeon'a çevirdiğimde korkak bakışları, gökyüzüne uzanan ağaçlara dönmüştü. "Aranızda bir problem mi oldu? Eğer Yoongi sana saygısızlık yaptıysa bunu direkt olarak söylemelisin ki anlayayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
Hayran KurguBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...