Bölüm 124

41 11 39
                                    

~Min Jeogsu~

Başım fena halde çatlıyorken etrafa şöyle bir göz attım. Dün gece fazla içmemiş olsam da alkolün etkisinin hala kanımda dolaşabiliyor olma ihtimali rahatsız ediciydi. İlk flört denememde böylesine boktan bir sonuçla karşılaşmak her zaman aklımın bir köşesinde olsa da yaşamayı planladığım bir an değildi. Ne vardı yani, fazlasıyla küçüksem? Bu gerçekten benimle bir yetişkin gibi konuşulmasına ciddi derecede engel mi teşkil ederdi? Tanıdığı çoğu yetişkin erkekten çok daha süslü cümleler kurabileceğime hayatım üzerine bahse girmekten çekinmezdim.

En son Taehyung babama her şeyi anlatıp da uykunun huzur dolu kollarına kendimi bıraktığım o büyülü anda yine Taehyung babam tarafından uyandırılarak odama getirildiğimi zar zor hatırlıyordum. Sebebine dair hiç bir fikrim yoktu ama yatağımda uyumak gerçekten daha iyi gelmişti. Beni böylesine düşünmesi, özen göstermesi hoştu. Babam olduğu için şanslı hissediyordum..

Kapım alacaklı gibi çalındığında yerimden hızlıca kalkıp kendimi banyoya attım, kapımı kilitledim. Henüz kendimi herhangi biriyle konuşmaya hazır hissetmiyordum. Kapının çalınışına bakılacak olursa Yoongi babam ya da Jin'den başkası olamazdı. Aslında Jin olsa, dün hakkında konuşabilir ve babamın, durumları öğrenip öğrenmediğini ona sorabilirdim. Ben bu tür düşüncelerle boğulurken kapı tekrar çalındığında iç geçirdim. Şimdi gidip kapıyı açarsam yeni uyanmadığım, canlı gözlerimden rahatlıkla anlaşılacağı için daha büyük bir sorguya çekilebilirdim -ki bu sorguya da gerçekten mantıklı bir cevabım olmazdı, bu sebeple banyoda kalmaya devam etmenin en mantıklısı olacağına karar vermiştim fakat kapının ardındaki inatçı kimlik, kapıyı kıracakmışcasına çalmayı sürdürdü. Beni rahat bırakmasını ifade etmek için suyu açtım fakat bu da bir işe yaramamıştı ne yazık ki. Belki suyun sesi dışarıya bile ulaşmamıştı, kim bilir...

Kapının ardından gelen ses, biraz daha rahatlamama sebeb oldu. "Uyumuyor da kapıyı açmıyorsan bu son şansın ama uyuyorsan da bu sese artık uyanman gerekirdi!" banyodan çıktım ve kapıyı açtım. Karşımda duran Merigi'nin hemen arkasında duran bembeyaz kıyafetli kadına dik dik baktım. "Babamlarla iş birliği mi yapıyorsun Merigi?"

Bir süre boş gözlerle beni sürdükten sonra kınarcasına bir ifade takınarak cevabını koymaya hazırlandı. "Bu kanıya nerden vardın yine!?"

Gözümle arkasındaki kadını işaret ettim. Sonunda ikiz olmamızın gerekliliklerini yaşatarak beni anlamış ve elini havada sallarken kıkır kıkır gülmüştü. "Ona aldırma, mutfakta bana çok yardımı dokundu! Buradaki 4. Yılıymış ama ikimiz de birbirimizi ilk defa gördük. Yine de senin bayıla bayıla içtiğin Expresso'nun tarifini o biliyordu! Gerçekten şanslı günümdeyim!"

"Bir Expresso için mutfağa gittiğini babam duyarsa ne yapmayı planlıyorsun tam olarak?"

Kaşları çatıldı, yüzündeki mutlu ifade bir anda sönerken yerini derin bir soğukluk aldı. "Dün gece ortalığı birbirine katıp mışıl mışıl uyumayı becermiş kardeşim mi söylüyor bunu? Bana karşı bir kelime daha fazla söylemeye hakkın yok senin!" Dün geceden kaldığı belli topuzundan çıkmış tutamları savura savura yüzüne eski mutluluğunu yerleştirirken kadına döndü. "Kusuruna bakma, sadece fazla gergin."

"Sorun değil, madam." Dizlerini kırarak ufak bir selamlamanın ardından bardakları bize uzattı ve gülümseyerek uzaklaşmaya başladı.

"Yine de peşinde birisiyle gezmen doğru değil. Sana suikast kurup kuramayacaklarını bilemeyiz. Daha dikkatli olmalıydın." Sessiz bir tonda mırıldanırken bir yandan da yanımızdan uzaklaşan kadını izlemeye devam ediyordum. Merigi'nin göz devirişlerini her gördüğümde elime kahve fincanımın yanındaki porselen kaşığı alıp gözlerini oyma fikri gelse de kendime hakim olmayı başardım.

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin