Bölüm 104

77 15 32
                                    

~Kim Taehyung~

Yoongi, Jeogsu'nun anlattığı bilgileri büyük bir ilgiyle dinlerken bitirdiğim soju şişesine karşı dalgın bakışlar takınmıştım. Her gün yarım şişe devirmek bile beni yerle bir ediyorken bugün tüm şişeyi bitirecek cesareti nereden edindiğimi bilmiyordum. Belki de Yoongi'nin "boğazını ıslatmak için içtiğin küçük yudumları andıran alkol sefana yine başladık sanırım." Demesiyle de olmuş olabilirdi. Kapıdan girer girmez bana karşı söylediği bu kışkırtıcı türdeki sözcükleri en başta umursamamış olsam da besbelli gururuma yedirememiş ve içten içe kendime meydan okumama sebep olmuştu.

Jeogsu sonunda sohbetini bitirip giderken diğer şişeme geçtiğimi, onu da yarıladığımı fark etmem uzun sürmüştü. Yoongi sessizliğini koruyarak ama beni yercesine bakan gözlerini de üzerimden çekmeyerek hayatına devam ediyorken oturuşunu biraz daha değiştirmeyi seçmişti. Kaykıldı, başını geriye attı ve hala sert bakan o bakışları arasından beni süzmeye başladı. "Çakır keyif olmuş gibi bir halin var."

Gözlerimi kaçırdım. Ona bakmak bile kendime hakim olmama engel oluyordu. Artık burayı terk etmem gerektiğini, kalırsam saçma sapan hareketler bulunacağımı biliyordum. Yine de beni orada tutan bir şey vardı. Belki Yoongi'ydi bu, belki de alkol ama oturmaya devam ediyordum işte.

"İnatlaşma." Sesindeki o yumuşak tona karşı şaşırmadan edemedim. Kadehimi doldurmak için şişeye uzanırken aptal aptal sırıttım.

"Sen, kendinle olan inadı kesip yumuşuyorsun diye neden ben de öyle yapmak zorundaymışım?" Şişeyi kavradım ama tam tutamadan tekrar masaya düşmesine sebep oldum. Öfkeyle sımsıkı tuttuğumda da çatlayacakmış gibi sesler çıkarmaya başladı. Kendime olan hakimiyeti nasıl bu kadar hızlı kaybederdim?

"İçince kırıcı oluyorsun." Başını yana eğmiş, ebeveynlerini kandırmaya çalışan küçük bir çocuğun sahte üzüntüsünü takınmıştı. "Kırılıyorum."

"Çelik gibi ruh ve iradeye sahip bir adamı kırabildiğim için yapacağım tek şey sevinmek olur, üzülüp de sözüne uymak değil." Kadehimi taşırdığımı, pantolonuma dökülen birkaç damla alkolden anladığımda hızlıca ayağa kalktım ve bir küfür savuruverdim.

"Çok dalgınsın." Yüzüne bu sefer de kendinden emin, yaramaz bir sırıtış yerleştirmişti. "Aklını tamamen benimle yitirmişken dikkatini veremiyorsun, değil mi, bebeğim?"

İçten içe beslediğim o öfkeye karışan arzuya karşı koyamamıştım. Kelimeleri tonlayışı, söylerken küçük yüzünün aldığı o çekici ifade ve elbette lanet olası beden dili.. "pekala da verebiliyorum! Sadece sarhoşum."

"Çok yazık." Bakışları bu sefer de odadaki tek pencereye yöneldi. "Seni, kanında dolaşmadan da sarhoş edebilirdim. O içtiğin şeyden ne kadar üstün olduğumu bir kez daha kanıtlamış olurdum fakat madem istemiyorsun..." kelepçeli ellerini tam da kasık bölgesi üzerine yerleştirdiğinde yüzündeki o çekici ifadeye bir de şehvet eklenmişti.

Beni, konuşmadan da yanına çağırabildiğini hissediyordum.

"Seninle sevişmek istemiyorum."

"Neden?"

"Çünkü sen... sen sevişmek kavramının yanından bile geçmiyorsun. Daha çok becermek kavramına bağlısın. Bu dünya üzerinde yok olmamı ister gibi bir sevişme anlayışın var. Hoşuma gitmiyor."

"4 yıl boyunca babamla işbirliği yapıp bana tek kelime etmediğinde hissettiğim tek şey bu dünya üzerinde hiçbir zaman varolmamış olmandı. Elbette sana öyle hissettirecektim, değil mi? Beni anlaman için kelimelerim bile yetmediğinde seni dövmek yerine ne yaptığımı zaten biliyorsun. En başında da durum farklı değildi."

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin