~Min Jaesung~
Ellerim cebimde merdivenleri tırmanıyorken herkesin başlarının öne eğik olmasına karşı kaşlarım yavaş yavaş havaya kalkıyor, bilinçaltım durumu çözmeye çalışıyordu. Büyük siyah kapılar açılırken koşar adım yanıma gelen Yootae'ye baktım. "Neler dönüyor?"
"Ne?" Şaşkın surat ifadesini saklama ihtiyacı bile hissetmiyordu. Elindeki silah yığınlarını yanındaki adamlara verirken gözlerini benden ayırmıyordu. "Ben anormal bir durum olduğunu düşünmüyorum."
Başımı aşağı yukarı sallarken içeri geçmiştim. Yootae, herkesin silahlarını benim olmadığım zamanlarda topluyor ve geri geldiğimde herkesinkini özenle veriyordu. Ben yokken etrafında silaha dair en ufak bir ipucunun olmaması gerektiğini biliyordum. Biriciğim, güzel çiçeğim, bir kere yara almıştı, tekrarlanmasına izin vermeyecektim. O nereye gitmek isterse Yootae tarafından götürülüyor, korunuyordu. Canımı emanet etmek konusunda güvenebileceğim iki isimden birisi olduğu için onu Byeol'ün başına bırakmak en doğru olandı.
Yemek odasında, hazırlanmış servisin hemen yanındaki boş kısma oturmuş kadına baktım. Saçları dağınıktı, sanki az önce büyük bir kavgadan çıkmış gibiydi. Derin bir nefes aldım, ona şimdi nasıl yaklaşmam gerektiğini tam olarak kestiremiyordum. Bakışlarım yanımda olduğunu sandığım Yootae'ye döndüyse de o çoktan koşarak mutfağa gitmeye başlamıştı. Olay her neyse onunla ilgisi olduğu kesindi fakat böyle kurtulabileceğini sanması bana komik geliyordu. "Nasılsın, çiçeğim?"
Byeol başını kaldırıp gözlerime bakarken karanlık irislerinin ardındaki parlaklık yavaş yavaş artıyor, duruşunu dikleştiriyor ve yorgun çehresine sıcak çikolata kadar tatlı bir tebessüm yerleştiriyordu. Bugün gözüme, her zamankinden daha güzel gelmesinin sebebi asi tavrı mıydı yoksa sadece çok mu özlemiştim, merak ediyordum. "Yorgun." diye fısıldarken ayağa kalkmış, başını göğsüme yaslayarak sarılmıştı. "Bugünlük sadece uyusam daha iyi hissederim."
"Seni çok mu yordular? Bir şeyler yemeden yatmamalısın." Dağınık saçlarını elimle tararken yumuşak perçemleri arasında kaybolan parmaklarıma baktım. "Neler yaptın, seni çok özlemiştim Öylece hemen uyuyabilecek misin?"
Başını aşağı yukarı sallayıp gözlerini bir çocuk gibi ovalayarak geri çekildi. "Uyuyabilirim, gerçekten çok yorgunum." Ağır adımları etrafımda dolaşıp da yemek odasını terk ederken şaşkınlıkla baktım ona. Bir şeyler olduğu aşikardı artık fakat ne olduğunu anlatmaya kimse yanaşmıyordu.
Byeol'ün peşinden gidip narin bileğini nazikçe kavrayıp koluma bıraktırdım. "En azından odamıza gidene kadar neler yaptığını anlat. Sanki hakime savunma yapmamışsın da tekme tokat girmişsin gibi görünüyor." Alayla gülsem de o bana yan ve sert bakışlarını sunduğundan bu aptal esprimin onu mutlu etmediğini anlamıştım.
"Aslında ağzımı açmayacaktım ama senin bu aptal korumalarından bıktım usandım! Ben 5 yaşında, aklı yetmeyen bir bebek miyim!? Nereye gitmek istiyorsam yalnız da gitmeye hakkım olmalı! Sırf seninle evliyim diye peşime köpeklerinden birini takıp durma artık!" Öfkeyle dolmuş gözlerine şaşkınlıkla baktım. Oysaki bu koruma mevzusunu uzun uzun tartışmıştık ve ulaştığımız bu sonuç, bir yılı aşkın bu süreçte ikimizi de memnun etmişti, öyle sanıyordum. "Eczaneye gidip bir tane günlük ped bile alamayacak mıyım ben!?"
"Evde var sanıyordum, yoksa sana göstermediler mi?"
Bir anda durdu, başını bana yavaşça çevirirken korku filmlerinden bir kesitte olduğumu sanmıştım. "Benim aptal günlük pedlerimden senin niye haberin var? Bu koca evde regl olmayı başaran tek kişi olduğumu sandığım için özür dilerim, Jesung!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanficBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...